Cumartesi, Ağustos 28, 2010

Şampiyonada 1.Gün



Not : Grup maçları bitene kadar Türkiye değerlendirmesi Ankara Arena İzlenimleri'nde olacak.

Yeni Zelanda 79-92 Litvanya

Bu maçı canlı yayınla izleyemedik.Ancak istatistiklere ve özet görüntülere baktığımızda Litvanya'nın beklediğimiz gibi dengeli bir maç çıkardığını görüyoruz.Linas Kleiza takımının 27 sayıyla en skoreri olmuş.Liderliği üstüne almış.Kirk Penney'de beklediğimiz gibi müthiş skor yapmış ve 37 sayı yollamış Litvanya potasına.Ancak 9'da 1 üçlük atmış olması garip.Kısacası Litvanya gruptaki sürprize gebe olan Yeni Zelanda'ya sürpriz şansı tanımadı.

Yunanistan 89-81 Çin

Yunanistan'ın rahat kazanacağını düşünenler çok yanıldı.Ama Çin çok iyi değildi.Yunanistan çok kötüydü.Ciddi manada kötüydü.Alan savunmasına sadece üçlükle hücum edip,Çin'e çok fazla şans verdiler.Özellikle Diamantidis gerçekten çok güçsüz gözüktü.Sakatlıktan sonra çok basit bir oyuncu olarak kalmış.Bu Yunanistan'ı yenebileceğimizi düşünüyordum ki Çin maçından sonra bu düşünce iyice sardı.Maçı son periyotun sonlarında koparabildiler.Çin'de yıldız adayları arasında gösterdiğimiz Jianlian çok etkiliydi.26 sayı 14 ribaund ile oynadı.Çin umut verdi.Porto Riko'yu yenebilirler belki.Ama Yunanistan ne kadar değişir bilemiyorum.Sofoklis ve Fotsis'in dönüşü mutlaka önemli olacak.

Avusturalya 76-75 Ürdün

Günün en zevkli maçıydı.Canlı verilmedi ancak özetleri bile çok keyif verdi.Avusturalya favori olarak çıktı neredeyse yeniliyordu.Maçın genelinde Ürdün'ün iyi oynadığını söyleyenler var.Ürdün'ün hakettiğini söyleyenler var.Avusturalya'da Maric 23 sayıyla oynamış.Beklediğimiz gibi skor yükünü çekmiş.Andersen'in ribauntlara katkısı olmuş.Abbas Ürdün tarafında 20 sayıyla oynamış.Avusturalya kazanması gereken bir maçı kazandı ancak pek iyi sinyaller vermedi.Ürdün ise oynadığı oyunla herkesin saygısını kazandı.

Slovenya 80-56 Tunus

İstanbul grubunun en renkli seyircisi Slovenler Abdi İpekçi'yi tıklım tıklım doldurdular.Slovenya'ya inanılmaz bir destek verdiler.Slovenya'da bir sürprize izin vermedi.Goran Dragic 16 sayı 8 asistle oynamış.Yine yıldız oyuncu ön plana çıkmış yani.Vidmar 15 sayı ve 7 ribaundla katkıda bulunmuş.Nachbar'da 14 sayı atmış.

Rusya 75-66 Porto Riko

Bizim grubun üçüncülük yarışındaki en önemli maçında Blatt zaferle ayrıldı.Maçın hemen hemen tamamını izledim.Çok ortada geçen üç çeyrek vardı.Porto Riko hücumda berbat gözüktü.Pek düzen beklemiyordum onlardan ama çok çok dağınık ve kafasına göre takılan bir takım.Dalmau'nun olmayışı çok etkilemiş.Barea 25 sayıyla en skorer olurken Rusya'da Monya 17 sayı attı.Son çeyrekteki Rusya atağı maçı Rusya'ya kazandırırken en önemli şeyi yaptıklarını düşünüyorum.Khryapa gibi bir oyuncu yokken en önemli maçlarını kazandılar.Rusya üçüncülük için çok önemli bir avantaj yakaladı.

Lübnan 81-71 Kanada

El Khatip'in geri döndüğü maç ! 31 sayı 8 ribaund ile oynamış.Lübnan'ın yıldızı yapacağını yapmış yani.Efes World Cup'ta da zaten Kanada'yı yenmişlerdi.En büyük hedefleri Kanada'ydı onu yaptılar.Kanada ise turnuvayı başlamadan önce kafada bitirmiş gibi.

Sırbistan 94-44 Angola

Günün en farklı sonucu buydu.Sırbistan pek asılmadı bile.Rasic 22 sayı atmış bu bile gösteriyor durumu.Pek fazla bir şey yazmaya gerek yok.

Amerika Birleşik Devletleri 106-78 Hırvatistan

Maça çok dengeli ve iyi başladı Hırvatlar.Ancak sadece bir periyot direnebildiler.Sonraki periyotlarda baskılı savunmayı artırıp,şut sokmaya başlayan Amerika farkı açtı.Westbrook,Gordon ve Love en çok göze batan oyuncular oldu.Gordon çok iyi şut soktu 16 sayı attı.Love 10 ribaund aldı ve bu maçta,turnuvanın geri kalan maçlarında rotasyondaki sürelerini artırdı bana kalırsa.Amerika çok iyi şut soktu bugün.Ancak aklımı kurcalayan soru da bu.Amerika sağlam savunma yapan takımlara karşı bu şut performansını sürdürebilir mi ? Şutların girmediği bir gün neler olur ? Hırvatistan maçı çok belirleyici bir maç olmadı.Hırvatlar çabuk koptu.Beklediğimden daha kırılgandılar.Ama Amerika'nın da çok etkileyici olduğunu söyleyebilirim.


Fransa 72-66 İspanya

21'de başlayan maçların hiç birini izlemediğimi-ki izleme şansımın bulunmadığını- belirteyim.Skor,sonuç yazarlığı yapıp ahkam kesmeyeceğim.Zaten 2 satır üstümde yazan skora baya bir şey yazılır .Lafı çok da uzatmak istemiyorum.Ancak skor ortada beyler bayanlar.İspanya EuroBasket 09'da olduğu gibi yine vitesi sonradan yükseltecek gibi.Fransa içinse çok büyük eksikler olduğu halde İspanya'yı devirmek çok önemli.Grup liderliği için büyük bir avantaj elde ettiler.Bu,onların yolunu açabilir.Çeyrek final cepte olabilir,keza liderlik olursa.Beklenildiği gibi Batum sırtlamış,Gelabale'den de muazzam katkı almışlar.Karşı tarafta Navarro her zamanki tarifeyi uygulamış.Vazquez'in sadece 1 sayı atabilmesi çok şaşırttı beni.Kaç dakika oyunda kaldı bilmiyom ama.

Sonuç olarak Fransa iyi başladı,İspanya'ya da bir gözdağı verilmiş olundu.

İran 65-81 Brezilya

Maç hep Brezilya'nın kontrolünde geçti.Liveboxlardan takip ettiğim kadarıyla Brezilya oyunun hep hakimiydi skor anlamında.İlk çeyrek 22-12,devreyi 39-29,3.çeyreği de 61-46 önde kapatan Brezilya maçı da 16 sayı farkla 81-65 kazanarak beklenildiği gibi kayıp vermedi.İran'da skor dağılımı iyi fakat sınırlı bir takım.Asya Şampiyonu olarak gelmeleri,insanları yanıltmasın.Sonuçta kadro derinliği oldukça kısıtlı.Brezilya ise oldukça sağlam ve iyi bir kadroya sahip.B grubu tam anlamıyla bir ölüm grubu olsada Brezilya çok çok rahat ilk dörde kalacaktır.Daha üstü olur mu göreceğiz.

Almanya 74-78 Arjantin

Maçın bitmesine 4 dakika kala 68-66 öndeydi Almanya.Hani derler ya futbolda "Takımın usta ayakları" diye,aynen o durum geçerliydi.Delfino'nun serbest atışlarda elinin titrememesi galibiyeti getirdi Tangoculara.Almanya'dan bu oyunu kimse beklemiyordu elbet.En azından bu derece başşa baş bir mücadele ortaya koymalarını.Ancak bugün bir takım sürprizler bizlerleydi.Arjantin gözümden birazcık düşmedi değil.Keza grup lideri olabileceklerini düşünüyor idim.Ancak Sırbistan sanki daha sağlam geliyor gibi.Almanya cephesinden bakarsak,onlar için hedef maç değildi ancak ne durumda olduklarını gördüler.Avustralya korksun.

Potasıdelik 2010 Dünya Şampiyonası Takım Değerlendirmeleri


Sizler için yaptık bunu.PD karışmasın,ayrı bir yerde daha düzenli bir şey olsun istedik.Sadece takım değerlendirmeleri için blog açtık.Dediğimiz gibi sadece takım değerlendirmeleri orada olacak.Diğer bütün olaylar için PD'i takip ediniz.

2010 FIBA DÜNYA ŞAMPİYONASI TAKIM DEĞERLENDİRMELERİNİ OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ..

Şampiyona İçin Harika Bir Fikstür


Marca yine yaptı yapacağını ve nefis bir fikstür hazırladı.Buradan ulaşabilirsiniz.

Sağ üst kısımdan Turkey'i seçip maç saatlerini de bizim saatimize göre görebilirsiniz.

Cuma, Ağustos 27, 2010

Potasıdelik Şampiyonayı Açıyor


Vallahi biz daha iyi açacağız diyerek lafa giriyorum.Potasıdelik'te yarın geceden itibaren gün gün değerlendirmeleri bulabilirsiniz.Şampiyona sonuna kadar gidip güzel de bir kapanış yaparız umarım.Yalnız grup maçlarında Ankara grubunu Emre arkadaşımız Ankara Arena İzlenimleri'nden yazacak bilginize.


Bizi takip edin...



Şampiyona Açılışı Hakkında...


Öncelikle şunu belirtmek isterim ki,açılış törenleri konusunda bir çığır açılacak dendiğinde kendime şunu sordum : Bir olimpiyat açılışı ile dünya şampiyonası açılışı arasında nasıl bir kıyaslama yapılıp çığır açılacak denebilir ?


Cirque du Soleil'i heyecanla beklemiştim.Yıllardan beri izlemek istiyordum youtube kalıyorduk.Sonunda izledik.Daha kısa tutulan bir şov olsa da,harika bir gösteriydi.Harika bir gösteriydi ama ekran başından kötü gözüktü.Çünkü kamera açıları çok kötüydü.Grubun gösterileri yayılıyordu.Aynı anda birden fazla gösteri vardı.Ama biz hepsini 5-10 sn. izleyebildik.Kısacası açılış boyunca berbat bir kamera açısı vardı.Ancak Cirque du Soleil beklediğimiz gibi gecenin en iyisiydi.Hatta geceyi kurtarmak adına son gösteri olsaydı keşke.



Konuşmalar her törenin en sıkıcı yönüdür.Klasik laflar,klişe ithamlar falan çok bayar.Ama bugünkü ayrı bir baydı.Çünkü ne yazık ki kimse bir kağıda iki satır bir şey hazırlamamıştı.Özellikle Faruk Özak bu konuda tam anlamıyla batırdı.



Bundan sonra gelen senfoni orkestrası ve mehter takımı iş birliği gecenin en iyilerindendi.Ama daha sonra gelen konser tadındaki bölüm açıkçası tam bir fiyaskoydu.Organizasyon bakımından değil.İşin konsepti bakımından.Fatih Erkoç'tan sonra Sezen Aksu,Yunan şarkıcılar ve Müslük Gürses çıktı ki birçok şarkı bırakın ekrandakileri,oradakileri bile hareketlendirmedi.Bu organizasyonun dünyada yayınlandığını düşünememiş olacaklar ki bu kadar yavan bir bölüm oldu.Ayrıca çok uzun süre aldı.Gecenin en kötü bölümüydü.Müslüm Gürses'i çıkarmanın mantığını bana anlatabilecek tek bir insan yoktur eminim.



Troya grubu klasik olarak güzeldi.Zaten en fazla süreyi aldılar.Başarılı diyebiliriz.Children of World projesinin çocuklarının son olarak çıkmasıyla bitti organizasyon.Ama burada da kafaya göre hareketler vardı.Kıraç çıktı ki anlayamadım.Bir kadın İngilizce olduğunu anlayabildiğim bir şeyler söyledi falan.Saçma sapan bir bölümdü.Yani sade mi süslü mü anlayamadık bile.Mesela ülke bayraklarının olduğu bölüm çok sadeydi çok yavandı.Ben profesyonel değilim bu işlerde.Ama benim düşündüklerime paraleldir birçok kişide.



10 puanlık bir sistem yaparsak ; 10 üzerinden 4 diyebilirim.Rezil olmadık.Ama Türkiye dışında ratingi çok çok düşük bir organizasyon yaptık.Kim bilir belki böyle olması daha iyiydi.

Dünyanın Yıldızları #15

Ömer Aşık / 1986 Türkiye

Basketbola geç başlaması belki de süper yıldız olmasını şu ana kadar engelledi. 2.14 boyuna rağmen, temel basketbol zekasının zayıf olması, el yumuşaklığının neredeyse olmaması Ömer'in en önemli eksikleri. Potaya yakın halde topu eline aldığında ise durdurulmaz bir pivot olan 24 yaşındaki genç pivot, Türkiye'nin hücum ve savunmadaki en büyük kozu.

Zor durumlarda sığınabileceğimiz yegane kapı olarak gözüküyor Ömer Aşık. Savunmada yaptığı katkı ile hücumumuzun hızlı başlamasına da neden olan Ömer, turnuvanın en skoreri olmaya aday kanımca. Türkiye kendi ev sahipliğinde yapılacak bir turnuvada ne kadar ileri giderse, Ömer de o kadar turnuvanın yıldızı olmaya yaklaşır.

Adaylarımızın 15.'incisi ve sonuncusuna da geldik. Artık yarın 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası başlıyor. Biz de Potası Delik ekibi olarak yaklaşık 1 aydır sizlerin dikkatini bazı oyuncuların üzerine çekmeye çalıştık. Şimdi artık salonlarda ve evlerde turnuvayı izleme zamanı.

Dikkat çektiğimiz 15 isme şöyle bir bakacak olursak;

1. Nicolas Batum
2. Milos Teodosic
3. Tiago Splitter
4. Timofey Mozgov
5. Ante Tomic
6. Goran Dragic
7. Kevin Durant
8. Heiko Schaffartzik
9. Ioannis Bourousis
10. Jose Juan Barea
11. Ricky Rubio
12. Linas Kleiza
13. Aleks Maric
14. Ji Jianlian
15. Ömer Aşık

Dünya Basketbol Şampiyonası Fikstürü


Tüm fikstüre buradan ulaşabilirsiniz.İnternette harıl harıl aranıyor bu aralar.

Perşembe, Ağustos 26, 2010

Kendimi Güzel Bulmuyorum






22 Haziran 2010'da yapılmış bir söyleşi bu.Vatan gazetesinde yayınlanmıştı.İnternette gezerken fotoğrafları ve haberi gördüm,hem bloguma bir şeyler eklemek adına hem de paylaşmak istediğimden bu postu gireyim dedim.

Sezonu 3 kupayla kapatan Fenerbahçe Acıbadem'in genç ve yetenekli pasörü Naz Aydemir'e ait resimler.Bebeklikten beri voleybol oynuyor,15 yaşında Eczacıbaşında oynamışlığı vardır,anası babası da voleybolcu zat-ı muhteremin.Fenerbahçe'de geçtimiz sezonda istediği süreleri tam anlamıyla bulamasa da,ligimizin Final serisinin en değerli pasörü olmayı başarmıştır.

Röportajı okumuştum daha önceden.En çok dikkatimi çeken bölüm,"Kendimi Güzel Bulmuyorum" bölümüydü.El insaf diyorum başka bir şey demiyorum.Fotoğraflarda o röportajdan.

Röportaja Ulaşmak İçin Buradan..

Çarşamba, Ağustos 25, 2010

Dünyanın Yıldızları #14


Yi Jianlian / 1987 Çin Halk Cumhuriyeti

Birçok kişi onun Yao Ming'den sonra Çin'in çıkardığı en önemli ikinci basketbolcu olduğunu söyledi.2.13 m boyunda center oynuyor.2007 Draftlarında ilk tur 6.sıradan Milwaukee tarafından seçildi.Buradaki başarılı çaylak döneminden sonra NJ Nets'e giden Jianlian burada 10.5 sayı ortalaması ve yüzde 40 a ulaşan üçlük yüzdesiyle dikkat çekti.Özellikle Yao'ya benzer şut yapısı ve isabetli atışları onu ayıran özelliklerdendi.Ancak oyununun en eksik tarafı olan savunması hala iyi yerlerde değil.Bu yaz Wizards'a takas edildi ve kariyerine burada devam edecek.Bizim grubumuzda yer alan Çin'in sorumluluğunu sırtına alacak isim o olacak.En azından 3. ve 4. sıra için savaşacak olan Çin'in en önemli kozu ve henüz 23 yaşında.

Salı, Ağustos 24, 2010

Nostalji Yazı Dizisi #3

Bu yazıda Avrupa ve NBA basketbolunun efsane isimlerinden birini hatırlayacağız.Basketboldan en güzel zamanlarında kopan,şanssız bir kazaya kurban giden bir efsane...

Geçirdiği trafik kazasından bir görüntü

Kimine göre Avrupa'nın yetiştirdiği en iyi oyuncuydu.Birçok kişi onu Avrupa'nın Jordan'ı ilan etti.Karşınızda Drazen Petrovic.

Ülkesinde Bulunan Mezarı

1964 yılında Hırvatistan'da dünyaya geldi.O dönem Yugoslavya basketbolunun içerisinde parladı.Cibona'da 2 Avrupa Kupası kazanırken bir finalde de Real Madrid'e 36 sayı atarak bir nevi yeni takımına nispet yapıyordu.Real Madrid'de de bir Avrupa Kupası kazandıktan sonra NBA'e adımını attı.Bu arada Divac gibi önemli
yıldızlarla beraber oynadığı milli arenada da başarılar üst üste geliyordu.


1989 yılında Portland'a gelen Petrovic ilk senesini kenarda ve felaket şut yüzdesiyle geçirdi.1991'de Nets'e gelişi NBA basketbolunda Avrupalılar için bir devrin açılışıydı.Burada 92'de sezon sonunda tutturduğu yüzde 45'lik üçlük yüzdesiyle artık parıl parıl parlıyordu.Kariyerinin son sezonunda 22 sayı ortalama ile oynamıştı.


Ancak 28 yaşında,hayatının en olgun döneminde sevgilisini görmek için gittiği Almanya'da bir otobanda geçirdiği trafik kazasıyla tüm dünyayı hüzne boğdu.Ardından bıraktığı başarılar daima hatırlarda saklı.Bunun yanı sıra New Jersey'de giydiği 3 numara emekli edildi.Ve ülkesindeki Cibona'nın salonunun adı kendi ismini taşıyor.NBA'deki Avrupalılar furyasını başlatan ve hala NBA'e gelmiş geçmiş en çok iz bırakan Avrupalı.Saygıyla anıyoruz




Zagreb'de bulunan heykeli


Diyeceklerim Var


Potasıdelik adlı blogumuz tamamen basketbol içerikli bir blog değil.Bunu her seferinde,her yerde belirtiyoruz.Futbol da blogumuzun içeriğinde bulunan bir branş tabii ki.Ve bu işe başladığımdan beri blogları takip eden çeşitli sitelerde yazılarımız yayınlanmış.Ancak hepsi futbol ile ilgili olan yazılar.Basketbol ile ilgili o kadar yazılan yazıdan bir tane bile alıntı olmamış.Ülkemizde başlamasına saatler kalan dev bir turnuva var ve insanlar bugünlerde bunu konuşuyor.Ancak bu yazıları değersiz görenler değil,bu yazıları görmezden gelenler var.İşin acı kısmı ise yazılarımızın alıntı yapıldığı sitelerin "futbol" değil "spor" sitesi olarak gözükmesi.Kısacası basketbolun ülkemizde hala ne düzeyde olduğunu görüyoruz.Basketbolu izlemeyi,izletmeyi,okumayı bilmiyoruz.Belki konu dışına çıkmak olacak ama son soru :

Neden bu ülkede basketbol yayıncılığı bu kadar az,daha yeni,temmuzda piyasaya çıkan bir dergi var,neden basketbol yayıncılığına önem vermiyoruz ? İşte buna cevabı bizim vermemiz gerekiyor.

Amerika'nın Son Kadrosu : Bir Yıldız Gitti


Amerika'nın 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası'nda yer alacak 12 kişilik kadro açıklandı.Kadroda kendine yer alamayan en büyük yıldız ise Rajon Rondo.Rondo hazırlık maçlarında çok fazla süre bulamamıştı.Açıkçası pek de uygun değildi bu şampiyonaya oyun stili açısından.Ayrıntıları buradaki yazımdan okuyabilirsiniz.Colangelo yaptığı açıklamada Rondo'nun bazı ailevi problemleri olduğunu ve ayrıldığını açıkladı ve teşekkür etti.Ancak ben pek öyle olduğunu düşünmüyorum.Çünkü Rondo'nun gerek facebook sayfasında gerek twitter sayfasında oldukça mutlu olduğu görülüyordu.Ancak Amerika'da Rose,Westbrook ve Billups'tan oluşan guard bölgesinde kendisine yer bulması da zordu.

Dünya Şampiyonası Açılış Töreni


27 Ağustos Cuma gecesi saat 21:15'te Sinan Erdem Spor Salonu'nda yapılacak olan açılış töreninden beklentilerimiz büyük.Dünyanın en önemli şov ekiplerinden Cirque de Soleil'in geliyor olması heyecan verici.Bir klasik olarak mehteran ekibinin gösterisi ve Müslüm Gürses,Sezen Aksu'da sahne alacak.Çeşitli dans gösterileri de yapılacak.Turgay Demirel yaptığı açıklamada açılış törenlerinin standartını yükseltecek bir açılış olacağını söyledi.Bizim umduğumuz ise all star maçlarımızda yapılan "sahte şovların" olmaması.Sıradan,basit bir şov istemiyoruz.Kaliteli ve tam anlamıyla nefis bir açılış bekliyorum ben.

Ankara Arena İzlenimleri #3


Bugün hem parkede oynanan oyun anlamında hem de salondaki genel hava bakımından daha olumlu bir ortam vardı. Lübnan - Kanada maçında kabaca söylersem 250 kişi ya var ya yoktu. Olanlarda maç ile ilgileniyor muydu diye sorarsanız, şüpheli yaklaşırım. Şahsen ben bile bazı bölümlerde, canlı yayını olmayan maçtan sıkıldım. Ancak günün ikinci maçı için mükemmel bir ortam vardı. Salonda çok az boş yer vardı. İlk iki gün ki eleştirilerimi sanki Ankara seyircisi duymuştu.

İlk maç için salonda çok sıcak bir ortam vardı. Maçın anonsörü değişik ve İngilizce aksanı olan biriydi. Makineli tüfek gibi yüksek desibelde yapılan anonsörlükten çok daha keyifliydi. Az sayıdaki seyircinin birçok yerde gülmesini sağladı kendisi.

Efes Pilsen organizasyonun sponsoru olarak her maçın devre arasında hediye dağıtımı yapıyor. Ne şansızlık ki 12 kere yapılan bu hediye dağıtımında bir kere tişört alamadım. Bazuka ve gerilen iplerle atılan tişörtlerden birçok kişi ikişer üçer tane alırken ben sap gibi kaldım üç gün boyunca.


İlk iki gün yazdıklarımı sanırım birileri okumuş ki bugün için daha sıkı bir güvenlik vardı. Hem gönüllüler hem de güvenlikler daha ilgiliydi. Tabii benim yazdıklarımı yanlış anlayanlar da olmuş. Onun için bir düzeltme yapalım. Benim eleştirdiğim nokta; gönüllülerin işini yapıp yapmadığı konusu değildi, gönüllü sayısının gereğinden fazla olmasıydı.

Evet dediğimiz gibi aksaklıklar gün geçtikçe gideriliyor. Zaten bu tür organizasyonlarda eksiklerin görülmesi için düzenleniyor. En azından bugün hiçbir teknik aksaklık yaşanmadı. Umarım bu teknik işler ve inşaatlar turnuvaya kadar düzenli bir şekilde biter.

Dediğim gibi bugün çok daha pozitif bir gündü. Hep eleştirdiğimiz seyircinin de hakkını vermek lazım. Avrupa seyircisi olma yolunda, bugün ki görünüm çok önemli. Yaklaşık 10 bin kişi doğru yerlerde maça etki yaptı.

Gelelim yine günün konusuna. Meğer yazı dizisinin başlığı yanlışmış. Yeni yapılan salonun adı Ankara Spor Salonu'ymuş. Yani herkesin dilinde dolaşan Ankara Arena lafı aslında yalanmış. Nedenini sorarsanız, Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü Arena ismini yabancı bulmuş. O nedenle salonun isminde değişiliğe gidilmiş. Sanki Ankara'daki bütün spor yerlerinin adı Türkçe'ymiş gibi garip bir işe de el atmış GSİM. Hani salonun ismini değiştirerek, Türkçe'nin korunumuna katkıda mı bulunmuş oluyorlar, sorarım size.

Şimdilik Efes World Cup 9 bitti. 4 gün sonra Dünya Şampiyonası ile tekrar buluşacağız. O zamana dek kendinize iyi bakın.

Aurelio Beşiktaş'ta


Hepimiz,n yakından tanıdğı Mehmet Aurelio Beşiktaş'Ta iki yıllık sözleşme imzalamış.Çok sıcak haber,para konusunda henüz bir bilgi yok.Buralardayken paylaşıyım dedim.Beşiktaş için harika hamle.Hem türk statüsünde hem de Ernst'in yanına gelebilcek en iyi isimlerden.Türkiye'yi biliyor,ligi biliyor,takımları biliyor,iyi oyuncu v.s

Pazartesi, Ağustos 23, 2010

Preston Shumpert Galatasaray'da !


Ülkemizde daha önce Beşiktaş ve Efes Pilsen forması giyen Preston Shumpert'ın yeni takımı Galatasaray Cafe Crown oldu.Açıkçası Galatasaray basketbol şubesine bu sene yaptığı yatırımlarla ön plana çıkıyor.Geçen seneki bir dizi olay basketbol şubesini harekete geçirdi ve şu ana kadar yerinde transferler yapılarak en azından Türkiye'de final oynayacak düzeye gelindi.Shumpert Galatasaray'a çok faydalı olacaktır.Kalitesi belli olan bir oyuncu zaten.Bunun yanında önemli de bir şutör kazanılmış oldu.Galatasaray'ın hücum gücünün oldukça yükseldiğini görüyoruz.

Galatasaray Cafe Crown daha önce Haluk Yıldırım,Melih Mahmutoğlu,Luksa Andric,Joshua Shipp,İlkan Karaman,Tutku Açık,Taylor Rochestie ve Erman Kurtoğlu ile anlaşmıştı.

Kobe 32'ledi


Evet 32 yaşına girdi bu adam.96'da lige adımını atmış,"ille de ille de Lakers" laflarıyla taa o zaman gündeme gelmişti.Kariyerini yazıp çizmeyeceğim.Büyük oyuncu.Onu izlemek büyük şans.Her ne kadar sevmesemde yaptığı işleri izlemek büyük keyif

İyi ki doğdun Kobe.

Ankara Arena İzlenimleri #2


Dünkü salon kapılarının geç açılma olayından sonra bugün Ankara Arena'ya biraz geç gittim. 17:00 gibi oradaydım ve ortalığın biraz derli toplu olduğunu gördüm. En azından artık traktörler ve kamyonlar çalışmıyordu salon çevresinde. Ancak hâlâ inşaat taşları ve kumları ortalığa saçılmış halde duruyordu. Sanırım tadilatlar ve inşaatlar Dünya Şampiyonası'nın başlamasına birkaç gün kala bitmiş olacak. 1-2 ay önceden tüm çalışmaları bitirsek olmaz, millet olarak her işi yumurta kapıya dayanınca yapıyoruz.

Salona girişte bugün problem yaşadım. Herkes turnikelerden takır takır geçerken, ben her geçişimde sorun yaşadım -ki bugün salona iki kere giriş yaptım. Bunun sebebi de kemerimdeki metal parçaydı. Yani demek istediğim güvenlik üst seviyede salonda. Taraftarlardan çok güvenlik görevlileri ve gönüllüler var. Ancak bir şeye yarıyorlar mı diye sorarsanız, kesinlikle hayır derim. Benim biletim pota arkasında, şu ana kadar 4 maçın 3'ünü biletimin olmadığı yerlerden izledim. Yani elimi kolumu sallaya sallaya istediğim koltuğa oturabiliyorum - ki her blok kapısında biletleri kontrol eden en az 2 kişi var. Ama gelin görün ki ayağınızı ön sıradaki koltuğa koyduğunuz an bir görevli kafanızda bitiyor ve sizi uyarıyor.

Ayrıca salonda yüksek desilbelde ses çıkaran alet kullanmak yasak. Bu yasağın uygulanışına canlı olarak şahit oldum. Yanımdaki seyirci, taraftar düdüğü diyebileceğimiz aleti çalarken özel güvenlikten sert bir uyarı geldi ve düdük elinden alındı. Bu karar tabii ki FIBA'nın kararı idi ama bu yasağın uygulanışı daha kibarca yapılabilirdi. Özel güvenlik yine sınıfta kaldı anlayacağınız.

Macar şov grubu Face Team'e dün değinmiştim. Bugün yine aynı şovlarını yaptılar. Kombine bilet alan yüzlerce kişi artık bu basit şovları izlemekten sıkıldı gerçekten. Hani şovlar üst seviyede olsa, her gün heyecanla izleyelim diyeceğim. Tramboline basarak yapılan smaçlar artık gösteri dünyasındaki yerini yavaş yavaş kaybediyor kanımca.

Taraftar hakkında da birkaç kelam etmek istiyorum. Hemen belirtelim ki, Ankara seyircisi yıl boyunca yüksek kalitede basketbol maçı çok az seyrediyor. Ankara'da ne Euroleague maçı var ne de adam gibi EuroCup. Türk Telekom'un da ligde başa oynamamasından dolayı salondaki taraftarların pek basketbol taraftarları olduğunu söyleyemem. En basit örnek olarak bir oyuncu serbest atış kullanırken "ooooo" sesini yapmak basketbolcuya olumlu etki yapmaz. Aksine onu heyecanlandırır ve üzerindeki baskıyı arttırır. Birçok seyirci bunun farkında bile olmadan, gaza gelmiş bir şekilde "ooooo" diyor, ne diyelim her şey zamanla oluşacak. Ayrıca salonda bir taraftar bütünlüğü yok. Herkes başına buyruk, bakıyorsunuz pota arkasından bir adam "kırmızı" diye bağırıyor. Ona karşılık 10 kişi beyaz diyor ve tezahürat bitiyor. Şahsen ben bu "kırmızı-beyaaz" olayına karşıyım. Takıma ve sahada oynanan oyuna hiçbir olumlu katkı yapmıyor. Bu eski alışkanlıklarımız yerine pozisyonlar üzerinden takıma destek versek ve hakemi etkilersek daha iyi taraftarlık yapmış oluruz bence.

Gelelim asıl konuya. Yeni yapılmış, her cihazı test edilmiş, sıfırdan kablolar ile kurulmuş olan teknik bir salon Ankara Arena, diye biliyordum. Ancak bugün gördüklerim beni şaşkınlığa uğrattı. Ulusal marşlar okunduktan sonra Lübnan - Arjantin başladı, başlamaz olaydı. Daha ilk iki dakika içerisinde 24 saniye cihazı gitti. Ha tamam oldu, hadi devam edelim derken 5 dakika içinde bir daha gitti. İlk periyot yarım yamalak tamamlandı ki, cihaz bu sefer tamamen gitti. Salondaki birçok kişi bu olaydan sıkıldı, salondan dışarı çıktı -ki bunların içinde biz de vardık. Arjantinli oyuncuların yüzlerinde "nereden geldik buraya yahu" gibi ifadeler vardı. Hatta Oberto ve Delfino işi dalgaya vurdu, ısınma sırasında 1'e 1 maç yaptı. 5 gün sonra Dünya Şampiyona'sı düzenleyecek bir salona bu durum hiç mi hiç yakışmadı.

Şimdilik Ankara Arena'dan aktaracaklarım bu kadar. Söz tekrar merkez stüdyolarımızda.

Efes Pilsen World Cup 9 2.Gün


Bugün kü maçlar;

Arjantin-Lübnan ve Türkiye-Kanada takımları arasındaydı.
Efes Pilsen World Cup'ta 2.günü geride bıraktık.1.gün yazımı okumak isterseniz buradan alalım sizleri.


Maçlara ve takımlara geçmeden önce söylemek istediğim şeyler var.Arjantin-Lübnan maçının sadece 1.çeyreğini izleyebildim.Nasıl olur,diyecek olursanız.Şunları söyleyebilirim,yayın yoktu.Ankara Arena büyük bir rezilliğe ev sahipliği yaptı bugün.Oyun hep kesildi.Skorboardlar,saatler alayı bozuldu.

Arjantin ve Lübnan'a şöyle bir bakarsak:

Arjantin,gerçekten iyi bir takım.Bugün de Lübnan'ı 87-82 gibi bir skorla geçmişler.Bu skorlar yanıltıcı arkadaşlar.Bizim bugun 30 çektiğimiz Kanada'yla 3 periyot başa baş oynadı bu takım.Anlatmak istediğim şu,adamlar kasmıyor.Ne kadar yeticekse,o kadar ter döküyorlar.Bi bakıma iyi,bi bakıma kötü.Ancak şunu biliyorum ki,gerçekten kaliteli bir takım.Özellikle ilk 5'i.Benchi biraz arıza verir gibi.İlk 5'nin 4'ü NBA oyuncusu,diğer oyuncu Prigioni ise zaten Real Madrid'li ve Avrupa'nın sayılı oyuncularından.Dünde belirttiğimiz gibi Arjantin tehlikeli ve madalya şansı olan takımlardan.Takım birbirini çok iyi tanıyor,çok rahat havada oynuyorlar.Bu rahatlığı izleyenler bile çok yakından hissedebiliyor.

Diğer takım Lübnan'a bakarsak,onların için söyleyeceklerimiz pek iç açıcı değil,hatta hiç.Arjantin'e 82 sayı atmak kolay mı demeyin,üstlerde açıkladım durumun neden böyle olduğunu.Adamların iki devşirmesi var ve her şey onların üstüne kurulmuş.Tabii şöyle bir sorun da söz konusu onlar için,maçlarda sadece biri oynayabilecek.İzmir'de geçirecekleri bu turnuva onlar için büyük deneyim olacak hiç şüphesiz.Kanada,Yeni Zelanda onların en önemli rakipleri.Bu takımları yenmeye çalışacaklar.Kanada'nın ne kadar dengesiz bir takım olduğu ortada.Basketbolun doğrularını sahaya uyguladıklarında tehlike bir takım olabiliyorlar,Sırbistan'ı yendikleri maç.Yeni Zelanda ise hazırlık maçında Rusya'yı mağlup etti.Galibiyet almak onlar için en büyük hedef bu turnuvada.Vroman gerçekten kaliteli.Ancak bir-iki adamla olmuyor.

Bizim maça geçicek olursak,kısaca fark oldu.Başlarda ne attıysak girdi.Kontrol hep bizdeydi falan fıstık.

Kanada'ya bir bakalım.Ben böyle amaçsız takım görmedim arkadaş.Dün Arjantin'le 35 dakika baş başa top oynayan takım,bugun dalgasına oynar gibiydi.Belki de bizim oyuna hızlı girişimiz ve taraftar desteği sağladı bunu,kim bilir.Bugün aciz duruma düştüler.Oyundan koptular,fütürsuzca hiç takmadan basketbol oynadılar.Pek kasmadılar da,"koydukça koyuyorlar" telaşesi dahi yaşamadılar.Açıkcası onları güzel günlerin beklemediği açık.

Milli takımımıza dönecek olursak,bu da bir sınav değildi.Asıl sınav yarın.Tabii birilerini yenmek her zaman güzel.Oyuncuların el çakması,her şeyin güllük gülistanlık olması..

Yarın ki Arjantin maçıdır asıl sınav.Arjantin'in de abanacağını düşünüyorum.

Ne olursa olsun,Almanya'daki turnuvada alınmış 3 yenilgi,benim kafamda hep soru işareti..

Pazar, Ağustos 22, 2010

Fernandez'e Ceza


Geçenlerde bir dizi açıklama yapmıştı İspanyol forvet Rudy Fernandez.Açıklamanın içeriği takım içindeki rolüyle ilgiliydi.İstediği süreleri alamadığını ve bunu kabullenemediğini söylemişti.Tamam buraya kadar herşeye eyvallah ama asıl bombayı en sonunda patlattı.Artık takımda oynamak istemediğini ve gelecek sezon Avrupa'ya dönmek istediğini söylemişti.

NBA'de şu son dönemdeki cezalar silsilesine bir ceza daha ekledi.Ve bu tarz açıklama yapan oyunculara karşı olan tavrınıda bir kez daha açıkca gösterdi hem bizlere hemde oyunculara.

Doğruyu söylemek gerekirse Fernanadez'in de böyle açıklamalarda bulunması profesyonelce bir hareket değil.Sen gerçek bir profesyonelsen takımında mutsuz olsan bile bunu açıkca medyaya belirtmenin bir anlamı yok.Gidersin takım yöneticileri konuşursun bu durumu, karşılıklı kalpler kırılmadan anlaşılır ayrılırsın.Sonra hangi takıma gitmek istiyorsan gidersin.Ama bunlarada gerek yok arkadaş.

Amerika Türkiye Yolunda : Bir Dizi Soru İşareti

Bildiğiniz üzere Amerika 2010 hazırlıklarına ülkede başlayıp yavaş yavaş Türkiye'ye geliyor.Şu an İspanya'nın başkenti Madrid'deler.Ve buradaki ilk hazırlık maçlarını dün Litvanya'ya karşı verip zor da olsa galip geldiler.Maçın yaklaşık 30 dakikasını izleyebildim ve gözlemlerimi paylaşayım.



Durant ve Rose'un Rolleri : Litvanya maçının özellikle ilk iki çeyreği Amerika'nın alışma süreci oldu diyebiliriz.Tabii birçok oyuncu ilk kez FIBA kurallarına göre oynuyor.Takımda en çok liderlik yapması beklenen iki oyuncu olan Rose ve Durant pek iyi sinyaller vermedi.Durant 15 sayıyla maçın en skoreri olsa da liderlik yapması bakımından birçok şut kullanıp düşük yüzdeyle oynadı.Rose ise neredeyse ortada hiç gözükmedi.Durant bu takımda ne olursa olsun çok süre alacak.Ancak Rose'un süreleri düşecek gibi duruyor.Bir an önce kendine gelmesi lazım.

Russell Westbrook İlk Beş Olur Mu,Rondo Ne Durumda ? : Litvanya maçının oyuncusu seçilen Westbrook 12 sayıyla oynamasının yanı sıra savunma ve hücuma tam anlamıyla canlılık getirdi.Özellikle oyun kurucuya yaptığı baskı çok etkili oldu.Şu anda en formda oyun kurucu gibi gözüküyor takımda.Rondo ise ciddi manada sıkıntı yaşıyor.Çünkü Avrupa basketbolu ona çok ters.NBA'de etkili olduğu atletik yapısı ve çabukluğu burada pek olmuyor çünkü savunma sistemleri farklı.Sıradan bir oyun kurucu gibi de oynayamıyor çünkü Rondo açık alan oyuncusu olarak etkili.Kısacası Rondo,rotasyon içinde sadece savunmada kullanılmalı.Krzyzewski ondan topa baskı yapmasını istemeli.Çünkü Amerika sadece baskı savunması yapmasını biliyor.Rondo bu savunma sisteminde çok fazla top kapıp hızlı hücuma çıkacaktır.Zaten böyle etkili olabilir sadece.
Rudy Gay ve Andre Igoudala : Rudy Gay 14 sayı attı ancak ne kadar formda olduğunu da gösterdi.Takımın ikinci skoreri olabilir.Açıkçası Gay Memphis'ten aldığı devasa kontratın hakkını şimdiden vermeye başlamış gibi.Igoudala ise maçın Amerika adına kilitlendiği anlarda önemli bir karakter ortaya koydu.Igoudala en hazır oyuncu gözüküyor.Tabii atletik bir takım olan Amerika'da o atletik yetenekleri sırıtmasa da daha haddini bilerek oynuyor.Tatlı bir heyecan var Gay ve Igoudala'da :)


Uzun Rotasyonu : Kevin Love,Tyson Chandler ve Lamar Odom uzun rotasyonunu oluşturanlar.Özellikle Chandler pota altında caydırıcı bir oyuncu.Blok yeteneği zaten tartışılmaz ve 4 numaraya göre fazla atletik.Love ise elinizdekinin en iyisi dersiniz ya.Öyle.İşini yapıyor.Odom formda geldi ancak pek konsantre değil bence.Ve o heyecan yok gibi üzerinde.Love ve Chandler ideal ilk beş için.Ben Amerika'nın pota altından pek fazla sorun yaşayabileceğini düşünmüyorum.Zira ayakları bu kadar çabuk bir pota altına sahip başka takım yok gibi görünüyor.Amerika'nın en büyük rakibi İspanya'da Gasol gibi bir oyuncu da yok.

The Others : Chauncey Billups kalitesi belli ve takımın en tecrübelisi.Her an oyuna alıp kontrolü elinize alabilirsiniz.Danny Granger ise takımın opsiyonel skoreri olacaktır.Stephen Curry'de yine bu kadar oyun kurucu arasında rotasyon oyuncusu olacaktır.Eric Gordon'da yine aynı şekilde.

Savunma Sistemi : Oyun kurucuların başlığında bahsettik biraz.Şimdi Amerika maç koptuğunda alan savunması deniyor ama gerçekten de buna hiç gerek yok,zira saçma bir şey.Ben hiçbir Amerika takımının uluslararası turnuvalarda alan savunmasını becerebildiğini görmedim.Çünkü kişisellik açısından da ters.Birlikte bir uyum yakalamak gerekir ki bu çok zor.Bu takımın birkaç hafta önce bir araya gelip gelecek hafta başlayacak turnuvada alan savunması yapmasını beklemek hayalcilik.O yüzden baskılı savunma devam etmeli.Çünkü bu hem takımın zevk aldığı hem de başarı gösterdiği tek savunma sistemi.Başka da bir seçenek yok zaten.

Amerika'da şu anda form durumlarına göre şöyle bir ilk beş çıkıyor :

1-Russell Westbrook
2-Rudy Gay / Andre Igoudala
3-Kevin Durant
4-Tyson Chandler
5-Kevin Love

Turnuvadaki muhtemel ilk beş ise muhtemelen şöyle olacaktır :

1-Derrick Rose
2-Rudy Gay
3-Kevin Durant
4-Lamar Odom
5-Kevin Love






West'in Başı Dertte


Free Agent Delonte West'in bugünlerde başı ağrıyor.Silah bulundurduğu ve naklettiği belirlenen West'e 10 NBA maçından men cezası geldi.West hala free agent olarak takım arıyor ama biraz kafası kırık bir arkadaşımız.Zaman zaman eski takımı Boston'la adı geçiyor.Ancak 10 maç ceza ile ucuz kurtulduğunu da söyleyebiliriz.Bildiğiniz üzere Arenas aldığı ceza ile bir ilke imza atmıştı.Tabii onun durumu biraz daha farklı olsa da yine de bir silah vakasıydı.

İlginç Fotoğraflar #18



Bu efsaneleşmiş fotoğrafı buraya koymamak ayıp olurdu ..

Hernandez'e Göre Ankara Spor Salonu Muhteşem


Bir alt postda belirttiği gibi arkadaşımız, Ankara Spor Salonu'nu üzerinde oynanan oyun ile ilgili değilde daha çok işin teknik kısmıyla ilgili bilgilendirecek bizleri.Ondan önce bu akşam salona çıkan ilk iki takımdan biri olma şansını elde eden Arjantin koçu Hernandez değerlendirmiş salonu.Buna baya bir övmüş desek çok daha doğru olacağını düşünüyorum.Ballandıra ballandıra bitirememiş yani anlayacağınız.Fitness salonundan,teknolojisine kadar herşeye değinmiş ve hepsinin inanılmaz olduğunu bildirmiş sayın Hernandez.Kendilerine bu iltifatlarında dolayı çok teşekkür ediyoruz.

Turnuva için yurdumuza gelmiş yabancı insanları bu tarz da şaşırtmak boynumuzun borcu olmalı.Onların oralarda bu tip salonlar yok heralde.Tabi salonun daha yeni inşa edilmesi ve tüm herşeyinin günümüz teknolojisinde yapıldığı büyük etken tabi.Ama seyirci kapasitesi düşük tüm salonlarımız gibi.Abdi İpekçi'ye yaklaşamadılar bu konuda bir türlü.Eğer gruplardan çıkıp 2. tur yüzü görürlerse Abdi İpekçi'ye bekliyoruz tüm takım olarak onları bu açıklamaları tekrar duymak isteriz o zaman.Bir kere alıştık değil mi?

Ankara Arena İzlenimleri #1


8 gün boyunca gideceğim Ankara Arena ile ilgili yeni bir yazı dizisine başlıyorum. 3 günü Efes Pilsen World Cup, 5 günü Dünya Basketbol Şampiyonası olmak üzere 8 kere ziyaret edeceğim Ankara Arena ile ilgili gördüğüm her şeyi sizlere aktarmaya çalışacağım. Bu aktarımı yaparken saha içi olaylara pek girmeyeceğim. Çünkü zaten siz televizyon vasıtasıyla parkenin üzerinde olan biteni görüyorsunuz. Az buçuk parkeye dokunup, yan faktörleri size göstermeye çalışacağım bu yazı dizisinde.


Öncelikle belirtelim ki, Ankara Arena'ya ulaşım çok kolay. Ulus gibi bir yerde bulunması, hem dolmuş hem metro hem de otobüs açısından olumlu etki yapmış. Özel arabanızla da kolaylıkla ulaşabileceğiniz, dev bir yapı Ankara Arena. Ancak eksiklikler bitmiş durumda değil. Keşke hâlâ yapılan inşaatların fotoğraflarını çekebilseydim. Ne şanssızlık ki telefonumun şarjı ansızın bitti. Yarın için ilk işim bu inşaat fotoğraflarını çekmek olacak. Salonun girişlerine kadar gelen traktörler, taraftarları toz, duman ve kum içinde bırakıyor. Umarım bu durum Dünya Şampiyonası'na kadar düzelir, düzelmelidir de.

Salona giriş için çok sıkı güvenlik önlemleri alınmış durumda. Ancak bu önlemleri alalım derken sanırım biraz ipin ucu kaçmış. 17.30'daki Kanada - Arjantin maçı için kapılar 17:05'te açıldı. Sıkı aramadan geçtikten sonra yeni yapılan müthiş salonumuzla kucaklaştık. Ancak salona girer girmez, bir Fiero furyası alıp gidiyor. Gıda markası olan bu Fiero, salon içinde tüm etkinlikleri satın almış durumda. İçeceklerden yemeğe her türlü şey salon içinde Fiero'dan soruluyor. Fiyatları sorarsanız, aman deyim. Basit bir salamlı sandviç 5 lira.

Diğer bir dikkatimi çeken nokta ise gönüllü kişiler. O kadar çok gönüllü var ki neredeyse seyircilerden fazla. Adım başı lacivert tişörtlü bir genç yardımcı olmak için sizleri bekliyor. Sanırım Efes Pilsen gönüllü işini biraz abartmış.

Şov ekibine de dil uzatmadan olmaz. Efes Pilsen kızları bir yana Macar Face Team bir yana açıkçası. Tamam 'Space Jam' şovu gerçekten çok iyiydi ama diğer gösterilerde göze batan bir çok hat yaptılar. Konuşma fırsatımın da olduğu ekibin bayan üyesi, çok eski bir grup olmadıklarını söyledi. Ben de onlara daha çok çalışmalarını öneriyorum.

Gelelim en önemli yere. Salondaki bir çok seyircinin de gıcık olduğu duruma. Anonsör olarak adlandırabileceğimiz kişi resmen beynimizi yedi bitirdi. Tam ismini bilmiyorum ama tanıdık bir yüz. Fenerbahçe ve Efes Pilsen için de çalışıyor. Adını çıkaramadım, kusura bakmayın. İşte o adam bugün öyle bir anosörlük yaptı ki, çileden çıkmamak mümkün değil. Örneğin; Lübnan'da iki oyuncu değişikliği oluyor. Bu değişikliği ilk önce İngilizce daha sonra Türkçe söyleyeyim derken neredeyse bir atak bitiyor. Zaten yüksek seste olan mikrofon, makineli tüfek gibi konuşan adam ile birleşince insanın çıldırası geliyor.

Şimdilik Ankara Arena'dan aktaracaklarım bu kadar. Söz tekrar merkez stüdyolarımızda.