3 günlük Efes World Cup 9 macerasından sonra bugün 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'na başladık. Ankara Arena'daki 4., Dünya Basketbol Şampiyonası'nın ilk gününe kendi adıma iyi başlayamadım. Bitti denilen çalışmaların hâlâ tam anlamıyla bitmediğini gördük.
Salon çevresindeki kaldırımların üzeri ince kum ile kaplıydı. Kaldırımlarda kum olmasının sebebi bellidir, kaldırımlar arasını doldursun diye kum atılır. Ancak fazlası daha sonra temizlenir. Bizimkiler temizleme işini unutmuşlar. Salon çevresinde oluşan görüntü hoş durmuyor maalesef.
Mutlu ve heyecanlı bir şekilde blok kapısına doğru giderken, kapıdan çevrileceğim hiç aklıma gelmezdi. Blok kapısındaki görevli, biletimi kontrol ettikten sonra içeriye giremeyeceğimi söyledi. Buna neden olarak ise yaşımın 18'in altında olmasıydı. Kurallara göre 18 yaşın altındaki kişiler, yanında sorumlu bir kişi olmadan salona giremiyordu. Bunu duyan ben hemen yetkililere doğru yol alırken, yardımsever bir hanımefendi bana büyük bir iyilikte bulundu. Beni kendi sorumluluğu altında göstererek salona giriş yapmamı sağladı. Kendisine bu iyiliği yüzünden ne kadar teşekkür etsem yetmez. Ancak bizim organize ettiğimiz işlerde elbet absürd bir durum olacaktır. Beni yaşım küçük(17) diye içeri almayan görevliler, iki kez dışarı çıkıp girdiğimde sorun çıkarmadı. Acaba ne yaptıklarını kendileri bile bilmiyor mu ?
Neyse sağ salim salona girdik. Oturduk yerimize. Aralık ayında biletimi almama rağmen en kıytırık yerden bana bilet gönderen yetkililere buradan selam gönderiyorum. Tabii koltuğumuza oturunca gönüllülerden bahsetmeden olmaz. Daha önceki yazılarımızda da yer yer belirttiğimiz koltuğa ayak koyma meselesi, büyük bir inançla devam ediyor. Ancak Yunanistan - Çin maçında, "Hellas" diye bağırarak koltuklarda tepinen Yunan taraftarlara sadece bakıldı. Garip değil mi ?
Efes World Cup'a göre çok daha enternasyonel bir turnuva olan Dünya Şampiyonası'nda, birçok ülkeden seyirciyi görme imkanımız oldu. Rusya taraftarlarına bir kez daha hayran olduk, kendileri önünde saygıyla eğiliyoruz. Ayrıca Çinli taraftarlar ve Yunanlılarda sayısı fazla olan taraftar gruplarıydı. Salonda takımına en çok destek verenler ise Yunanlılardı. Geleneksel üstlerini çıkarma seramonilerini yaptılar. Türk taraftarlarını da değinmeden geçmeyelim. Öncelikle söyleyelim, Türkler önümüzdeki 3 gün iki takımı destekleyecek. Birincisi Türkiye, ikincisi o gün Yunanistan'ın rakibi olan takım. Bunda hem Yunanistan'ın en büyük rakip olması hem de Yunanistan'ın sahada gösterdiği çirkef performans etkili.
Kaan Kural hakkında da birkaç bir şey söyleyelim. Kendisi oldukça iri ve sevimli biri. Ancak Kaan ağabeyin en önemli tarafı, kalbinin de vücudu da kadar büyük olmasıydı. Gerçekten kendisi örnek olacak, mütevazi ve alçak gönüllü bir karaktere sahip. Konuşmak isteyen herkese cevap veren, fotoğraf çektirmek isteyen kişilerin hiçbirini kırmayan biri olarak, gözümde bir kat daha büyüdü Kaan Kural.
Ankara Arena'daki seyircileri bugün övmemiz gerek. Belki bilet fiyatlarının yükselmesi, basketbol seyircisinin kalitesini arttırmış olabilir. Ancak eski alışkanlıklarımızın çoğu salonda yoktu. Birkaç grup dışında oyuncular faul atarken "oooo" sesi yapılmadı. Yani bugün bu kadar faul atışının kaçmasının sebebi seyirciler değildi. 10 bin kişi civarındaki seyircinin izlediği maçta, gürültü ile çıkan ses 140 desibeli buldu. Umarım bu anlayış turnuvanın kalan 4 gününde de devam eder.
Her zamanki gibi günün konusu da belirleyelim. Bugünkü konumuz salon içerisindeki aktiviteler. Garanti Bankası, Turkcell, Beko, NtvSpor, Adidas gibi markalar salon içerisinde birçok özel etkinlik yaptı. Garanti Bankası, her maç arasında seyircilere yönelik aktiviteler düzenledi. Birkaç seyirci şarkılar söyledi, hediyeler aldı. Saha içinde basketbol yarışmaları yapıldı. Bazukalar ile toplar ve tişörtler atıldı. Ancak sen bunlara katıldın mı ya da hiç hediye aldın mı diye sorarsanız, bir tane hediye bile alamadım şahsen. Bu etkinliklerin devam etmesi turnuva ve organizasyon için çok olumlu.
Türkiye Maçı Değerlendirmesi :
Günün kapanış maçı Türkiye - Fildişi Sahilleri maçıydı. Türkiye maça beklenildiği gibi başladı. Hatta bir ara Fildişili oyuncuların yüzünde "sayı atamıyoruz, ne yapacağız." gibi bir ifade vardı.(14-0) Neyse ki şuta dayalı olarak buldukları sayılar onların açılmasına neden oldu. İkinci periyotta fark 7 sayıya indi. Ancak takımlar arasında büyük bir gömlek farkı vardı. Türkiye, parke üzerinde pek fazla bir şey koyamazken bile fark garip bir şekilde açılıyordu. Çünkü Fildişi sahada sayı atma açısından inanılmaz bir sorun yaşıyordu. Belli bir hücum setleri yoktu. Herve Lamizan(3 blok) ve Mohamad Koné'ye(2 blok) indirilen toplar üzerinde top dolaştırmaya çalışıyorlardı. Harlem havasında olan Fildişi, farkın açıldığı maçın son dakikalarında takip edilmesi gereken bir ekip.
Türkiye açısından turnuvanın ilk maçına bakacak olursak, iyi bir başlangıç oldu diyebiliriz. 39 sayılık fark büyük ihtimalle kimseyi etkilememiştir ama havalı bir başlangıç oldu sonuçta. Sırbistan'ın Angola'ya attığı 50 sayılık farktan sonra en farklı maçı izledik. Bu farklı ve şov havasında geçen maç, ileriye dönük maçlarımıza kesinlikle ışık tutmaz. Dediğim gibi iyi bir açılış ve güven tazelemesi maçı oldu Fildişi.
Oyuncular bazında da kısa bir değerlendirme yaparsak, Ersan ve Sinan Güler'e dikkat çekmek lazım. Savunma direncini bu iki oyuncu inanılmaz arttırdı ve farkın bu sayılara gelmesini sağladı. Bogdan Tanjevic de bu iki oyuncuyu taraftarlara alkışlattırarak iyi bir iş yaptı.
2 yorum:
Hayatimda ilk defa bir spor musabakasi icin 18 yas altindakiler ile ilgili böyle bir sey duyuyorum. Bizimkiler mi sacmalamis yoksa Fiba mi böyle buyurmus?
Görevliler yeterli açıklamayı yapmadan bu saçmalıktan yırttım.Keşke sizin sorularınızı sorabileceğim ve benim ulaşabileceğim herhangi bir yetkili merci olsa.
Yorum Gönder