Cuma, Aralık 23, 2011

3 Takımla TOP 16

Galatasaray'ın elemelerden gelerek Euroleague'e katılmasıyla takım sayımızın 3'e çıktığı bu senede, herhangi bir kayıp vermeden Top 16'ya 3 takımla devam ediyoruz. Özellikle F-4'un İstanbul'da oynanılacağını öğrendiğimiz günde yüzümüzde oluşan hal ve şekil, bugün tamamıyla farklı bir noktada. Bunun sebebi bildiğiniz üzere takımlarımızın o noktalara birazcık uzak gözükmeleri.



 Galatasaray'ı ayrı bir yere koymamız gerektiğiniz düşünüyorum. Organizasyondaki ilk yılında Top 16 hiç de fena değil. Peki son sekize kalması hayal mi olur derseniz, kısmen diye cevaplayabilirim. Özellikle oyunun skor kısmında çok büyük sıkıntıları var. Ne Lakovic'in ne de Songaila'nın taraftarın beklediği şekilde oynadığını söyleyemeyiz. Songaila'nın NBA'deki son yılında 10 maçta oynayıp, 70 dakikada 16 sayı attığını belirtelim. Keza Lakovic'in de büyük oyuncu olduğunda hem fikiriz ama Barcelona'da geçirdiği son 3 sezonda iyice arka planlara düşmüştü. Tabii en başta dediğim gibi grubu geçmek şu an için yeterli gözüküyor. Geçen günkü Barcelona yenilgisi gibi kaybetmek onların takım yapısına pek uygun değil. Ancak bunda garantilemenin verdiği bir rahatlık olabilir. Her neyse dediğim gibi bundan sonra Tutku Açık'ın dediği gibi, kazanabildikleri kadar kazanmalılar.

 Anadolu Efes'le ilgili beklentilerim inanılmazdı. Pollyanna gibi bakmışım heralde. Ersan'ın kalabileceğini düşünüyordum. Kinsey'de sakatlanınca guard rotasyonunda inanılmaz bir darlık oluştu. Ayrıca penetre eden bir oyuncunun eksikliği de çok belirgin. Ilievski'de Bulgur gümrüğünde kalan eski eşyalar gibi ucuza kapatılan bir obje tarzında duruyor. Makedonya'nın Euro Basket 2011'da yakaladığı başarıda Ilievski'nin payı elbette büyük ancak iş bu seviyeye gelince beklentiler Makedonya takımından beklenenler gibi olmuyor. Ufuk Sarıca'nın da bu takımın ayarının biraz altında olduğunu düşünüyorum. Hamleleri çoğu zaman yetersiz ve geç oluyor. Uzun rotasyonu çok iyi olmamakla idare eder. Kerem Gönlüm olsaydı çok çok iyi olurdu, ancak yok. Madrid'e karşı oynanılan maçta Ermal'in de yokluğu uzun rotasyonunu 2 kişiye düşürdü. Umarım Ronald Murray tarzında bir transfer gelmez. Aklı yerinde, Euroleague deneyimi olan, tercihen Euroleague'deki ilk turda elenmiş, dil öğrenmeye yatkın, bilgisayardan anlayan ve iletişimi iyi olan bir guard bulabilirler. Efes'in çok büyük bir basketbol kültürünün olduğunu düşünürsek, bu kadar büyük bütçeler ayrılmış sezonda bu tarz sonuçlar alınması cidden üzücü.

 Fenerbahçe Ülker'in Cantu'yu yenerek gruptan 1.çıkmasıyla birlikte F4'e direk kalacağı fikri varmış gibi ortalık sallandı. Gruptan 1.çıkmak harika ancak bu gruptan 1.çıkmak çok üst düzey bir şey değil. Gruptaki takımların çoğu sallanmakta olan takımlar. Olympiakos, Caja Laboral, Nancy.. Laboral'in gruptan çıkamadığını düşünürsek falan filan. Bilbao'ya karşı burada bitirilmesi gerekilen işin İtalya'ya uzaması sorgulanmalıydı. Fakat bitiriş şekli kaymak gibi oldu orası ayrı. Son maçta çıkma hesapları yapılırken lider çıkılması heyecanın dozunu doğal olarak arttırdı. Türk takımları arasında en takım gibi takımı Fenerbahçe Ülker olarak görüyorum. Çok kötü başlanılan sezonda pozitif yönde bir ivme kazanıp performansı arttırdılar. Geçen haftaki kazayı saymazsak çok da fena bir süreç geçirmediler. Yalnız bu grup cidden diğer grupların yanında basit kalıyordu. Gruptan lider olarak çıkılması önümüzdeki tur geçmek için büyük avantaj. Ancak F4 için konuşacaksan, zor çok zor. Ancak 3 takım içerisinden şanşı en yüksek olanın Fenerbahçe olduğunu düşünüyorum. Özellikle Tomas ve Engin'in dönüşleri çok çok önemli. Ancak Ukic ve Jerrells'a, özellikle Jerrells'a kritik anlarda hiç güvenemiyorum. Ayrıca Gist'in pota altında yaptığı savunmaların %80'i göstermelik savunmalar. Oğuz Savaş'ın işlemediği günlerde, iç-dış etkisi bozulduğundan çok fazla zorlama üçlük kullanıyor takım.

Hiç yorum yok: