Her ne kadar maç öncesi yaşananlar takımın halini, vaktini oldukça etkilemiş olsa da neleri yapıp, çoğunlukla neleri yapamadığımıza bir göz atalım. Kuban'ın farkı yaratan 3 oyuncusu da neredeyse hiç çıkmadan oynadı. Nick Calathes ve Simas Jasaitis sadece maçın sonunda 1 dakika kenara gelirken, Jimmy Baron ise toplamda 2.5 dakika benchte oturdu. Bu 3 oyuncu, 26/49 isabetle 59 sayı ile bitirdiler maçı. Savunmadaki problem çoğunlukla Nick Calathes üzerindeydi. Attığı 20 sayıdan önemlisi yaptığı 10 asist, hemen hemen hepsi penetre-pas üzerinden. Nitekim Jasaitis ve Baron'ın, ekstradan Zubkov'un bulduğu 9 3'lüğün anahtarı burada. Calathes'i savunurken P&R'da switch yapmayı da, show-up yaparak savunmayı da denedi Ataman bu maçta, ama her ikisi de işe yaramadı, üzerine Gordon ve Hawkins dahil, Calathes'in karşısında kalan tüm kısalar bire bir her pozisyonda da Yunan guarda yenilince hücum sistemleri tıkır tıkır işledi Kuban'ın. Calathes'in savunmasındaki sıkıntıyı kısmen fiziksel ve mental yorgunluğa bağlayabiliriz ancak yorgunlukla açıklanmayacak hatalar da yapılmadı değil. Şutu istikrarlı bir oyuncu olmamasına rağmen hep içine kadar girdi Gordon ve Hawkins, topuna el sokmaya çalıştık, ekmeğine yağ sürdük haliyle. Bugünkü maçta Calathes'e biraz mesafe verip geçilmemeye oynamakta fayda var. Dışardan atsın atabildiği kadar, penetresi engelleyip, penetre-pas oyunu oynamasına izin vermemek en akılcı çözüm gibi görünüyor. Baron ve Jasaitis'e fazla girmiyorum, bu iki oyuncunun performansı zaten Calathes'le doğru orantılı çünkü. Yapılacaklar basit, screen çıkışlarında kolaya kaçmadan oyuncuyu kovalamak, şutuna el göstermek yerine top aldırmamaya çalışmak daha mantık dahilinde gözüküyor. Ayrıca pis işleri çok iyi yapan Jasaitis'in hücum ribaundlarını kovalamasına dikkat etmek gerek, tutan oyuncu uyumamalı kesinlikle. Maric'e hemen hemen hiç post oyunu hazırlamadıkları da dikkat çekici bir unsur, P&R oyunlarında kullanıyorlar sadece. Toparlarsak, Calathes'e karşı switch yapmamak, yine Calathes'e karşı bire birde yenilmemek, ve Baron ile Jasaitis'in screen çıkışlarına dikkat etmek gerek.
İşin hücum kısmına gelirsek; penetre, penetre, penetre! Hawkins ve Gordon, Kuban'daki maçta her potaya gittiğinde iyi bir pozisyon çıkardı mutlaka. Hücumun anahtarı bu, kolay geçilen kısalarına karşı kuvvetli ( Hawkins-Gordon) ve hızlı (Ender, Engin) kısalarımızın mutlaka potaya gitmesi. Ayrıca Macvan'ın post oyunlarını Derrick Brown'a karşı çok daha fazla kullanmakta fayda var, her pozisyonda üstünlüğünü rahat şekilde kabul ettirecektir mutlaka. İlk maçta bizim vurulduğumuz silah, penetre-pas aslında onların da panzehiri diyebiliriz yani kısacası. Penetre-pas ve de size avantajımız, Galatasaray hücumunun ana hatlarını oluşturacaktır.
Hücumdan kısa, savunmadan oldukça uzun bahsettik ama zaten maçın anahtarı savunma. Onlar Galatasaray'ın savunmasını yenerek 25 sayılık farkı yakaladılar, Galatasaray ise onları savunmada bezdirip benzer bir marjı yakalamayı hedefleyecek, hedeflemeli. İlk maç sonunda Evgeny Pashutin'in de dediği gibi maç hazırlığı pek iyi değildi Ataman'ın, maç öncesi ULEB'le yaşananan git geller de kısmen kabul edilebilir bir gerekçeydi ama bu sefer bahane yok. Ataman'ın yaptığı açıklamalara bakarak her zamanki gibi bu tarz mağlubiyetlerinden ardından hırs dolduğunu görmek mümkün, bu kez maç analizini de kusursuz yapacaklarına eminim. 25 sayılık fark çok aldatıcı, yukarıda bahsettiğim küçük değişiklerle tablonun tam tersine döndüğünü görebiliriz yarın. Ergin Ataman'ın Galatasaray'ının ilk ciddi savaşı, rüştünü ilk ispat edeceği gün, karakter koyacağı gün. Galatasaray cephesinin motivasyonu tam, sıra taraftarda o zaman; bugün saat 20:00'de Abdi İpekçi'de görüşmek üzere!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder