Cumartesi, Ağustos 14, 2010

Wilt Chamberlain-Michael Jordan



Valla çok şugar bi fotoğraf,anında paylaşıyım dedim.Bu İki oyuncu NBA Tarihinde Maç Başına Sayı Ortalamasında 1 ve 2 numarayı paylaşıyor.Jordan 30.12,Wilt 30.10 ortalamada.

Wilt'in de mekanı cennet olsun,99'da ölmüştü yanlış hatırlamıyorsam..

Cuma, Ağustos 13, 2010

Michael Jordan Çocuklara Basketbolu Sevdiriyor

Genelde yoğun bir adam olduğundan bu tarz olayların içinde gereğinden fazla göremiyoruz Majestelerini.Ama yaptığı her şey ses getirmeye devam ediyor.Ee tabi bende yanıma Carmelo'yu,Wade'i,Paul'u alsam bende ses getiririm desem de inanmayın,çünkü Jordan,yaptıklarının üzerinden epey bir zaman geçsede herkesin taptığı ve bir başka gözle baktığı insan olmaya devam ediyor.Fotoğrafları paylaşıyorum.JORDAN RULEZ!

















Yeni Oluşum

 Fastbreak E-Basketbol dergisinin kapanması üzerine, Ağustos yazısını buradan yayınlıyoruz. İşte 24.07.2010 tarihli dergi yazısı :


Her şey 20 Mart günü başladı. O gün, Fenerbahçe Ülker antrenörü Bogdan Tanjevic'in kolon kanseri olduğu açıklandı. Gelen bu haber ile yeni bir sürece doğru, ilk yelkenler açıldı. Tanjevic'in hastalığı, somut adımların atılmasına yardımcı olmuştu belki de.

O günden sonra Bogdan Tanjevic, Fenerbahçe Ülker'in başında bir daha parkeye ayak basamadı. Hatta çoğu maçı izlemeye tribüne bile gelemedi. 11 Eylül 2007'de başladığı Fenerbahçe Ülker serüvenini, sonlandırmanın eşiğindeydi Tanjevic. 3 yıllık görev sürecinde Fenerbahçe Ülker'in 2 lig şampiyonluğu ve 1 Türkiye Kupası kazanmasına yardımcı oldu. Taraftarın asıl başarı beklediği Eurolegue'de, TOP 8'den ileri gidilemedi. Fakat her şeye rağmen Fenerbahçe yönetimi, Bogdan Tanjevic'e sözleşmesini uzatması yönünde, bir teklifte bulundu. Tanjevic, bu teklifi kabul etmeyerek Lottomatica Roma'nın yolunu tuttu ve sportif direktör oldu. Yani bir nevi yöneticilik hayatına başladı Tanjevic.

Bu noktadan sonra Fenerbahçe'ye uzun vadeli yeni bir yapılanma gerekiyordu. 3 yıldır devam eden sistem sona ermiş, yeni insanlarla çalışma zamanı gelmişti. İlk önce Aydın Örs ile anlaşıldı. Hem de Örs, Medical Park Trabzonspor'a gitmek üzereyken. Aydın Örs, aynı görevi 3 yıl önce kabul etmemiş ve takımdan ayrılmıştı. Fakat bu sefer sportif direktör olmayı kabul etti tecrübeli basketbol adamı. Daha sonra koç arayışına girildi. Hedef yine Yugoslav ekolüydü. Çünkü takımda bu ekole yatkın bir dolu insan vardı. Gerek kenar yönetim olarak gerek basketbolcu olarak gerek idareci olarak Fenerbahçe, basketbol şubesinde Yugoslav ekolünü benimsemişti. Bu mentalite doğrultusunda, Power Electra Valencia ile EuroCup şampiyonu olan Hırvat Neven Spahija ile anlaşıldı.

Spahija kariyerinde Maccabi Tel-Aviv, Cibona Zagreb ve Tau Ceremica gibi takımları çalıştırmış, önemli bir koçtu. Fenerbahçe'deki Yugoslav ekolünün devam etmesi açısından da, sağlıklı bir adımdı bu transfer. Spahija'nın yardımcısı da, final serisinde takıma koçluk yapan Ertuğrul Erdoğan oldu. Böylece Fenerbahçe Ülker yeni oluşumda, işin taktik kısmı ile ilgilenecek isimleri belirlemişti. Aydın Örs, Neven Spahija, Ertuğrul Erdoğan. Sırada, takımı oluşturmak vardı.

Aydın Örs ve Neven Spahija göreve tam anlamıyla başlamadan, Ömer Aşık, Semih Erden, Rasim Başak ve Serhat Çetin takımdan ayrıldı. Zaten Gordon Giricek takımdan, sezon ortasında ayrılmıştı. Oluşan tabloya şöyle uzaktan bir baktığınızda, takımdan üç uzun oyuncunun ayrıldığını görüyorsunuz. Takıma acil uzun takviyesi yapılmalıydı. İlk önce elde olan, Oğuz Savaş ile 2 yıllık sözleşme imzalandı. Daha sonra Efes Pilsen'e ikinci çalım atılarak, Kaya Peker transfer edildi. Daha sonra da Darius Lavrinovic takıma katıldı. Mirsad Türkcan, Gasper Vidmar ve transfer edilmesi muhtemel pivotu da düşünürsek, uzun rotasyonu oluşturulmuştu.

Takımdan ayrılmasına kesin gözüyle bakılan fakat bir türlü gönderilemeyen Lynn Greer'ın bölgesine, Marko Tomas transfer edildi. Oyun kurucu sıkıntısını çözmek için ise Engin Atsür ile 2 yıllığına anlaşıldı. Zaten Tarence Kinsey, Roko-Leni Ukic ve Ömer Onan'ın da takımda yer almaları, sözleşmeleri gereği kesinleşmişti.

Transfer edilen oyuncuların yanında, takımdaki geleceği belirsiz olanları da incelemek lazım. Damir Mrsic, profesyonel basketbol kariyerini sonlandırdı. Harun Erdenay ile birlikte takım menajeri olma ihtimalleri var. Emir Preldzic'in 2007 yılında imzaladığı, 4 yıllık bir sözleşmesi var. Zaten Türk olması ile birlikte takımda kesin olarak kalacaktır, diye düşünüyorum. Gasper Vidmar'ın sözleşmesinin bitmesine 2 yıl daha var. Vidmar'ın da takımda kesin olarak kalacağını, Nedim Karakaş açıkladı. Fakat Vidmar'ın yerine sürekli bir transfer yapılacağı söylentileri ortalıkta dolaşıyor. Seçenekler ise şöyle; Gasper Vidmar'a güvenip, transfer yapmamak. Yabancı bir pivot transfer edip, Vidmar'ı altıncı yabancı olarak kullanmak. Ve asıl sorun Lynn Greer. Bir türlü takımdan gönderilemeyen adam. Umuyorum ki kısa bir zaman dilimi içinde yollar 'kesin' olarak ayrılacaktır.

Şöyle bir durum değerlendirmesi yapacak olursak, kadro şu şekilde oluşabilir; Roko Ukic, Engin Atsür, Genç Türk Guard / Ömer Onan, Marko Tomas / Emir Preldzic, Tarence Kinsey / Mirsad Türkcan, Kaya Peker, Darius Lavrinovic / Oğuz Savaş, Gasper Vidmar-Yeni Transfer. Şöyle bir bakınca da, hiç fena bir kadro gibi durmuyor. Yeni oluşum evresinin başında olan Fenerbahçe Ülker için iç açıcı bir tablo olarak gözüküyor. Fenerbahçe Ülker taraftarlarını da mutlu eden bir oluşum süreci bu. En azından vaatler ile geçen üç yıllık, Mahmut Uslu-Bogdan Tanjevic döneminden sonra.

A Milliler Sahne Alıyor


Adidas Cup'ta ilk defa sahne alan A Milli Takımımız şimdi de Almanya'daki özel bir turnuvaya katılacak.Beko Supercup adındaki turnuvaya katılacak ülkeler şöyle : Türkiye,Almanya,Litvanya,Hırvatistan.

Turnuvanın Programı :

13 Ağustos Cuma

Türkiye-Litvanya @ TSİ 22.00

14 Ağustos Cumartesi

Türkiye-Hırvatistan @ TSİ 22.00

15 Ağustos Pazar

Almanya-Türkiye @ TSİ 20.00

Canlı yayınlar SPORMAX tarafından yapılacaktır.

Avrupa Basketbolunda Değişen Politikalar

Uzun zamandır bu konuda bir şeyler yazmak istiyordum.Şimdi fırsat oldu.Konumuz Avrupa basketbolundaki kulüplerin değişen politikaları.Tabii buna bizim takımlarımız ve özellikle Efes Pilsen de dahil.Konuyu daha çok transfer ve oyuncu yönünden inceleyeceğim.


Öncelikle en çok dikkatimi çeken şey,artık Partizan,Kızılyıldız,Rytas gibi Avrupa'nın oyuncu fabrikalarının daha çok reklam yapması.Ya da daha iyi bir pazarlama stratejisine gitmesi.Bunu daha da açıklamak gerekirse,tarihten bir örnek verelim.Osmanlı Devleti'nin ekonomik yönden en güçlü olduğu dönemlerdeki avantajı,Avrupa ile Asya arasında olması ve Asya'dan gelen değerli şeyleri Avrupa'ya satmasıydı.Yani Asya'dan ham madde
yi alıp (özellikle ipek) işledikten sonra çok yüksek paralara Avrupa'ya satıyordu.Ancak Avrupalılar bu durumu anlayınca Coğrafi Keşifler denen olay çıktı ve Avrupalılar ham maddeye direkt olarak ulaştı.İşte bundan bir 5 yıl öncesinde Efes Pilsen gibi takımlar Avrupa'da,genç o
yuncuları yani ham maddeyi alıyordu.Bu oyuncuları parlatıp büyük takımlara satıyorlardı.Efes Pilsen özellikle bunu çok iyi beceriyordu ki bu sadece Yugoslav ve Litvanyalı oyuncular için geçerli değil Amerikalı oyuncular için de geçerliydi.Marcus Brown,Trajan Langdon gibi isimler,Efes'in büyük takımlara el yakan ücretlerle sattığı oyunculardı.Peki bugün ne değişti ?


Novica Velickovic / Real Madrid

Öncelikle oyuncu fabrikası dediğimiz takımlar artık düşük bütçelere rağmen Avrupa'da zirveye oynamaya başladılar.Pazarlama denilen olayı en iyi şekilde yapıyorlar.Artık onların yıldız adayları,bir ara takıma gerek kalmadan direkt büyük takımlara çıkıyor.Bu da klübün kasasını bir hayli dolduruyor.Hatta bu politikayı en son Efes yaşadı.Raduljica'yı almak isteyen Efes bir türlü Zeleznik'i ikna edememişti.Ama Raduljica'ya büyük takım alıcısı çıkmayınca Efes ile el sıkışıldı.Yani artık bu yıldız adaylarını almak için büyük paralar
gerekiyor.Ancak sadece bunlar değil,artık Amerikalı oyuncular konusunda da istediklerimizi yapamıyoruz.Hatta iş tamamen tersine döndü.Mersin forması giyen Bo Mccalebb çok iyi bir guarddı.Nitekim onu Partizan aldı.Onun yönetiminde Euroleague'de fırtına kopardı.Şimdi ise Montepaschi Siena'ya sattılar.Bu inanılmaz bir inceleme inanılmaz bir politika.Geçen sezon durmadan guard arayan Efes yönetimi dibindeki cevheri göremeyince Partizan'a gitmişti Mccalebb.Demek ki yanlış olan bir şeyler var.Biz doğru oyuncuları buluyoruz fakat doğru politikaları uygulamıyoruz demektir.Mersin mesela doğru olanı yaptı satmakla.Ama doğru politikayı uygulayan Efes olsaydı keşke.

Bo Mccalebb / Siena

Kısacası Avrupa'da artık işler değişti.Artık oyuncu fabrikaları işi öğrendiler.Tıkır tıkır çalışıyorlar.Umarız takımlarımız da artık bu yeni döneme uyum sağlarlar.Yoksa final four hala hayal olarak kalacak.

Perşembe, Ağustos 12, 2010

Savanovic'e Dair


Haziran ayında Savanovic hakkında bir haber paylaşmıştık.Buradan ulaşabilirsiniz.

Adidas Cup'ta Savanovic'i bir kez daha izledik.Aslında biraz geç bir yazı oldu ama hiç yazmamaktan daha iyidir.Savanovic Sırbistan'ın şu aralar en gözde oyuncularından biri.Özellikle bize karşı oynanan maçta da gördüğümüz üzere son derece etkili bir oyuncu.3 ve 4 numara oynayabiliyor.Buna karşın top kontrolü çok iyi düzeyde ve şutör bir oyuncu.4 numara oynadığı anlarda şutör özelliği ile bize çok sıkıntı yaşatmıştı.Ayrıca fake gösterip penetre edebiliyor ya da penetre-pas oynuyor.Bu yönden çok yönlü bir oyuncu olduğunu gördük.Geçen sezon Cajasol'da oynamıştı.Bu sezon Efes Pilsen'in Euroleague'deki rakibi olan Valencia'da izleyeceğiz onu.

Siz Hiç Hamile Papa Gördünüz mü?


Soru ilginç cevabıysa bir hayli ilgi çekici Hristiyanlık aleminde 13. yüzyılda kayda geçmiş biraz da söylenti ve kulaktan dolma bilgilerle yığınla büyümüş bir efsaneden bahsedeceğim bugün.Murat Bardakçı popüler tarihten nasibini almış biri olarak rutin şekilde işler bu konuyu ama ben biraz daha ilgi çekici olmak için sanatsal ve düşünürlerin yorumlarıyla ilginizi çekmeye çalışacağım.Papa joan 855 yılı civarı papalık makamına oturduğu rivayet edilen ilk ve tek kadın papadır hatta resimde gördüğünüz o alet joan dan sonra papaların erkeklik kontrolü için konulmuş, kardinallerin papanın testislerini kontrolüne imkan sağlıyordu nitekim bu efsaneye pek inanmasamda Vatikan Müzesinde bu koltukla karşılaşınca biraz afalladım doğrusu ve efsane ilgi çelici boyut aldı.peki Vatikan ne diyordu bu koltuğa açıkcası 15. yüzyıla kadar nedeni çözülememiş olan "sedes stercoraria" nın vatikan tarafından açıklamasında ilk kez 1099 yılında Romada ki Aziz Lateren Kilisesinde Papa 2. Pascal tahta çıkış için kullanıldığımı söylüyor.Sözü uzatmadan joan dan bahsedelim ilk bayan papa olduğu rivayet edilen joan almanya yakınlarında doğmuş annesinin gücü ve nüfuzu sayesinde 19 yaşında girdiği vatikandan çok geçmeden papa olarak konumlanmıştır burada biraz neden kadın papa bu derece saygısız ve reddedici karşılanıyor ona değinelim bir kadının papalık makamına yükselmiş olması,Hazreti İsanın havarilerinden itibaren devam eden veraset geleneğine tamamen aykırı olduğu için hemde şeytana uşaklık eden sefih bir fahişe olarak adlandırıldığından tepki duyulası bir konudur.Hatta kimileri kadın papanın Babil fahişesi olarak eski yazıtlarda yer aldığını söylemektedir.Bilgi bakımından kimselerin başa çıkamadığı bu kadın gerçek cinsiyeti bilinmeden papa olmaya layık görülmüş iki yıl 4 ay kadarda bu görevi sürdürmüştür.Ancak aşığından hamile kalınca kendini ele vermiştir aksilik bu ya çokcuk tam da Aziz Petrus Kilisesinden San Clemente Kilisesine yapılan kutsal yürüyüş sırasında dünyaya gelmiş,oracıkta linç edilen kadın aynı yere gömülmüş adı bir daha anılmamıştır.Rivayet odur ki Brescia ya 3 gün 3 gece gökten kan yağmıştır.Popüler dedik ya bu konu hakkında çekilmiş güzelde filmler var tavsiye edebilceğim daha geçenlerde alman yönetmen Sönke Worrtmann'ın "Paepsti"(Kadın Papa) filmidir. 1972 yapımı İtalyan filmi " La Papisa Juana" izlemedim ama güzel olduğunu duymuştum sanırım izlenilmeye değerdir.

Bitirirken yazıyı Vatikan alemindeki son rivayetide söylemek isterim 16. Benediktusun sondan bir önceki papa olduğu söylenegelmektedir ki şuan kendisi papalık makamındadır bakalım gerisini zaman gösterecek mutlu kalmanız dileğiyle


Çarşamba, Ağustos 11, 2010

Röportaj:Orkun Çolakoğlu



PD:Basketbolun sizin için anlamını 140 karakterde anlatmanızı istesek?

Orkun Çolakoğlu:Hayatımdaki en büyük keyiflerden biri.


PD:Basketbol yaşantınız nasıl başladı?

Orkun Çolakoğlu: Net bir başlangıç noktası olmadı ama 90'ların ortasında Fast Break dergisi ve Kanal D'den takip etmeye çalıştığım NBA maçlarının beni çok etkilediğini söyleyebilirim. Pek tabii ki Efes Pilsen'in Koraç Kupası sezonu da büyük etkendir, Efes taraftarı olmasam da.


PD:Sizin basketbolu sevmenize etki eden bir numaralı şahıs kimdir?

Orkun Çolakoğlu: Basketbolu bir şahısın etkisiyle sevmedim, hatta uzun süre bağlandığım bir basketbol kahramanım olmadı. Oyunun kendisini sevdim.



PD:Türkiye'de NBA taraftarlığının %75'nin oyuncuya baktığını düşünüyorum.Sizin bu konudaki fikirleriniz nelerdir?

Orkun Çolakoğlu:Yüzdesini bilemem ama önemli bölümünün oyuncular üzerinden doğduğu doğru ve bu gayet normal. Türkiye'deki (ya da ABD dışındaki herhangi bir yerdeki) basketbolseverlerin NBA'deki takımlarla bir şehir bağlantıları yoktur, istisnalar dışında. Her insanın ilgisinin başladığı dönemlerde öne çıkan takımlar büyük ölçüde etkili olur takım seçimlerinde. O öne çıkan takımların da öne çıkan yıldızları oluyor, özellikle NBA'de daha da öne çıkıyorlar. Ama belli bir oyuncunun etkisiyle bir takımı tutmaya başladıktan sonra o oyuncuyla takım değiştirenlerin çok olduklarını sanmıyorum.


PD:NBA’de L.A Lakers’ı tuttuduğunuzu biliyoruz.Peki neden Lakers?

Orkun Çolakoğlu:Çok belli bir nedeni yok. Bir taraftar haline nasıl geldiğimi de iyi hatırlamıyorum zaten. Ama etkileyen sebepler, Nick Van Exel-Eddie Jones-Kobe Bryant-Shaquille O'Neal'lı kadronun Kanal D'de izlediğim birkaç maçı ve o dönem çok kazandıklarından genelde rakiplerini tuttuğum Chicago Bulls'a karşı aldıkları bir galibiyet olmuştu. Lakers'ı sempati duyduğum anda taraftar gibi takip etmeye başlamadım ama 98-99 sezonunun başında birden bire sahiplenmiştim takımı. Okuldaki arkadaş çevremin de etkisi oldu sanırım.



PD:Bir Lakers taraftarı olarak,finalde Celtics'i mağlup ederek şampiyonluğu yaşamak nasıl bir duyguydu?

Orkun Çolakoğlu:Son beş Lakers şampiyonluğunu izledim ve tartışmasız en keyiflisi buydu.


PD:Birçok Lakers taraftarı gibi,sizinde yazılarınızda Derek Fisher'a epey bir sitem gördük.Lakers taraftarı için Derek Fisher'ın anlamı nedir?

Orkun Çolakoğlu:Fisher takımın en eski iki oyuncusundan biri. Takım tarihinin en büyük oyuncularından biri değil ama son on yıldaki en önemli anlarda bulunmuş, bazılarına imza atmış bir oyuncu. Ayrıca takım içinde saygınlığı tartışılmayan bir figür. Bu bakımdan manevi anlamı büyük. Ama oyuncu olarak pek yeterli değil. Son iki yıldır çok kötü oynarken bu play-off'ta birden silkindi ama gelecek sezon aynı başarıyı gösterebileceği şüpheli. Takımda kalması iyi ama mutlaka iyi bir alternatifi olmalı.


PD:Los Angeles Lakers'da en sevdiğiniz oyuncu kimdir,neden?

Orkun Çolakoğlu:Ayırmıyorum, takım halinde seviyorum. Sadece her sezon başarılı olmasını biraz daha umursadığım oyuncular oluyor. Örneğin geçen sezon Ariza'ydı bu oyuncu.


PD:Batıdaki Lakers hanedanlığının kaynağı Lakers'ın gücü mü yoksa son yıllarda Lakers'a kafa tutabilecek olan bir takımın olmayışı mı?

Orkun Çolakoğlu:Hem Lakers güçlü hem de Lakers seviyesinde çok fazla takım yok. 2009'da Denver serinin son maçı haricinde epey zorlamıştı Lakers'ı, bu yıl da benzerini yapabileceklerini düşünüyordum ama çeşitli faktörlerle devredışı kaldılar. Suns bana göre çok da zorlayıcı olmadı Lakers için. Spurs eski düzeyinde değil, Mavs çok iyi takım olmak için gereken oyuncu dengesini bulamadı bir türlü.



PD:Türkiye'de Fenerbahçe ve diğerleri durumu,NBA'de de Lakers için geçerli gibi.Doktor Jerry Buss'ın da belirttiği gibi herkes "Beat La" diyor.Sizce bunu sebebi nedir,düşünceleriniz nelerdir?

Orkun Çolakoğlu:Fenerbahçe'yle kıyaslama yapmayayım ama Lakers'ın lig genelinde bir hedef haline gelmesi gayet normal çünkü sıklıkla iddialı durumda Lakers. Son 11 yıla bakarsak Lakers sekizinde en ciddi şampiyonluk adaylarından biri olmuş, beş şampiyonluk, yedi de final var. Yarın Kobe ve Gasol basketbolu bıraksın, Lakers birkaç sezon en iyi ihtimalle play-off'a oynayan takıma dönüşsün, sadece play-off ilk turundaki rakipleri o tezahüratı yapar. Lakers o zaman da kendi ayarındaki takımlara kıyasla daha fazla ilgi çekebilir ama daimi bir "Lakers ve diğerleri" durumu olduğunu düşünmüyorum.


PD:2010 Draft hakkındaki görüşleriniz nelerdir?

Orkun Çolakoğlu:Oyuncuların çoğunu şimdiden fikir belirtecek kadar tanımıyorum.


PD:Bu yaz inanılmaz uçuk fiyatlarla oyuncular takımlara katıldı.Amir Johnson,Drew Gooden..Bu yapılan hamlelerle ilgili görüşleriniz nelerdir?

Orkun çolakoğlu:Çok kötü hamleler. Çırpınırken batma örneği. Gerçi Milwaukee yine play-off adayı ama Gooden sayesinde olmayacak bu. Gooden işlerini de görebilir ama başka birçok oyuncu daha düşük fiyata görebilirdi. Sınırlı özellikli bir adam Gooden. Amir Johnson’ın ne gösterdiği konusunda hiç fikrim yok zaten. Diyelim Colangelo kimsenin görmediği bir şeyi gördü ve Johnson bundan sonra bambaşka bir oyuncu gibi oynayacak, yine de çok daha ucuza takımda tutabilirlerdi onu.


PD:New York Knicks bildiğiniz üzere Amare Stoudemire'ı kadrosuna kattı.Steve Nash'den ayrılmak Amare'Nin performansını sizce nasıl etkiler?

Orkun çolakoğlu:Nash’i gözardı ettiğim düşünülmesin ama Amare ona muhtaç bir oyuncu değil, yine iyi istatistikler yapacaktır. Sonuçta Nash’le oynamaya başlamadan önce ligdeki ilk iki yılında da geleceği noktaları işaret eden bir performansı vardı. Ve Knicks’te yine yüksekk tempoda oynayacak. Ama sorun şu ki Amare birinci adam olamaz ya da onun esas oğlan olduğu takım büyük başarılar kazanamaz, en fazla play-off’a oynar. Fantezi liglerde geçen senelerdeki sıralarında alınabilir, hatta daha iyi istatistikler bile yapabilir.


PD:Sizce New York Knicks Eddie Curry'nin ölü kontratıyla bir hamle gerçekleştirebilir mi?

Orkun çolakoğlu:Gerçekleştirebilir ama sezon içinde takas pazarına çıkacak oyuncuların seviyelerine bağlı daha çok. Laf olsun diye, katkısı iyi bir rol oyuncusu seviyesinde olan birisini almaktansa o kontratı elde tutup ücret toplamından düşmesini tercih ederler.


PD:Chicago'nun Carlos Boozer hamlesini nasıl değerlendiriyorsunuz?Ayrıca Chicago'nun yaptığı diğer hamleler Bulls'u Miami'nin rakibi yapabilir mi?

Orkun çolakoğlu:Yapabilecekleri en iyi hamlelerden biriydi, gayet mantıklı. Rose ve Boozer çok iyi bir pick&roll çifti olurlar. Ama Bulls’un ana rotasyonunda dış şutör eksiği bariz. İstikrarlı üçlük tehdidi olan tek oyuncu Korver, o da yedek oyuncu. Boozer içeride önemli bir tehdit, Rose da müthiş bir penetreci ve orta mesafe şutörü ama onlara karşı her takım baştan gömülecek bu kadro yapısı nedeniyle. Ronnie Brewer iyi oyuncu ama Bulls’un esas ihtiyacını karşılayan bir transfer olmadı. Redick’i kaçırmak çok kritikti. Miami ya da diğer şampiyonluk adaylarının rakibi olabileceklerini sanmıyorum bu sezon. En azından Rose çok büyük bir çıkış gösterip ligin en iyi 5-6 oyuncusundan biri haline gelmezse…


PD:Shaquille O'neal,Tracy Mcgrady ve Allen Iverson'ın gelecek sezon oynadıkları takdirde dengeleri değiştirecek bir performans sergilemelerini bekliyor musunuz?

Orkun çolakoğlu:Hayır.


PD:Celtics Ray Allen'ı kadroda tuttu,ayrıca Jermaine O'neal'ı kadrosuna ekledi.Celtics gelecek sezonda bir sürpriz yapabilir mi?

Orkun çolakoğlu:Sürprizden kasıt şampiyonluksa, bu bence büyük bir sürpriz olmaz. Geçen sene Celtics finalde üç maçı evinde, dördünü deplasmanda oynadı ve netice deplasmanda oynadıkları son maçın son anlarında belli oldu. Bu demek değil ki saha avantajı onlarda olsaydı kazanırlardı, bunu bilemeyiz ama çok yaklaşmışlardı. Çekirdeğin büyük bölümü yaşlanıyor belki ama Rondo da iyiye gidiyor. Robinson’ın takım içinde daha rahat olacağını ve O’Neal’ın kontratın üzerine yatmayacağını varsayarsak, Perkins döndükten sonra süper düzeyde olmasa da iyi bir bench’leri olacak. Delonte West’i de alabilirler.


PD:Nowiztki Dallas'la yeniden anlaşma sağladı.Dallas 2006'da finalde kaybettikden sonra her sene iddaalı bir şekilde gidiyor,ancak play-offlarda hüsran yaşıyor.Sizce bu sezon diğer sezonlardan farklı olur mu ve bu başarısızlığın sebebi nedir?

Orkun çolakoğlu:Şimdiden bakınca bu sezon da şampiyon olabileceklerini düşünmüyorum. Başarısızlığın sebebi, Nowitzki’nin arkasında net bir ikinci adam olmaması ya da o role soyunanların yeterli olmamaları. Kidd’i saymıyorum çünkü o bu yaşta öyle bir rolde olamaz zaten, buna kalkıştığı da yok. Howard ve Butler o gömleği dolduramadılar. Terry hiç olamaz. Ve bu üç oyuncu da çok istikrarsız olduklarından beraber, ikili olarak bir destek güç ortaya koyamadılar çoğu zaman.



PD:Atlanta'nın Joe Johnson'a maximum kontrat vererek takımda tutmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Orkun çolakoğlu:Aman geldiğimiz noktadan düşmeyelim diye panik yaptılar ama aslında geldikleri önemli bir nokta yoktu. Johnson Atlanta’nın bu seneki son maçında yuhalandı kendi taraftarlarınca. Kesinlikle maksimum kontratı hak eden bir oyuncu değil, hele 29 yaşındayken. Birinci adamı Johnson olan bir takım şampiyonluk adayı olamaz. Bu kadroda da Johnson’ı ikinci adamlığa itecek birisi yok.


PD:Steve Blake'in Lakers'a katılması hakkında neler düşünüyorsunuz?

Orkun çolakoğlu:Çok iyi transfer, hem ihtiyacı karşılama hem de fiyat bakımından. Payton’dan bu yana ilk kez pas özelliği yeterli bir oyun kurucusu olacak Lakers’ın. Skorer değil belki ama şutör ve bu yeterli. Çok çabuk değil ama savunma ciddiyeti Farmar’la kıyaslanmaz bile. Fisher’dan daha fazla süre alması muhtemel.


PD:Kısa bir süre önce Hidayet açıklama yapmış,takasını istemişti.Sonuç olarak Phoenix Suns'a katıldı.Sizce Phoenix Hidayet için ne kadar uygundur,Hidayet Phoenix'de oyun karakterini yansıtabilir mi?

Orkun çolakoğlu:Hidayet’in oyun karakterinden kasıt Orlando’da izlediğimiz oyun karakteriyse, hayır yansıtamaz. Daha çok Rashard Lewis gibi oynamak durumunda olacak Hidayet. Yine de Toronto’dan daha mutlu, huzurlu olacağı bir ortamda. Savunmada takımın en ağır görevini üstlenecek çoğu zaman ama hücum bakımından iyi bir sezon geçirebilir.


PD:Lebron James'e gelirsek,Espn kendisine 45 gün önceden "Nereye Gidecek" konusunda bir web sitesi açmıştı.Sonuç olarak kararını Miami Heat yönünde kullandı.Genel olarak Lebron'un karakterine uygun olmayan bir tercihmiş gibi gözüküyor.Fikirleriniz nelerdir?

Orkun çolakoğlu:Miami’ye gidip Wade’le birlikte oynamayı tercih etmesi şaşırtıcı olsa da bence eleştirilemeyecek bir karar. İzleyicilerin başka beklentileri olabilir ama bu tercihinde bir yanlış yok. Sorun o tercihi açıklama şeklinde ve açıklarken kullandığı ifadelerde. Bu kararın bu şekilde açıklanması Cleveland’a büyük bir saygısızlıktır. Ayrıca açıkça eski takım arkadaşlarının yeterli olmadığını ima etti, ki doğrudur değildir ayrı konu ama yıllardır arkadaş olduğu insanlara satır aralarında da olsa böyle laf sallamış olması hiç hoş değil. Şimdi kankaları diye lanse edilen Bosh ve Wade’le bile ayırdı kendisini bütün bu şovla. Baştan aşağı pazarlama faciası. Etrafında güya onun pazarlamasıyla ilgilenen bir sürü insan varken böyle bir faciaya imza atılmış olması da ayrı bir komedi.



PD:Lebron-Wade-Bosh.Böyle yan yana koyunca her şey çok güzel gözüküyor.Sizce aralarında uyum problemi yaşanabilir mi?

Orkun çolakoğlu:Aralarında bir huzursuzluk olacağını sanmıyorum ama Wade ve James’in ne zaman hangisinin devreye girmesi gerektiğini çözmeleri zaman alabilir. İşler iyiyken çatır çatır oynarlar ama kritik bir dakikada, maçın sonu yakınken, takım ritmini kaybetmişken kafalar karışacaktır. Bosh zaten bir tamamlayıcı, daha fazlasını beklemesin bence.



PD:Ömer Aşık ve Semih Erden'in NBA'de tutunma olasılıklarını nasıl görüyorsunuz,nasıl sürelerde şans bulabilirler?

Orkun çolakoğlu:Ömer daha elverişli bir ortamda diyebiliriz ama önündeki Noah’nın Ömer’le yan yana oynayacak tipte bir oyuncu olamaması önemli bir sorun. Ve Noah sakatlık problemleri yaşamadığı sürece maç başına 35+ dakikası cepte diyebileceğimiz bir oyuncu. Dolayısıyla Ömer’e başlangıçta kendisini gösterebilmesi için çok da fazla süre kalmayacak. Ömer’in daha fazla süre alması biraz Noah’nın orta mesafe şut geliştirip 4 numara oynayabilir hale gelmesine bağlı. Eğer bunu yapabilirse, bugüne kadar savunmadan sorumlu yardımcılık görevi yapan koç Thibodeau ikisini birden aynı anda beşte oynatabilir. Ama bu dakikalar da çok fazla olmayacaktır. Semih ise ilk beş pivotu belki yeni yıla kadar oynayamayacak olan bir takımda ama Celtics’te de çizgiler biraz daha net çizilmiş durumda. Perkins yokken bile önünde O’Neal ve Davis olacak. Ama O’Neal maç başına 40 dakika oynayabilecek durumda değil, Davis de pivot oynamak için kısa kalıyor ve o da kısıtlı sürelerde 4 numara pozisyonu dılında oynayabiliyor.Perkins dönüp form tutana kadar bu şansları iyi değerlendirmeli Semih. Eğer Shaq’ı alırlarsa işi iyice zorlaşacaktır.


PD:Clippers'ın Del Negro'yla birlikte Play-off şansını nasıl görüyorsunuz?

Orkun çolakoğlu:Epey bulanık görüyorum.


PD:Rudy Gay Memphis'den 5 yıllık 80 md'lık kontrat kaptı.Sizce Gay bir takımı taşıyabilir mi ve bu kontratı hak ediyor mu?

Orkun çolakoğlu:Gay yanındakileri de yükseltebilen bir oyuncu değil. Böyle oyuncular taşıyıcı olamazlar. Taşıyıcı olamayan oyuncu da maksimum kontrat almamalı.


PD:Lakers sezon başlamadan önce Barcelona ile karşılacak.Bu tür organizasyonları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Orkun çolakoğlu:Avrupalılar Lakers’ı görme şansı yakalayacak, dolayısıyla güzel.


PD:80'lerin sonunda Jordan-Bad Boys münakaşasını biliyoruz.Şu anda yıldızlara çok mu ucuz fauller çalınıyor?Ayrıca NBA hakemlerini değerlendir misiniz?

Orkun çolakoğlu:Bad Boys dönemini yaşayarak değil, birkaç yıl sonra izleyebildim, o yüzden kıyaslama yapmayayım ama şimdilerde NBA’de genellikle ucuz faul çalındığına katılıyorum. NBA hakemlerini fazlaca istikrarsız buluyorum.


PD:Forumlarda,bloglarda yazılmış,tartışılmış bir konudur.Bir de sizin fikirlerinizi alalım.Kobe Bryant ve Michael Jordan'ı karşılaştırmaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Orkun çolakoğlu:Gayet doğal. Şu ana kadar yaptıklarını tartıya koyarsak Jordan elbette daha büyük oyuncu ama Kobe’nin de kariyeri devam ediyor, henüz 32 yaşında. Çok daha fazla başarı kazanabilir. Farklı dönemlerde oynamış iki oyuncuyu bireysel istatistiklerle karşılaştırmak %100 sağlıklı değil, o yüzden Kobe’nin bireysel istatistiklerde Jordan’ı yakalaması zor olsa da, sadece bununla bir karara varılmamalı.


PD:Ülkemizde düzenlenecek Dünya Şampiyonasına dönersek,sizce takımımız hakkındaki fikirleriniz nelerdir?Size göre gidebileceğimiz son nokta neresidir?

Orkun çolakoğlu:Takımın en negatif noktası, hemen her oyuncunun kötü birer sezonu geride bırakmış olması. Ama şampiyona yeni sezonun bir parçası olarak görülebilir. Grubu birinci bitirebilirsek, ki gayet mümkün, yarı finale kadar gelmemizi bekliyorum. İspanya ya da ABD’yi yenebilirsek ona şaşırırım.


PD:ABD başta olmak üzere,bir çok ülkenin yıldız basketbolcusu gelmiyor.Sizce bu turnuvanın kalitesini etkiler mi?

Orkun çolakoğlu:Gelmeyen oyuncular Kobe Bryant, LeBron James, Pau Gasol, Yao Ming, Andrew Bogut, Dirk Nowitzki, Tony Parker gibi oyuncular. Bu oyuncuların birçoğunun alternatifleri yok ülkelerinin kadroları içerisinde. Dolayısıyla tabii etkiler.


PD:Dediğimiz gibi bir çok yıldız ülkemizde olmayacak.Sizce biz turnuvayı nerede bitirirsek,kendimizi başarılı ilan edebiliriz?

Orkun çolakoğlu:Bence yarı finali görmeliyiz.


PD:Türkiye Basketbol Ligi hakkındaki fikirleriniz nelerdir?

Orkun çolakoğlu:Beşiktaş ve Galatasaray da Fenerbahçe’nin ölçeğinde bir sponsor desteği bulamazlarsa ya da en azından mevcut sponsor paralarını akılcı biçimde ve sadece basketbol için kullanmazlarsa maalesef zevksiz bir lig olmaya devam edecek. Beşiktaş ve Galatasaray’ın Fenerbahçe’yle yarışacak düzeyde olmamaları Fener taraftarının ilgisini bile olumsuz etkiliyor.


PD:Fenerbahçe Ülker yerli ve yabancı iyi transferler gerçekleştirdi.Hedefleri ise Euroleague Final-four.Sizce bu hedefe ne kadar yakınlar?

Orkun çolakoğlu:İlk senede bunu başarmak bence sürpriz olur. Çok kolay bir hedef değil bu, sadece dört takımlık yer var ve Avrupa’daki ağır toplar malum. Ancak taşlar dizilmeye devam ederse iki-üç yıla neden olmasın?


PD:Basketbolla ile ilgili yazar,spiker olmak isteyenlere önerileriniz nelerdir?

Orkun çolakoğlu:Bu işin belirli bir formülü yok maalesef. Çok basit olacak ama her şeyin ötesinde en büyük gereklilik bu olduğu için, bilgili olmak ve bu bilgiyi düzgün aktarabilmek gerekiyor. Bunun da başlangıcı okumak.


PD:Batug.com dışında yazılarını takip ettiğiniz site ve yazar var mı,varsa kimler?

Orkun çolakoğlu:Takip ettiğim yerli/yabancı birçok yazar var. Birilerini unutmaktan çekindiğim için affınıza sığınarak Türkçe kaynaklardakileri saymaya kalkmıyorum. Yabancı kaynaklarda en dikkatli takip ettiğim yazarlar ESPN’den Bill Simmons, Yahoo Sports’dan Adrian Wojnarowski ve OC Register’dan Kevin Ding.


PD:Blogları takip ediyor musunuz?Hangileri?

Orkun çolakoğlu:Salsa, Konyalı Portlandlılar, Ball Don’t Lie. Ayrıca ağırlıklı olarak futbol yazsa da zaman zaman NBA’e de yer veren, değerli arkadaşım Emre Özcan’ın blogu Tardini Büfe’yi de saymalıyım basketbol grubunda.


PD:Net üzerinden basketbolla ilgili oyun oynarmısınız?

Orkun Çolakoğlu: İnternet üzerinden Yahoo'nun fantezi NBA oyununu oynuyorum.


PD:NBA Tv’de maç anlatmak nasıl bir duygu?

Orkun Çolakoğlu: Güzel elbette ama sorumluluk da yüklüyor.


PD:Son olarak,Yazarlıkta örnek aldığınız isimler oldu mu?

Orkun Çolakoğlu: Örnek aldığım, onun gibi yazayım dediğim birisi olmadı ama bana yazarlığı sevdiren çok kişi oldu. Tek tek isim vermeyi sevmiyorum çünkü atladıklarım olabilir.

PD:Klasik bir soru olacak,önümüzdeki sezon NBA,TBL ve Dünya Şampiyonasındaki şampiyonluk adaylarınız kimler?

Orkun çolakoğlu:Lakers, Fenerbahçe, ABD.

Orkun Çolakoğlu'na çok teşekkür ediyoruz..

İlginç Fotoğraflar #21


Majesteleri 1991 yılındaki şampiyonluktan sonra dinlenirken...

Dünyanın Yıldızları #11

Ricky Rubio / 1990 İspanya

Rubio, 16 yaşında oynadığı basketbol ile dünya basketbol kamuoyunu heyecanlandırmıştı. 18 yaşında İspanya Milli takımının oyun kuruculuğunu üstlendiğinde ise Rubio'ya herkes bir kez daha hayran kalmıştı. Her defasında beklentileri karşılayabilen bir oyun sergiliyor genç guard. Minnesota Timberwolves tarafından draft edildi ama o NBA'ye gitmeyi tercih etmedi. Biraz daha Avrupa tecrübesi edinmek istedi. Bence çok da doğru yaptı. Regal Barcelona ile anlaştı. Pas yeteneği ve asistleri, izleyenlerin hafızalarına kazındı. 20 yaşında Euroleague şampiyonluğu yaşadı. Dünya Şampiyonasının büyük favorilerinden biri olan İspanya'nın guardı olacak Rubio, José Calderon ile birlikte. İspanya'nın çizeceği performansa da bağlı olarak, Rubio turnuvanın yıldızlarından biri olabilir.

Bir Garip Hikaye : Robson De Souza Robinho


İllallah dedik artık.İllallah ! Robinho hakkında çıkan inanılmaz haberleri her gün hayretle izliyoruz.Robinho'nun önceki günlerde İstanbul'a gelip Çırağan'a yerleştiği söylendi.Bugünlerde yeni söylenti Fenerbahçe'nin ilgilendiği.Beşiktaş'ın kiralık formülüne gittiği biliniyor falan filan.Hatta bugün Robinho'nun bilmem neyinin bilmem neyi Fanatik'e konuşmuş."Gidersem Fener'e giderim,Beşiktaş'a gitmem." Ya arkadaşım Fenerbahçe neden ilgileniyor peki Robinho ile ? İki kanadına da transfer yapmadı mı bu takım ? Forvet transferine ihtiyaç yok mu Fenerbahçe'nin ? Robinho ile neden ilgileniyor ki ? Yani Fenerbahçe yönetimi yalanlıyor ama gerçekten Fenerbahçe'nin Robinho ile ilgilenmesi yalandır bence de.Bir diğer aklıma yatmayan olay ise şu.Hadi Quaresma'nın Avrupa'daki kredisi bitmişti,gitse gitse Portekiz'e geri dönecekti.Guti yaşını almıştı.Ama Robinho henüz çok genç.Dünyada adı ilk 10 da geçen bir yıldız daha.Peki sadece Fenerbahçe,Beşiktaş mı var peşinde bu adamın ? Yani Türkiye'ye gelmez gider İtalya'ya gider,İspanya'da bir takıma gider.Hiç olmadı ülkesinde Santos'a gider.Kısacası,bir garip transfer hikayesi olarak Robinho bakalım nasıl bitecek ?

Son olarak,krampon.net te bu konuda hazırlanmış nefis bir resim var.Hemen tıklayın buradan

Dünyanın Yıldızları #10


Jose Juan Barea / 1984 Porto Riko

Porto Riko'nun NBA'de oynayan 7.oyuncusu olan Jose Juan Barea basketbol kariyerinin çok büyük bir bölümünü Amerika'da geçirdi.Onun açısından çok parlak olmayan bir NCAA performansından sonra 2006'da adını NBA Draftlarına yazdırmaya karar verdi.Ancak o sene draf edilemedi.Beraberindeki aylarda Vegas'taki yaz ligine Golden State Warriors ile katıldı.Daha sonra Dallas Mavericks ile anlaştı ve NBA geliştirme liginde birkaç maç oynadı.Asıl orada kendini gösterdi.İki maçta 40 sayı ile oynayıp o hafta Performer of the Week ödülünü aldı.Şimdi Dallas'ta ortalama süreler almasına rağmen guard mevkiinde önemli bir bench oyuncusu olarak gözüktü.Kısa boyunun dezavantajını ayak çabukluğu ve hızıyla kapatan Barea aynı zamanda çok da iyi bir pasör.Barea, Arroyo ve Dalmau'nun elinde bulunan Milli Takım guardı ünvanını da bu turnuvada alacak gibi duruyor.Bizim grubumuzda bulunan Porto Riko'nun önemli silahlarından biri olacak.

Galatasaray'ın Transfer Politikasındaki Bay Blumer


Günlerdir Elano Blumer'in Galatasaray'dan gideceği söyleniyor.Juventus özellikle ilgi gösteriyormuş.Ancak ortadaki satış rakamı 7 milyon euro üzerinde oynuyor.Peki Elano neden satılacak ? Adnan Polat her yerde "bizim satılacak oyuncumuz yok ama dünyada satılmayacak oyuncu da yok" diyor.Peki bu ne demek ? Yani derin anlam taşıyan bir cümle falan değil bu.Öncelikle sormak istiyorum.Adnan Sezgin adlı yönetici transferden sorumlu olarak ne yapmaya çalışıyor ? Cana neyse de Pino gelir gelmez 1,5 ay yok deniyor.Ya bu nedir ? Eziyet çektirmek mi ? Neyse konuyu dağıtmadan,sormak istediğim soru şu.Bu takıma iyi,sağlam bir orta saha oyuncusu aranıyor.Pas yapacak,teknik olacak.Elano işte.Elano'yu tanımlıyorsunuz aslında.Peki satmak da nereden çıkıyor ? Elano satılır.Satılır ama nasıl satılır ? Yerine bir oyuncuyla anlaşmışsındır.Elano'dan sonra getirecek olursun o zaman 7 milyona süper bir iş yaparsın.Ama Baptista'nın adı geçiyor.Forvet.Orta sahaya oyuncu daha yok.Kaleci bölgesinde hala ciddi sorun var.Peki ne olacak ? Baptista'yı alıp sonra son dakikada abuk sabuk bir adam mı getireceksiniz ? Barusso mu gelecek tekrar ?Anlamış değilim ne işler dönüyor.Umarım Haldun Üstünel bir ara Adnan Sezgin ve Adnan Polat'a telefon açıp,şu adamla anlaştım gelin alın der.

"Büyük Yıldız" Adayı

Cenk hala bir yıldız adayı.Hala patlayamadı.Hala o noktada değil.Cenk Akyol ile Ersan aynı jenerasyondan geliyorlar.Birisi başını alıp yıldız seviyesine gelirken diğeri tutunmaya çalışıyor.Temel fark ne ? Cenk’in şöhreti kaldıramaası mı ? İnternette çıkan saçma sapan resimleri mi ? Çalışmaması mı ? Hepsi belki de.Ama Cenk hala doğru yolu bulamadı.Cenk Akyol şu boş şutları sokan,hücumu sürükleyen oyuncu olamadı hala.Halbuki ondan beklenenler bunlardı.Kimse ondan bir Rubio ya da Teodosic beklemiyordu.
2006'da ümit millileri sürükleyen iki isimden biriydi halbuki.Efes Pİlsen'de kötü sezonlar geçirdi.Kendini İtalya'nın orta sıra takımlarından birine attı.İyi bir sezon geçirip yuvasına geri döndü.Peki şimdi ne değişecek ? Bu noktada artık Cenk için bu sezon son şans belki de.Önce Dünya Şampiyonası'nda,sonra da Efes Pilsen ile Euroleague'de boy gösterecek.Buradaki performansları mutlaka iyi olmalı.Cenk için son şanslar.

Salı, Ağustos 10, 2010

Kadro Analizi


2010 Dünya Basketbol Şampiyonasının başlamasına 18 gün kala kadro analizini yapmak gerekir. 10 Haziran günü açıklanan 15 kişilik kadro şöyleydi : Cenk Akyol, Cevher Özer, Engin Atsür, Ender Arslan, Kerem Gönlüm, Kerem Tunçeri, Sinan Güler, Oğuz Savaş, Ömer Aşık, Semih Erden, Ömer Onan, Fatih Solak, Evren Büker, Ersan İlyasova, Hidayet Türkoğlu. Bu 15 kişilik kadrodan şu ana kadar tek bir fire verdik : Engin Atsür. FIBA'nın yeni kuralına göre, takımlar turnuva boyunca kadrolarında 14 oyuncu bulundurabiliyor, 2 oyuncunun bench arkasında olması şartıyla. Yani takımızdan artık eksilen oyuncu olmayacak. Büyük bir heyecanla beklediğimiz turnuvadaki kadromuz böyle.

Kadroda Tanjevic'in asla vazgeçemediği Fatih Solak da var, Cenk Akyol da. Asıl önemli bölgeler ise oyun kurucu ve pivot. Oyun kurucularımız istikrarlı performans gösteremeyen, sık sık sakatlık sorunları ile karşılaşan oyuncular. Zaten şimdiden Engin Atsür'ün 4 ay, Ender'in de 10 gün sürecek sakatlık yaşamasından bu durumu net olarak anlıyoruz. Bu bölgede Kerem Tunçeri'nin istikrarlı olarak göstereceği performans ve Tanjevic'in Evren Büker'e vereceği süre, bizim turnuvadaki konumumuzu direkt olarak etkileyecektir. Uzun açısından ise büyük bir sorun gözükmese de, yapısal sorunlarımızın olduğu açık ve net. Ömer Aşık, Semih Erden, Kerem Gönlüm ve Oğuz Savaş'ın kesin olarak 12 kişilik kadroda yer aldığını düşündüğümüzde, şut atabilen bir 4 numaraya ihtiyaç olduğu net bir şekilde görülebiliyor. Bu durumda ise iki seçeneğimiz var; Ersan İlyasova ve Cevher Özer. Fakat koç Tanjevic, Ersan'ı 4 numarada kullanmak istemiyor-ki büyük hata yapıyor. Cevher'in bu açıdan kadroda yer alması muhtemel bir durum. Forvetlere baktığımızda, elimizde Sinan Güler, Cenk Akyol, Hidayet Türkoğlu ve Ersan İlyasova var. Şutör bir 2 numaranın eksikliğini çekiyoruz. Ayrıca Sinan ve Cenk'i, oyun kurucu olarak da kullanmamız lazım. Zaten skor yükümüzü üstlenecek muhtemel iki oyuncunun aynı mevkide oynaması ise bizim için ayrı bir garabet durum. Ne diyelim, heyecanla bekliyoruz turnuvayı. Hep söylediğim gibi, Tanjevic'in son oyununu yapmasını bekliyoruz. Umarım prestij oyununda bizi kendisine hayran bırakır tecrübeli koç.

Nostalji Yazı Dizisi #1


Spor ve Sergi Sarayı.Bugünkü adıyla Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı.Türk halkının spor salonu demek daha doğru olacaktır.

O dönemde basketbolun Türkiye'deki mabediydi.Aslında sadece basketbol değil,voleybolu da bize öğreten yerdi.Ben bilmiyorum da babamın anlattığı kadarıyla basketbolun zaman zaman futbolun üstüne çıktığı,1.lig basketbol mücadelelerinin tıklım tıklım tribünlere oynadığı yer burası.
Cumartesi günlerinin mekanıymış.Öğlen 1'de girip akşamları çıkıp haftasonunda spora doymakmış.Alt katlarda tost beklerken ünlü sporcuların yanından geçip salona girmesiymiş."Spor Sergi Ruhuyla..." diye başlayan unutulmaz bestenin mekanı.5000 kişi kapasitesiyle Türk halkının basketbol sevgisini doruğa ulaştıran mekan,bugün Lütfi Kırdar Kongre Merkezi oldu.

Dünyanın Yıldızları #9



Ioannis Bourousis / 1983 Yunanistan

Onun için genç bir yıldız diyemeyiz.Onun için denebilecek bir şey varsa o da bu şampiyonada oynamayı sabırsızlıkla beklediği.Bourousis Yunanistan'da geç parlayan yıldızlardan.Spora ilk olarak atletizmde başladıktan sonra profesyonel yüzücü oluyor.Ancak uzun boyu onu 18 yaşında basketbol yoluna sokuyor.AEK'da 2001'de boy gösterdikten sonra yolu İspanya yollarına düşüp kendini Barcelona'da buluyor.Hemen ardındaki sezon Olympiakos ile anlaşıyor ve kariyerinin altın çağlarını bu takımda yaşamaya devam ediyor.



2.13 boyunda pivot mevkiinde oynayan yıldız basketbolcu en son verdiği demeçlerde Türkiye'deki şampiyonayı dört gözle beklediğini söyledi.Bize karşı Avrupa Şampiyonası'nda da oynayan Bourousis özellikle dışarıdan yüksek isabetle oynayan bir oyuncu olarak bize çok sorun yaşatmıştı.Yunanistan'ın eksik yıldızlarla geldiği şampiyonadaki ilerleyişinde önemli bir yere sahip olacak.

Battı Balık Yan Gider


Geçtiğimiz sezona kadar son 6 yılda play-off'da tur geçmeyi başaran Pistons takımı,geçtiğimiz sezon bu seriye Joe Dumars'ın hayal dünyasında yaşaması nedeniyle son vermişti.Charlie V ve Ben Gordon'a verilen kontratlar,diğer oyunculardan alınamayan katkılar,Chauncey Bıllups'ın takımdan ayrılmasıyla onun yerinin doldurulamamasıyla takım bir çöküş içine girmişti.Şimdi ise takıma minumum kontratla eski bir süperstar kattılar.Kimdir bu,Tracy Mcgrady.1,3 md a 1 yıllık bir anlaşma.

Tracy Mcgrady,Houston'dan New York'a geçtikten sonra bir maçta 24 sayı atıp beni çok heyecanlandırmıştı.Ancak bir sonraki maçta 26 dakikada 0 sayıda kalınca,ona olan tüm inancım suya düşmüştü.Sonuçta Mcgrady o bildiğimiz Mcgrady'den çok uzak.Geçtiğimiz sezon New York formasıyla 24 maçta 26 dakika süre alıp 9 sayı ortalama tutturdu.Şut yüzdeleri ise hiç iç açıcı değil.Saha içi %38,üç sayılık atışları ise %24.Attığım başlıktanda anlaşılacağı üzere,iki taraf içinde bir kurtuluş hamlesi olarak görmüyorum.Detroit'in sağlam yenilenmeye,T-Mac'in de eskisi kadar hızlı ayaklara ihtiyacı var.


Bireysel olarak bakarsam da,onun bendeki yeri gerçekten ayrı.Hiçbir zaman çok sevdiğim bir oyuncu olmadı ancak bende bıraktığı bir kaç anı var ki unutmak mümkün değil.


Bir Direnişin Öyküsü



Bu gün sizi tenzih ederim cümlelerim açık ve anlaşılır olacak yalnız doğrusu anlaşılmak mı yoksa düşündüklerini mi söylemek ? Sanırım bu konuda biraz savaşmam gerekecek bugun ki konumuz yaşayan bir efsane Athletic Bilbao kulubü bilenler bilir Bilbao ispanyanın en zengin şehirlerinden sanayisi oldukça gelişmiş ekonomik olarak refah içinde ve etnik kökeni olan bir Bask kentidir.İnsanları teoride mutlu refah içinde gözükselerde bağımsızlık nidaları, eta örgütü, savaşçı politika hepimizin ilgisini çekmiştir burada tam da takımın ismine dikkat çekmek istiyorum ispanya ligine bakacak olursak takımların çoğunun isminin real yada athleticden oluştuğunu görürüz örnek verecek olursak;Real Madrid, Real Malorca, Real Murcia,Real Zaragoza,Athletico Madrid,Real Vallodolid Real eki İspanyol diktatör Franco yanlısı yönetici taraftar yakınlık anlamına Athletic ise direnişçi anlamına gelmektedir.Kapital döngünün ortasında ,bilbao kenti eleştirilmeye değer bir unsurdur.Kuruluşu 1800 lü yılların sonlarına dayanana Athletic takımı ilk olarak liverpoolda okuyan basklı gençlerin ktir kurduğu bir kluptür ve ironiktir ki ilk ismi ingizlicedir.Takımın ilk renkleri mavi beyaz olup sonraları southampton ve sunderland etkisiyle kırmıız beyaza dönmüştür.Takımda sadece basklı oyucular oynatan athletic kulübü ne ironiktir ki 2008 yılında bir petrol sirketinin forma sponsorluğunu kabul etmiştir bu noktada biraz daha futbol ve endüstri ilişkisini incelemek için efsane sol açık Metin Kurtun, Vecdi Çıracıoğlu tarafından yazılan" Gladyatör futbol arenalarında bir isyanın hikayesi Metin Kurt" biyografisini öneririm biraz daha bilgilendirmeye devam edip bitirişide Metin Kurtun ağzından yapmak sanırım uygun düşecektir.


Bibao takımının oyuncuları için her daim milli takımlarının önünde olmuştur kentlerinin takımı öyle ki asier Del Horno milli takıma çağrıldıkdan sonra bunu açıkca dile getirmiş ve milli takımın çokda önemli olmadığını söylemiştir.Her sene pek bilinmesede Bask ve Katalan gayri resmi milli takımları maçlar yapar bu maçlarda puyol victor valdes xavi gibi tanıdık isimler yer alır.Vefekar bir futbolcu kümilitatifi vardır bakıldığında öyle ki kariyeri boyunca Athleticodan ayrılmamış, Etxeberria kariyerinin son senesinde para almadan oynamayı kabul etmiştir.Söylenecek anlatılacak daha çok şey var ama merak etmeniz dileğiyle yazıyı sonlandırıyorum dediğim gibi metin kurt imzalı bir son olacak görüşmek üzere.
"Tabanı olmayan spor emek batakhanesidir. Bizler futbolu bir oyun olduğu için sever ve oynardık ancak artık futbol para,son model arabalar ve güzel mankenler için oynanıyor.Futbolu oyun olarak severiz ancak bugun ki kullanım şekli kendi kalemize gol atmak anlamındadır devrimciler hiç bir zaman spora karşı olmadı sporun içinde yer aldılar ama her zaman yanlış tarafta yer aldılar" Metin kurt forza livorno ropörtajından..

Van Gundy : "Heat Rekoru Kıracak"

ESPN yorumcusu Jeff Van Gundy yine iddialı konuştu.Van Gundy Miami Heat'in bu sezon normal sezon galibiyet rekorunu kıracağını söyledi.Normal sezon rekoru 72 galibiyetle Chicago Bulls'a ait.

Van Gundy sadece bu rekorun değil,Los Angeles Lakers'a ait 33 maçlık galibiyet serisi rekorunun da kırılabileceğini söyledi.

Açıkçası biraz iddialı bir konuşma olmuş.Van Gundy gazlama politikasında.Daha ilk sezondan bu rekorların kırılması çok güç.Ne diyelim Van Gundy konuşmayı seven bir adam ve zaten bu yüzden ESPN'de yorumculuk yapıyor.

NBA Avrupa'ya Taşınıyor


NBA'deki normal sezon maçlarının birkaçının Avrupa'da oynanabileceği düşüncesi David Stern'ün hayallerinden biriydi.Ve bu hayal gerçek oldu.NJ Nets ve Toronto Raptors 4 ve 5 martta normal sezon maçlarının ikisini Londra'da oynayacaklar.

Stern yenilikçi bir başkan kuşkusuz.Ama bu hamle ile birlikte aslında NBA'in içinde bulunduğu ekonomik sıkıntının ne denli büyük olduğunu görüyoruz.Üst üste gelen reklam çalışmaları,Avrupa ile dirsek temasında bulunmalar,uzakdoğuya kadar açılmalar derken NBA'i Avrupa'ya taşıdı.Dünyaca popüler bir ligin normal sezon maçlarının ikisini Avrupa'da oynaması büyük bir gelir sağlayacak.Şimdilik iki maç.İlerleyen sezonlarda çok daha fazlası olabilir.Örneğin Lakers ve Boston kapışmasının Avrupa'ya taşınması inanılmaz bir ilgiye yol açar.Stern işini biliyor.

Bilgilendirme

Sizlerde bilirsiniz ki,yaz aylarında hayat pek bir düzen içinde gitmiyor.Bu yüzden blogu biraz arka plana atmış olabiliriz-ki evet Lebron'dan sonra bi yatış oldu-Ara ara arkadaşlar bir şey eklemiş ama tam anlamıyla olmamış tabii,blog boş kalmasın havasında olmuş.Bende blogun gidişi itibariyle pek bir şey atmak istemedim.Tam anlamıyla geri dönüşe kadar.Bana bir kaç eleştiri geldi,"Hiç haber koymuyorsunuz,güncel değilsiniz"gibisinden,o arkadaşlara ve herkese şöyle bir açıklama yapayım:

Biz sonuçta bir bloguz.Haber sitesi değiliz.Bundan sonra da kısa kısa haberlere pek yer vermeme kararı aldık.Blog yorum ağırlıklı olacak.Ayrıeten şunları da ekleyeyim.Blogun adı üzere sadece basketbol yazılan bi yer olduğunu düşünenler var,ancak öyle değil.Öyle düşünen arkadaşlara logonun altındaki açıklamayı okumalarını öneriyorum.

Saygı&Sevgi

2006'dan Bu Yana Kimler Var ?




Türkiye'de düzenlenen 2006 Avrupa Ümitler Basketbol Şampiyonası hala akıllarda.4.finalimizi de kaybetmiştik Sırbistan Karadağ'a karşı.Şimdi bir tespitte bulunalım.

2006'daki ümitlerin kadrosu :

Türkiye :

Berent Kavaklıoğlu,Bora Hun Paçun,Can Altıntığ,Cemal Nalga,Ceyhun Altay,Cenk Akyol,Emre Bayav,Hadi Doğan,Ersan İlyasova,Onat Akış,Oğuz Savaş,Ömer
Aşık,Semih Erden,Serhat Çetin,Hakan Demirel,Yasin Görlük.
2010 şampiyona kadromuzda bu başarılı jenerasyondan Cenk Akyol,Ersan İlyasova,Ömer Aşık,Sehih Erden ve Oğuz Savaş olacak.Yani 16 kişilik kadrodan bugüne gelen 5 oyuncumuz var.11 oyuncumuz yalan olmuş.O dönem çok net hatırlıyorum 2006 Ümitler kadromuz 2010'da madalya alacak deniyordu.Kaan Kural'ın altın jenerasyon dediği bir takımdı.2010'da kadro açısından beklenen ve hedeflenen hiçbir çizgiye ulaşılamadığını gösteriyor bu tablo bize.Hatta biz forvet bölgesinde eksikler görüp devşirme oyuncu bile yaptık.Allah sonumuzu hayır etsin.