Pazar, Nisan 07, 2013

Safkan Skorer:'Melo'


Henüz 18 yaşındaydı fakat her gün onlarca kişi arıyordu. Melo, telefonunu titreşime alarak biraz olsun rahatlamayı planladı. Yine cebinde titreyen telefonuna uzandı eli, arayan geçen sene bölge finalinde mağlup ettiği takımın yıldızı LeBron James’ti. Önceki sezon Carmelo‘nun sürüklediği Oak Hill Academy, genç James’in takımı St.Vincent-St. Mary Lisesi’ni 72-66 mağlup etmişti. Melo galibiyette 34 sayı atarken, daha lisede ‘kral’ unvanına ulaşan 17 yaşındaki LeBron James, rakip potaya 36 bırakmıştı. O zamandan beri birbirlerine yakınlardı. Melo telefonu cevapladığında LeBron konuşmasına çoktan başlamıştı.  ”Koleje ihtiyacın yoktu, direk olarak Nba’e gitmeliydin.” Anthony, James’in bu tepkisine gülerek cevap verdi. LeBron tıpkı arkadaşına söylediği gibi, kolej basketboluna ihtiyacı olmadığını düşünerek direk olarak Nba’e gitti. Melo ise 1 yıl Syracuse forması giyip drafta gireceğini açıkladı
Efsane draft’ın ilk 2 numarası olması beklenen bu iki ismin arasına Darko Milicic girmişti. Joe Dumars draft öncesi gerçekleşen idmanlara fazla inanıp, beklenmedik bir hareket yaparak Melo’yu pas geçmişti.  Nuggets, Dumars kadar ‘smart ass’ davranmayıp Melo’yu boş geçmedi. Böylece Melo’nun profesyonel kariyerinin başlangıcı ve önemli bir bölümü Rocky Dağları’nın eteklerinde filizlenecekti.

Melo’nun kariyerinin en büyük şanssızlığı adının her zaman LeBron James’in yanında yer alması oldu. Örnek vermek gerekirse, Dwyane Wade veya Chris Bosh James’in seviyesinde gösterilmedi, karşılaştırılmadı. Melo ise liseden beri bir rekabet içinde olduğu LeBron’un hep altında kaldı. İnsanlar LeBron’un yaptığı her şeyi, aşağı yukarı aynı fiziki özelliklere sahip – LeBron lige geldiğinde fizik olarak Melo’dan çok farklı değildi – Melo’dan da bekledi. İlk sezonunda sayı ortalaması ve şut isabet oranında James’ten yukarıda olmasına rağmen, üstüne üstlük takımı play-off yapmışken, James yılın çaylağı ödülü oylamasında 118 oyun 78′ini topladı. King James, Chosen 1, her ne derseniz deyin, lige gelirken Michael Jordan’dan sonra lige gelecek en büyük yıldız beklentisi ve Lakers dominantlığını durdurabilecek bir oyuncu figürü olabilir düşünceleriyle gözler çoktan boyanmıştı. LeBron bu beklentileri boşa çıkarmadı, kesinlikle hakkını yemiyorum, Melo ‘Jordan’ın yanındaki Pippen’ gibi çaylak sezonunda ve kariyerinin önemli bir bölümünde  hak etmediğinden çok daha fazla arka planda kaldı.
Melo’nun Denver’da geçirdiği 8 sezonun tek bir cümleyle açıklamamı isteseler cevabım ‘vasat’ olurdu. Melo’nun performansı için değil bu, organizasyonun yapamadıkları ve Melo’nun çevresine onun oyun tarzına uygun oyuncuları ekleyemediklerinden dolayı. En basitinden örnek vermek gerekirse; 23 yaşındaki ‘iso machine’ veya ‘ball hog’ diye tabir edeceğimiz süperstar oyuncunun yanına basketbol tarihinin en büyük ‘ball hog’unu getirmek çok büyük bir yanlıştı. Evet, Iverson’dan söz ediyorum. Iverson kesinlikle kötü oynamadı. Hatta 76′ers’teki oyun tarzına göre topu paylaşmak konusunda çok daha cömertti. Anthony Carter’a Iverson savunma yapmıyor diye maç başına 30 dakika süre verildiği daha dün gibi hafızalarda.. 8 senelik Nuggets kariyerinde George Karl’ın trenindeki ilk turda elenme partilerini defalarca tattıktan sonra, yüzük kazanmak için şansını başka bir yerde denemek istemesi oldukça normaldi. Dwight Howard kadar olmasa da, işler biraz çirkinleştikten sonra nihayet sezon ortasında tam 14 oyuncunun içinde bulunduğu takasla Nba’in en acımasız ve en büyük pazarının yeni kralı olmuştu.
Knicks’te geçirdiği boş sezonlardan sonra, 2010 yılındaki FA pazarının getirdikleriyle bir şeyler yapması beklenen D’Antoni için sınav başlamış, ama Mr.Pringles, Melo ve Amare’ye sahip olduğu ilk play-off mücadelesinde bir önceki sezonun finalisti Celtics’e süpürülmekten kurtulamamıştı. Sonraki sezonda da D’Antoni olumlu bir mesaj veremedi, 18-24′lük derecesinden sonra kovuldu. D’Antoni’nin yüksek tempo oynatıp, savunmaya önem vermeyen sistemi Knicks iyi hücum edemeyince çok kötü patlamıştı. Bu sezonun önemli bölümünde Lakers’ın başına geldiği gibi. Mike Woodson dönemiyle birlikte Melo çok farklı bir role büründü.
Woodson Melo’yu 4 numarada oynatarak ona beklemedik bir rol verdi. Hücumda daha verimli skor üretebilmesini sağladı. İyi bir post oyuncusu olan Melo, 11-12 sezonunda kısa forvet  oynadığında Knicks 100 pozisyonda 97 sayı üretip savunmada 96  sayı yerken, 4 numara oynadığında 100 pozisyon başına 104 sayı atıp 95 sayı yedi. Hem istatistiksel hem de görsel olarak Melo’nun power forvet oynadığı zaman Knicks’in çok daha akıcı hücum ettiğini söyleyebiliriz. Jeremy Lin hikayesi, Miami mağlubiyeti sonrası  sinirlenip dağa taşa yumruk sallayıp kendisini sakatlayan Amare’nin durumu, Shumpert’ın bağları koparması vb. hikayelerle çok değişik bir sezonun ardından Melo yine ilk turda elenmiş bir şekilde tatile giriyordu.
Melo tam 9 sezondur play-off logosunu oynadığı organizasyonların salonlarında görüyor. Fakat yalnızca 1 kez ilk turu aşabildi. Denver’dan ayrılmasının sebebi de buydu; yüzük kazanmak ya da en azından ciddi şampiyonluk adayı bir takımda oynamak istiyordu. Geçen sezon 66 maçlık maratonda 42 maçlık D’Antoni dönemi sonrası Woodson’la yakaladığı seviyeyi bu sezon daha da yukarılara taşıdı. Amare sakatlıktan döndükten sonra, Melo’nun oyununu etkilememesi için bench’ten getirildi. Çünkü birlikte oynadıkları ilk sezonda, Melo ve Amare’nin aynı anda sahada bulunduğunda oyunlarını amiyane tabirle baltaladıkları gözden kaçmamıştı. Bunda Amare’nin Melo’nun isolation alanını etkilemesi ve Melo’nun Amare’nin yanında 4 numara oynayamaması büyük etken kanımca.
Melo’nun kariyerinde en yüksek sayı ortalaması tutturduğu sezon 06-07 sezonu, 28.9. Bu sezon ise yine o rakama yakın, ki bana kalırsa en verimli hücum performansını bu sezon sergiliyor. Bu iki sezonunda ortaya çıkan heat map’e bakalım:
melüüüooooüüüoü
Kırmızı bölgelerin üçlük çizgisinin içinden dışarıya geldiğini, özellikle sadece postta ve dışarıda yoğunlaştığını görüyoruz. Melo bu sezon üçlük yüzdesi kategorisinde kariyerinin en yüksek rakamlarına ulaştı, %38. Melo’nun sahip olduğu rakamlara bakarken, kullandığı şutların genellikle isolation veya el üstünden gerçekleştiğini düşünmekte fayda var.
Knicks’in geçirdiği sezonu üç kısımda inceleyebiliriz. İlk ve şu anki kısım; topun iyi döndüğü, dış atıcıların iyi performans verdiği ve savunmada aksamayan görüntü. Aradaki kısım ise; şutların girmediği, girmeyen topların rakip için hızlı ribaundlarla birlikte fastbreak’e dönüştüğü ve Knicks’in transition savunmasının aciz duruma düştüğü, şutlar girmeyince tüm hücum sorumluluğunun Melo ve JR Smith’in isolation’larına kalan bölüm. Şüphesiz, diğer oyuncular isabetli oynadıklarında rakip savunmaların Melo’nun üstündeki baskısı ve kontrolü ters orantılı bir şekilde azalıyor. Bu da Melo’nun hücumda çok daha rahat hareket edip, post bölgesindeyken herhangi bir double team gelme ihtimalini düşürüyor.
Bu sezon oynadığı oyunla MVP adayları listesinde önemli bir yere sahip. Özellikle Knicks’in son 11 maçlık galibiyet serisiyle ve tabii ki seri sırasında ortaya koyduğu oyunla, MVP adayları arasında 1-2 basamak yukarı geldiğini düşünüyorum. Listenin en üstündeki adamı saymazsak, diğerleri arasında 1 numaraya oldukça yakın olduğunu söyleyebiliriz.
Anthony’nin sahip olduğu en büyük avantaj rakiplerine oynadığı iki pozisyonda da eşleşme problemi çıkartması. 4 numara oynarken rakibini, hızını kullanarak, dribbling üzerinden ekarte ederken, 3 numara oynadığında post’a giderek fiziğinin avantajını kullanıyor. Her iki örneğin de verimli bir şekilde gerçekleşmesinin anahtarı Knicks’in hücumda topu nasıl paylaştığından ve takım arkadaşlarının isabet oranından geçiyor. Kariyerinde ilk turu yalnızca bir kez geçebilmiş Melo’nun play-off sürecinde ne kadar ileri gidebileceğini zaman gösterecek. Atlantic City’de zaman geçiriyor mu bilmiyorum ama içinde bulunduğu duruma bakılırsa Melo’nun eli geçmiş senelere göre çok daha kuvvetli. Bu sene ulaştığı seviyeyi play-off’lara taşıyıp taşıyamayacağı konusu Knicks’in yakın geleceğinin en önemli etkeni olacak.
Melo ligin en önemli 3 skorerinden biri. Son 3 maçta 131 sayı atarak da sayı krallığında gözü olduğunu herkese gösterdi. Çocukluğundan beri rekabet içinde olduğu LeBron James gibi all-around olup her şeyi yapamıyor belki, fakat Knicks taraftarı Bernard King’ten bu yana sahip olduğu en büyük skorerin tadını çıkarıyor. All hail the king!

-Ball hog: Topu paylaşmayı sevmeyen oyuncular
-İlk paragraftaki bilgileri 2002/12 SI’da Tim Layden’ın yazdığı yazıdan aldım. Selam olsun.
-Ligin diğer 2 önemli skoreri Kobe ve Durant.
-LeBron beklentileri çok çok fazla bir şekilde karşıladı. Miami fan clup sakin.

Hiç yorum yok: