Evet, bugün yazı dizisinin kapanış yazısını yazıyorum. İçimde hem hüzün hem de sevinç var. Bir daha canlı maç seyredememek üzüntüye neden olurken, milli takımı en iyi şekilde Ankara'dan uğurlamak da bana mutluluk veriyor.
Günün maçlarını kısa kısa değerlendirerek kapanış bölümüne geçmek istiyorum. Porto Riko - Fildişi Sahilleri arasında oynanan maçta yarı uyukluyordum, yarı izliyordum ki baktım maç heyecanlı geçiyor. Tabii ki maçın heyecan verici olmasının sebebi Fildişi Sahilleri'nin Porto Riko önünde maçı sürekli önde götürmesiydi. Bir an için Porto Riko'nun kendilerini yakalamalarına izin vermediler. Hatta son bölümde gerekli farkı yakalayarak gruptan çıkmayı bile düşündüler ancak başaramadılar. Son günde Ankara Arena'da büyük alkış topladılar.
Yunanistan - Rusya maçı için bilet alan seyirciler büyük hayal kırıklığına uğradı diyebilirim. Maçın nasıl gelişeceği, maçı kimin kazanacağı her halinden belliydi. Ioannis Bourousis, Diamantidis, Spanoulis'in hiç keyfi yerinde değildi veya bize öyle gözükmek istiyorlardı. Bildiğiniz üzere Yunanistan bu tür ayak oyunlarının dünyadaki bir numarası. Bu maçı Rusya'ya kaybedip, İspanya'dan kurtulmak için her şeyi yapacaklarını herkes biliyordu. Ancak Yunanistan kendi üzerine düşen görevi yerine getirse de, İspanya'dan kaçmayı başaramadı. Bu sefer yaptıkları basketbol mahkemesinde cezalandırıldı.
Türkiye, Ankara Arena'daki son maçına çıktı bugün. Gruptan çıktığını bilen Çin ise önemli iki oyuncusunu, Yi Jianlian ve Wang Zhi Zhi'ye süre vermedi. Dolayısıyla bu iki oyuncunun olmadığı bir Çin neredeyse bir okul basketbol takımı gibiydi. İlk çeyrekte 6, ikinci çeyrekte attıkları 7 sayı zaten her şeyi ortaya koyuyor. Gösteri maçı havasında geçen maçta Türkiye, Kerem Gönlüm, Kerem Tunçeri, Ersan İlyasova ve Ömer Onan'ı dinlendirdi. Hidayet'e ise sadece ilk çeyrekte süre verdi Tanjevic. Bogdan Tanjevic demişken, kendisi bugün salonda alkışlandı ve yıllar sonra Türk seyircisi ile arasındaki ilişkiler pozitif yönde oldu. Ayağa kalkarak bizi selamladı tecrübeli koç. 47 sayılık fark ise maçı analiz etmeye gerek olmadığını gösteren diğer bir faktördü.
12 gün boyunca Ankara Arena'ya 8 kere gittim. 21 maç izledim, bunların 8'i Türkiye'nin maçlarıydı. Salona ulaşım için 16 lira ödedim. Yemek için 80 lira ödedim. Tişört ve diğer yan masraflar için 40 lira daha çıktı cebimden. 12 günün sonunda Ankara Arena macerası için toplam 420 lira ödedim. Geriye ne kaldı diye sorarsanız, 8 tane anı olarak kalacak Ankara Arena yazısı ve 50 yılda bir Türkiye'ye gelecek bir organizasyonu izlemenin verdiği keyif diyebilirim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder