Çarşamba, Temmuz 07, 2010

Röportaj: Nejat Sayman


Potasıdelik olarak Sinan Güler ve Hakan Köseoğlu röportajlarından sonra üçüncü röportajımızı da yayınlıyoruz.Nejat Sayman'a tekrar teşekkür ediyoruz.

PD: Nejat Sayman’ı bu zamana dek basketbolla iç içe biri olarak tanıdık. Peki bize basketbol hayatınızın nasıl başladığınızı anlatır mısınız?

N.S: 14 yaşında basketbola Fenerbahçe’de başlayıp 24 yaşında Paşabahçe’de aktif sporculuk yaşamımı noktalayıp antrenörlüğe döndüm. Bu arada 2 yıl Taç Spor forması ile 1.ligde oynadım. Turhan Koray’ın yedeği olarak.23 yıllık antrenörüm. Paşabahçe,Efes Pilsen,Ülker,Galatasaray,Beşiktaş,Antalya Muratpaşa Belediyesi ve Bahçeşehir Üniversitesi’nde antrenörlük yaptım.


PD: Basketbol dışında neler ilginizi çekiyor? Neleri yapmaktan zevk alıyorsunuz?

N.S:Öncelikle müthiş bir korku filmi izleyicisiyim.Çok küçük yaşlardan beri büyük bir keyifle izlerim korku filmlerini.Adrenaline çok küçük yaşta alışınca insan bundan vazgeçemiyor.Sanırım 5000 civarı korku filmim var arşivimde.Bunun dışında tenis oynamak,yurt dışı seyahatleri,alışveriş ilgi alanlarım.Birde 5 serisi BMW’ler…

PD: Şu an herhangi bir takım çalıştırmayı düşünür müsünüz?

N.S:Aslında son yıllarda vizyonum iyice değişti. Basın-medyadaki 10 yılım beni artık antrenörlükten çok Genel Menajerliğe doğru itiyor. Ya da sportif danışmanlık. Çok birikimim oldu. Avrupa ve Dünya basketbolunu iyi bildiğimi düşünüyorum. Kendimi sürekli geliştirmeye çalışıyorum. Antrenörlük yapacaksam genç oyuncuları Beko Basketbol Ligine hazırlamak tipi bir görev olmalı. A takım Koçluğunda hiç gözüm olmadı ama bire bir oyuncu hazırlamak benim uzmanlık alanım.

PD: Ligimizin kalitesinin arttığını düşünüyor musunuz? Bize göre oluşan yüksek bütçelere bakıldığında, Avrupa ve Türkiye bazında çok daha farklı olmalıydık.

N.S:Ligin kalitesi oyuncu isimleri bazında artıyor ama oynanan basketbol tatmin etmeyince biraz seviye düşmüş oluyor. Ve yabancı oyunculara ödenmeyen paralar onların erkenden ülkemizi terk etmelerine ve imaj kaybetmemize neden oluyor. Yine de Avrupa’nın en iyi 2-3 ligi içindeyiz.

PD: Ligimize Banvit’ in geçtiğimiz sezon yaptığı gibi bir atılımı yapabilecek olan bir takım daha katıldı. Trabzonspor hakkında söyleyebilecekleriniz neler?

N.S:Banvit gerçekten müthiş işler yaptı. Başarılı olmasının dışında 3 tane genç oyuncuyu lige kazandırdı.Orhun Ene’yi ayakta alkışlıyorum. Adım adım milli takım Koçluğuna ilerliyor.Trabzonspor’un gelişi ise çok mutluluk verici.Çünkü Trabzon şehri net bir spor şehri.Her şey spora endeksli.Basketbolu taraftarın iyice öğrenmesi 2 sezon alır.Dolu tribünler önünde basketbol çok keyifli oluyor.Umarım Trabzonspor Avrupa’da oynama fırsatı bulur.

PD: Fenerbahçe Ülker ve Efes Pilsen’in Euroleague’de başarı sağlayamamasının nedenleri nelerdir?

N.S:Tamamen yanlış kadro kuruluşu diyebilirim. Efes Pilsen 2 yıl Euroleague’de mutasyona uğramış 4 numaralarla oynamaya çalıştı ve başarılı olamadı. Shumpert ve Nachbar çok iyi 3 numara ancak 4 için çok yetersiz kaldılar.

Fenerbahçe ise transferi Tanjevic’e bırakmayınca kaostan kurtulamadı.

PD: Kulüplerimizin her sene kadrolarında büyük bir revizyona gidişi ve kadro istikrarı sağlayamamaları kötü bir durum değil midir?

N.S:Kesin doğru tespit.Bunun için biraz Avrupa’daki istikrarlı ekolleri incelemek gerek.Partizan gibi müthiş bir örnek varken sürekli tuhaf şekilde bütçe arttırıp işleri daha da kötüye sürüklemek yöneticilerimizin yetersizliğini kanıtlıyor.Pahalı oyuncu transferi nedense çok cazip bir hal aldı ülkemizde !!

PD: Efes Pilsen’in kapatılması konusundaki düşünceleriniz neler?

N.S:Tamamen saçmalık diyebilirim. Tuncay Özilhan dahil kimsenin gücü bu ülkede Efes Pilsen’i kapatmaya yetmez. Yurt dışında devletler bazı takımları destekliyor. Örnek vermek gerekirse tüm Sırbistan Partizan’ı, tüm İsrail Maccabi’yi ve tüm Rusya CSKA Moskova’yı maddi manevi desteklerken bizdeki durum trajikomik. Hükümetten destek filan istemiyoruz.Köstek olmasınlar yeter !

PD: Efes Pilsen’in üst üste koç değişikliğine gitmesini nasıl buluyorsunuz?

N.S:Efes’in bugün içinde bulunduğu sarsıntı öncelikle idari bazda son derece kötü yönetilmesidir. Avrupa’da bu imkanlarla bu kadar az şey üretebilen başka bir takım yok. Yöneticiler kendi başarısızlıklarını kapatmak için sürekli koç değiştirip suçu onlara atıyorlar. Koçlar hatasız mı? Hayır tabiî ki… Ancak koç hatalarını olaya müdahale ederek ve konuşup çözemeyen yöneticiler varsa orada hiçbir şey olmaz.

PD: Televizyonlarda uzun zamandır yorumculuk yapıyorsunuz. Yorumculuk yaptığınız maçlardan, güzel bir anı anlatabilir misiniz bizlere? :)

N.S:Net aklıma gelen bir şey yok.Ancak uzun seneler Euroleague yorumculuğu yaptım ve acı-tatlı birçok maç sonu yaşadık. David Blatt zamanında Amerikalıların terk ettiği Efes Pilsen’in 8 kişiyle Belgrad’da Partizan’a karşı verdiği mücadele aklımda en fazla kalan anı oldu. Sırplar’ın verdiği medeniyet dersi, olağanüstü güvenlik önlemleri ve taraftarın müthiş desteği unutulur gibi değildi.

PD: 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası’ndan seyirci, salon ve Türkiye konusundaki beklentileriniz nelerdir?

N.S:Biletler şimdiden bitti. Litvanya ve Rusya’nın dahil olması turnuvanın seyirci açısından çok renkli geçeceğini kanıtlıyor. Organizasyon işinde Avrupa’da bence 1 numarayız. Salonlarda dahi bir sorun yaşanmayacaktır. Ben bir çok şeyi eleştirsem de konu Milli Takım olduğunda egolarımı rafa kaldırabiliyorum. Bu bizim takımımız ve Sırplar, İsrailliler ya da Ruslar gibi kalpten tüm camia olarak destekler ve köstek olmazsa başarılı oluruz.

PD: Yeterince reklam yapılamadığı görüşündeyiz. Sizce yeterli mi yapılanlar?

N.S:Daha 50 gün var ve biletler bitti…demek ki yeterince reklam yapılmış…TV yayınları hazır bekliyor.Başka ne yapılabilir bilemiyorum…..

PD: Birçok yıldızın gelmeyecek oluşu turnuvanın seyrini nasıl değiştirir? Nispeten daha düşük şanslı ülkelerin (Slovenya, Sırbistan, Türkiye vb.) yararına mı olur?

N.S:Olabilir tabii.Bu durum Amerika’nın konumunu değiştirmez.Amerika NBA’den hangi kadro ile gelirse gelsin altın madalyayı takıp gider.Çünkü rakiplerde de müthiş kayıplar var.Özellikle en büyük rakibinde Pau Gasol yok…

PD: NBA’ de takip ettiğiniz ve hayranı olduğunuz özel bir takım var mı?

N.S:NBA ile çok ilgilenemiyorum çünkü yaşam şeklimi değiştirmem gerekiyor.Sabaha karşı kalkıp izlenen maçlar tüm vücut dengesini bozuyor.Çok zor bir iş.Bana göre değil.Ben 80’li yıllardaki müthiş Jordan fanatiklerindenim ve o zamandan beri Chicago’yu hiç terk etmedim.Bir gün yine kupayı kaldıran takım olacağız.

PD: NBA’ de oynanan basketboldan mı yoksa Avrupa’da oynanan basketboldan mı daha fazla zevk alıyorsunuz?

N.S: Kesinlikle Avrupa. NBA’de sadece play-off dönemi keyifli ve gerçek oluyor. Onun dışındaki dönem çok yavan geliyor bana. Avrupa’da sertlik ve taktiksel ağırlık bana çok daha fazla keyif veriyor.Belki de koç olmam nedeniyledir.

PD: Son olarak, bize Avrupa basketbolunda en çok beğendiğiniz (şu anda), en çok gelecek vadeden ve en unutamadığınız oyuncuları söyler misiniz?

N.S:2 yıldır Türk yönetici ve antrenörlerine Nemanja Bjelica’yı anlatıyorum mutlaka alın diye.Ancak herhalde anlatamamışım.Yeni KUKOC diyorlar şimdi.Barcelona-Benetton gibi takımlar fark ediyor ve Türkiye ayakta uyuyor.Çok yazık !!!

Golubovic çok iyi pivot… Ben olsam Fener’e alırım… Ya da Efes’e… Mozgov 10 yıl ortalığı silip süpürecek… Bakalım Türk takımları ne zaman uyanacak?

Teşekkürler Nejat Sayman…


2 yorum:

HotSauce21 dedi ki...

PD: Fenerbahçe Ülker ve Efes Pilsen’in Euroleague’de başarı sağlayamamasının nedenleri nelerdir?

N.S:Tamamen yanlış kadro kuruluşu diyebilirim. Efes Pilsen 2 yıl Euroleague’de mutasyona uğramış 4 numaralarla oynamaya çalıştı ve başarılı olamadı. Shumpert ve Nachbar çok iyi 3 numara ancak 4 için çok yetersiz kaldılar.


şu cümleleri kurduktan sonra,her sezon başında kurduğu efes ve fener dünya yıldızlarını kadrolarına kattı gibi ara gazlamalarını dinletseydin keşke.

Adsız dedi ki...

:D :D Hotsauce21 çok haklı..

Güzel röportaj olmuş ama genede.Tebrikler Potasıdelik..