Play-off için 'çocukların adam olduğu yer' tabiri çok kullanılır, her play-off maçı yayınında geçer, söylenir ve esasında klişedir. Ancak doğrudur. Lokavt dolayısıyla geç başlayan sezonda çok maç oynanmasıyla beraber takımlarda çok fazla inişli çıkışlı performanslar gözlemlemiştik. Zaman zaman bazı takımlar 5-6 gün içerisinde 4 maç oynamak zorunda kalmıştı. Artık o inişli performansları geride bırakıp, takımların play-off için son hazırlıkları yapma sürecine girmiş durumdayız. Ve normal sezonun sonuna az bir zaman kala takımların göstereceği bu son performanslar play-offlar için bir gösterge niteliğinde.
Geçtiğimiz sezon Dallas Mavericks'in başardığı şeyi yeni yeni idrak etmeye başlıyorum. Lakers serisinden sonra öyle bir görüntü bırakmışlarki hafızamda o seri sonrasında yaptıkları her şey çok olağan gelmişti bana. Şimdi düşününce 1995'te şampiyon olan Houston Rockets ve 2004'teki Detroit Pistons'ın şampiyonlukları kadar enteresan olduğunu anlıyorum. Bu sezon play-off resmine bakınca alttaki takımların geçen sene Memphis Grizzlies'ın yaptığı etkiyi yapabilecek kapasitesi olduğunu pek düşünmüyorum. 8.sıradan girip 1.sıradaki takımı elemek tarihte de çok görülmüş bir şey değil zaten. 67 galibiyetiyle göz doldurmuş Dirk'lü Dallas Mavericks ve Mutombo'ya kurban giden Seattle SuperSonics direk akıllara gelen örnekler. Ve son örneği de dediğimiz gibi geçen sene Memphis'in yakaladığı inanılmaz havayla yok olan konferans lideri Spurs. Batı konferasında takımların seviye olarak birbirine yakınlığı doğudakinden daha normal düzeyde. Özellikle doğudaki Miami ve Chicago dominantlığı batıda kesinlikle yok. Sadece Oklohoma City Thunder'ın performansı diğer takımlardan daha farklı. Onlarda şimdilik liderliği geriden gelen Spurs'e devrettiler.
***
Eşleşmeler belli değil, o yüzden eşleşme olarak değerlendirmek mümkün değil. Bu yüzden genel olarak takımlara değineceğim.
Doğu Konferansı:
Sezon öncesinde "Abi bırakın sezonu, direkt geçelim Miami Heat-Chicago Bulls serisine" tarzında söylemler dönüp dolaşıyordu. Durumun bu kadar vahim olduğunu sezon içinde gördük. İki takım konferanstaki diğer takımlardan oldukça farklı. Boston Celtics'in son dönemdeki çıkışının play-offlara yansıyacağını çok düşünmüyorum. Keza New York Knicks'in Woodson'la birlikte oynadığı güzel basketbol, sahip oldukları silik bench sebebiyle bu iki güçlü takıma diş geçirememelerine sebep olacaktır. Knicks'in bu çıkışı Amare'den yoksun bir şekilde yaptığını ve o gelince birkaç kademe üste çıkacağını düşünenler var. Bunun doğruluğunu Amare'nin çıktığı ilk 4-5 maç gösterecek. Ayrıca Melo'nun bu kısa beşte oynadığı 4 numara pozisyonu artık olmayacak, bu yüzden performans 3-4 seviye artar demek pek doğru olmaz. Mike Woodson'la birlikte oynadıkları basketbol, yaptıkları savunma gayet iyi seviyede. Miami ile oynamaları için dualar ediyorum, mükemmel bir ilk tur eşleşmesi olur. Hem iki takımın önemli playoff tarihi olması hem de çok önemli yıldızlara sahip olmarı sebebiyle inanılmaz eşleşme olur. Celtics'in geçen sene süpürdüğü gibi bu sene çok kolay lokma olacaklarını düşünmüyorum. Mike Woodson'la birlikte bir takım karakteri kazanmış durumdalar. Çoğu kez giden maçı çevirmelerinin sebebi de bu. İçeride oynadıkları Chicago Bulls maçı ve sezonun en kritik maçı sayılabilecek Milwaukee Bucks güzel örnekler.
Konferansın en rezil durumunda olan takımı şüphesiz Philadelphia 76'ers. Playoff'a hazır olmayı geçtim, bu oyunu devam ettireceklerse dükkanı kapatmayı tercih etsinler. Chicago Bulls veya Miami Heat'le eşleşecekler ve iki takımdan da bu oyunla maç almaları imkansız(!). Ayrıca yerlerini Milwaukee'ye kaptırma ihtimali de yok değil. Sezonun girişindeki 76'ers'le şu anki 76'ers arasında uçurumdan öte bir fark kısacası. Keza Orlando Magic'de onlardan çok farklı durumda değil. Ancak onların durumunu sakatlık başlığı altında açıklamak mümkün. Howard, Hedo, Anderson, Richardson dönem dönem forma giymedi. Howard ve Hedo ise son 2-3 haftadır oynamıyor. Şu an için hiç mi hiç hazır gözükmüyorlar. Geçen sene kaybettikleri Atlanta Hawks serisi Hedo'nun takıma katılmasının çok doğru bir tercih olmadığını gösterir gibiydi, Otis Smith tükürdüğünü yalamaktansa yenilenmeyi tercih etseydi daha doğru bir hamle olabilirdi. Howard'ın seneye takımdan ayrılacağı nerdeyse kesin gibi.
Boston Celtics için üstte yazdığım gibi son dönemde Avery Bradley ve Kevin Garnett'in gerçekten iyi oyunu onlara bir kademe atlattı. Ne yazık ki o rotasyonla şampiyonluk yarışından çok uzakta görüyorum Celtics'i. Sezon ortasında takıma katılan Ryan Hollins'a pek güvenmiyor Doc. Çok az süre alıyor. Halbuki Cavaliers formasıyla zaman zaman iyi performanslar göstermişti. Takas döneminin son günlerinde adları geçen büyük yıldızlar son dans için kollarını sıvamış durumda. Geçen sezon play-off ilk turunda Chicago Bulls'a karşı çok dirençli basketbol oynayan Pacers, beklenildiği gibi bu sezon yapılan katkılarla geçen senekinden çok daha iyi durumda. Şampiyon adaylarıyla birlikte adı anılmıyor fakat favori takımlara salça olabilecek kapasitede bir takım. Atlanta'da bahsetmek gerekirse, klasik Atlanta. Joe Johnson geldiğinden beri böyle heralde. Her sezon lig 4-5-6 numaralarda bitirilir, ilk geçilir ve sonrasında elenilir. Joe Johnson verilen o kocaman kontratta Atlanta Hawks organizasyonunun bu durumdan çok şikayetçi olmadığını gösteriyor. Esasında doğu konferansındaki takımların adeta figüranlık rolündeki oyuncular gibi olduğunu hissettiğim için durumu bir an önce Heat ve Bulls'a getiresim var.
Konferansa girerken diğer takımlardan ayrı tuttuğum iki takım için ise, diğer takımların kendilerini durdurabileceğini düşünmüyorum. Eğer bu iki takımın ismini konferans finalinde görmezsek çok büyük bir sürpriz sayılacağını düşünüyorum. 2010'da, normal sezon lideri LeBron'lu Cleveland'ı eleyen Celtics'in yaptığının 3-4 katı büyüklükte bir sürpriz olur. Gerçi onu sürpriz olarak görmeyenler de yok değil :)
İki takımda geçen seneki hallerinden pek farklı değil. Chicago için şutör guard eksikliği hep veryansın ediliyordu. Rip Hamilton geldi, sakatlıklar yüzünden çok fazla oynamayadı. Ne olursa olsun Heat karşısında sağlam durumda olabilirse artı puan getirebilecek bir hamle olduğu su götürmez bir gerçek. Miami ekibinde ise Shane Battier tek elle tutulur bir hamle. Norris Cole'un inanılmaz düşüşü sebebiyle adını yazmak pek doğru olmaz. Turiaf ise kötünün iyisi cinsinden. Joel Anthony'i kadar sert değil kesinlikle, ribaund eksikliği zaten biliniyor. Tek katkısı, Joel Anthony'nin yapamadığı şey, yani hücumda boşken bitirebilmek olabilir. Chicago ise bu sezon sakatlıklar sebebiyle tam kadro bir maça çıkamadı. Rose'un ardı ardına sakatlanması, Hamilton'ın ve Deng'in yokluğu derken takım eksik olarak ligi lider bitirmeyi başardı. Play-offlarda Rose'un geçen seneki performansını göstermesi çok kritik, Bulls için tek handikap şimdilik bu konu gibi gözüküyor.
İki takım arasındaki en büyük fark şüphesiz bench katkısı. Geçtiğimiz cuma günü oynanan karşılaşmada Bulls adeta benchiyle dövdü Miami Heat'i. "Bench Mob"diye adlandırılan Bulls benchi inanılmaz etkili. Ligin açık ara en iyi benchi. Miami'de ise bu durum tam tersi. Mike Miller'ın bir türlü sakatlıklardan kurtulamaması sebebiyle ondan beklenen katkı gelmedi. Norris Cole'dan sezon başı gelen katkı sonrasında eksi bir hal aldı. Genç oyuncunun performansı tepetaklak yuvarlandı adeta. Heat benchinin bal yapan tek arısı kuşkusuz Shane Batttier. Ancak Bulls'u geçmeleri için fazlasına ihtiyaç duyabilirler. Aynı şekilde Bosh'ın göstereceği karakter çok önemli. Enteresan bir şekilde, iki takımın power forwardleri aşağı yukarı aynı karaktere sahip. İkisi de büyük anlarda sinmekle ün yapmış durumda. Gerçi Boozer'un durumu Bosh'unkinden çok daha ünlü. Bulls için en kritik nokta Wade'i savunmak gibi duruyor. Karşı tarafta Miami cephesinde ise Wade ve LeBron'un dışında gelecek katkılar çok değerli olacak.
Batı Konferansı:
Batıda çok daha karışık bir durum söz konusu. Playoff yapacak hiçbir takımın sırası tam anlamıyla kesin değil. Batının doğuya göre en önemli farkı tüm takımların daha iç içe olması. Kalite bakımından çok ayrılmışlık yok. Geçen sene play-offlarda sürpriz sonuç diye nitelendirebileceğimiz eşleşmeler bu konferansta gerçeklemişti; gerek Memphis'in Spurs'ü elemesi, gerekse Dallas'ın Los Angeles'ı elemesi. Play-off resminde 8 numaraya oturmak için üç takım mücadele ediyor. Utah'ın şansını daha az gördüğüm için pek değinmeyeceğim, diğer iki takım Phoenix Suns ve Houston Rockets'dan söz edelim. Bu iki takım arasından Houston Rockets'ın gelmesini bekliyorum, çünkü Suns'ın kalan 5 maçı cidden çok zor. Açıkçası bu iki takımında geçen sene Memphis'in yaptığı etkiyi yapmasını beklemiyorum. İki takımda batıda play-off yapacak takımların oldukça alt seviyesinde. Gönül Steve Nash'i play-off atmosferinde yeniden görmek ister ama play-offa kalsalar bile bu yol pek uzun olmaz gibi. Ayrıca Rockets'ın uzun rotasyonuyla hem Thunder'a hem de Spurs'e daha fazla direnebileceğini düşünüyorum.
Son şampiyon Dallas ise oldukça fazla kan kaybetti. Chandler'ın pota altı sertliği en önemlisi olsa gerek. Mark Cuban'ın hedeflediği üzere Deron Williams için maaş sınırının boş olan kısmına herhangi bir oyuncu dahil edilmedi. Takımın en büyük sıkıntısı uzun yoksunluğu olsa gerek. Mahinmi geçen sezon nerdeyse süre almazken, bu sezon ilk beşte yer alıyor. Keza Brendan Haywood'un da yetenekleri belli. Yaşayacakları en büyük sorun pota altı sertliği olacak, ayrıca Dirk'ün performansı beklenilen düzeyde değil. Sezon öncesinde kadrosuna Paul'u katan Clippers ise son yıllarda olmadığı kadar yukarılarda bitiriyor ligi. Ancak onların şişirme bir takım olduğunu düşünenlerin sayısı hiç az değil. Bundaki en önemli sebep Deandre Jordan ve Blake Griffin'in daha önce play-off tecrübesi olmamasından ziyade, pota altı uzaklarından bitiriciliklerinin olmaması. Boyalı alanı kilitleyen herhangi bir takım büyük sıkıntılar yaratabilir Clippers için. Burada kilit noktası Chris Paul'ün oyunu olacak. Ayrıca 2 numara katkısı almak için kucaklarına düşen Nick Young'ın felaket oyununu düzeltmesi gerekiyor. Randy Foye'un play-off sertliğinde fiziki dezavantajları sıkıntı yaratabilir.
Son 3 sezonda 2 şampiyonluk kazanan Lakers her zaman olduğu gibi yine şampiyonluk adaylarından biri. Sezon öncesinde takas dedikodularında adı geçtiği için ayrılmak isteyen Odom'un eksikliği elbette çok önemliydi. Hatta Odom şu kadroda olsaydı çok daha farklı durumda olacaklarını düşünüyorum. Sessions'ın gelmesiyle uzun süredir eksikliğini yaşadıkları point guard bölgesini kısmen doldurdular. Kobe'nin sakatlığı sebebiyle süre alamadığı şu günlerde Andrew Bynum'ın ve Pau Gasol'ün gösterdiği performans Lakers'ın uzunlarının dominantlığını birkez daha gözler önüne serdi. Kobe oynadığı zamanlarda Lakers daha çok Kobe üzerinden oynadığı için çoğu kez Bynum ve Gasol'ün sahip olduğu dominantlık kullanılmıyor. Kobe'den yoksun geçilen bu dönem bu gerçeğin görülmesi bakımından önemliydi. Öte yandan rakamlarıyla, oyunuyla en kötü sezonunu geçiren Ron Artest'in de son dönemde oynadığı basketbol etkileyici. Bu paragrafı okuyanlar "Kobe el freniymiş yahu"diyebilirler, durum tabii ki o kadar basit değil. Ancak Kobe'nin zaman zaman Lakers hücumunun akıcılığını öldürdüğü de bir gerçek. Lakers'ın benchi sorunlu diye nitelendirebilir. Matt Barnes çok önemli elbet ancak uzun olarak benchte pek kimseler yok. Josh McRoberts hiç iyi durumda değil. Onlar için en kritik durum Kobe döndükten sonra eski tas eski hamam kıvamında devam edilip edilmeyeceği konusu. Koç Mike Brown içinse, Phil'den sonra pek bir sönük kaldı diyebiliriz.
Geçen sezon 8.sıradan play-offa dahil olup lider Spurs'ü eleyen Memphis Grizzlies yine aynı şekilde, tam bir takım havasında. Koçundan, oyuncularına, taraftarlarına tam bir bütünlük hissediliyor. Nereye kadar giderler bilinmez ancak oynadıkları basketbol inanılmaz zevkli. Son olarak takıma katılan Gilbert Arenas'ın varlığı da çok iyi oldu takıma. Arenas hiç olmadığı kadar bilinçli gözüküyor. Marc Gasol ve Zach Randolph'lu uzun rotasyonlarına sezon başı piyangosu niteliğinde eklenen Marreese Speights ile birlikte çok iyi pota altına sahipler. Bu sezon iyice Nick Young basketbolu oynayan OJ Mayo ve Mike Conley'den oluşan guard ikilisi de oldukça başarılı. Keza geçen sezon play-offlarda Rudy Gay'in sakatlığından dolayı oynamadığını hatırlatalım. Bu sezon Rudy Gay katkısı da gelecek.
Son 10 yılın en istikrarlı takımı Spurs ise yine ligi çok üst sıralarda bitirecek. İyice yaşlanmış kadrosuna çok genç iki oyuncu ekledi. Hem Leonard hem de Green ilk beşte yer alıyorlar. Spurs'ün en büyük handikapı pota altı etkinliği. Duncan'ın yanında oynayan Dejuan Blair pozisyonuna göre çok kısa. Tiago Splitter ise Avrupa'da gösterdiği performansı bir türlü NBA'e yansıtamadı. En büyük silahları ise şüphesiz Gregg Popovich.
Bu sezon en az izlediğim takım olabilir Denver Nuggets. Son 1 ayda izlediğim tek maçı Chicago Bulls'la oynadıkları karşılaşmaydı. Chicago'ya 108 sayı atınca bir hayranlık söz konusu olmadı değil. Ancak Bulls'un kötü oyunu sebebiyle kaynaklanmıştı. Bu sezon çok fazla sakatlıktan başları ağrıdı. Açıkçası pek ilerleyebileceklerini düşünmüyorum. Son olarak Thunder'dan bahsedelim. İnanılmaz yüksek tempo basketbolu oynuyor Thunder. Rakiplerini felç edebiliyor bu tempo, tıpkı Bulls'a yaptıkları gibi. Ancak Russell Westbrook'un gösterdiği performans takımınkine direkt olarak etki ediyor. Thunder sisteminde Westbrook, Durant'in durduğu noktanın daha önünde. Bu sezon harika bir sezon geçirdiği için pek sorgulanmadı. Fakat geçtiğimiz sezon Thunder elenirken Westbrook'un büründüğü rol hepimiz tarafından oldukça yadırganmıştı. Zaman zaman kontrolden çıkıp çok bencil bir hal alabiliyor Westbrook. Çok iyi oynadığı sürece sorun yok ama kötü oynarken kontrolden çıkarsa anında problem oluyor Thunder adına. Ayrıca koçları da handikap. Son top için çizilen hücumlardan koçluk seviyesi belirlenir mi bilmem ama bu sezon kullanılan son 10 topun 10'nu da 8 metreden Durant'e üçlük olarak çizen bir koç var takımın başında.Ayrıca karakter olarakta öyle Westbrook'u dizginleyebilecek bir adam falan değil. Uzun rotasyonları oldukça iyi.Özellikle Perkins-Ibaka ikilisi blok makinesi gibi. Ancak ne olursa olsun Thunder'ın tam bir takım karakterinde olduğunu düşünmüyorum. Bu yüzden bir yerlerde birilerine takılacaklarını düşünüyorum.
***
Dediğim gibi daha eşleşmeler belli olmadığı için play-off öncesi son viraja girilirken ufak bir değerlendirme yaptım. Eşleşmeler belli olunca eşleşmeler üzerinden de yazarız.
İki takım arasındaki en büyük fark şüphesiz bench katkısı. Geçtiğimiz cuma günü oynanan karşılaşmada Bulls adeta benchiyle dövdü Miami Heat'i. "Bench Mob"diye adlandırılan Bulls benchi inanılmaz etkili. Ligin açık ara en iyi benchi. Miami'de ise bu durum tam tersi. Mike Miller'ın bir türlü sakatlıklardan kurtulamaması sebebiyle ondan beklenen katkı gelmedi. Norris Cole'dan sezon başı gelen katkı sonrasında eksi bir hal aldı. Genç oyuncunun performansı tepetaklak yuvarlandı adeta. Heat benchinin bal yapan tek arısı kuşkusuz Shane Batttier. Ancak Bulls'u geçmeleri için fazlasına ihtiyaç duyabilirler. Aynı şekilde Bosh'ın göstereceği karakter çok önemli. Enteresan bir şekilde, iki takımın power forwardleri aşağı yukarı aynı karaktere sahip. İkisi de büyük anlarda sinmekle ün yapmış durumda. Gerçi Boozer'un durumu Bosh'unkinden çok daha ünlü. Bulls için en kritik nokta Wade'i savunmak gibi duruyor. Karşı tarafta Miami cephesinde ise Wade ve LeBron'un dışında gelecek katkılar çok değerli olacak.
Batı Konferansı:
Batıda çok daha karışık bir durum söz konusu. Playoff yapacak hiçbir takımın sırası tam anlamıyla kesin değil. Batının doğuya göre en önemli farkı tüm takımların daha iç içe olması. Kalite bakımından çok ayrılmışlık yok. Geçen sene play-offlarda sürpriz sonuç diye nitelendirebileceğimiz eşleşmeler bu konferansta gerçeklemişti; gerek Memphis'in Spurs'ü elemesi, gerekse Dallas'ın Los Angeles'ı elemesi. Play-off resminde 8 numaraya oturmak için üç takım mücadele ediyor. Utah'ın şansını daha az gördüğüm için pek değinmeyeceğim, diğer iki takım Phoenix Suns ve Houston Rockets'dan söz edelim. Bu iki takım arasından Houston Rockets'ın gelmesini bekliyorum, çünkü Suns'ın kalan 5 maçı cidden çok zor. Açıkçası bu iki takımında geçen sene Memphis'in yaptığı etkiyi yapmasını beklemiyorum. İki takımda batıda play-off yapacak takımların oldukça alt seviyesinde. Gönül Steve Nash'i play-off atmosferinde yeniden görmek ister ama play-offa kalsalar bile bu yol pek uzun olmaz gibi. Ayrıca Rockets'ın uzun rotasyonuyla hem Thunder'a hem de Spurs'e daha fazla direnebileceğini düşünüyorum.
Son 3 sezonda 2 şampiyonluk kazanan Lakers her zaman olduğu gibi yine şampiyonluk adaylarından biri. Sezon öncesinde takas dedikodularında adı geçtiği için ayrılmak isteyen Odom'un eksikliği elbette çok önemliydi. Hatta Odom şu kadroda olsaydı çok daha farklı durumda olacaklarını düşünüyorum. Sessions'ın gelmesiyle uzun süredir eksikliğini yaşadıkları point guard bölgesini kısmen doldurdular. Kobe'nin sakatlığı sebebiyle süre alamadığı şu günlerde Andrew Bynum'ın ve Pau Gasol'ün gösterdiği performans Lakers'ın uzunlarının dominantlığını birkez daha gözler önüne serdi. Kobe oynadığı zamanlarda Lakers daha çok Kobe üzerinden oynadığı için çoğu kez Bynum ve Gasol'ün sahip olduğu dominantlık kullanılmıyor. Kobe'den yoksun geçilen bu dönem bu gerçeğin görülmesi bakımından önemliydi. Öte yandan rakamlarıyla, oyunuyla en kötü sezonunu geçiren Ron Artest'in de son dönemde oynadığı basketbol etkileyici. Bu paragrafı okuyanlar "Kobe el freniymiş yahu"diyebilirler, durum tabii ki o kadar basit değil. Ancak Kobe'nin zaman zaman Lakers hücumunun akıcılığını öldürdüğü de bir gerçek. Lakers'ın benchi sorunlu diye nitelendirebilir. Matt Barnes çok önemli elbet ancak uzun olarak benchte pek kimseler yok. Josh McRoberts hiç iyi durumda değil. Onlar için en kritik durum Kobe döndükten sonra eski tas eski hamam kıvamında devam edilip edilmeyeceği konusu. Koç Mike Brown içinse, Phil'den sonra pek bir sönük kaldı diyebiliriz.
Geçen sezon 8.sıradan play-offa dahil olup lider Spurs'ü eleyen Memphis Grizzlies yine aynı şekilde, tam bir takım havasında. Koçundan, oyuncularına, taraftarlarına tam bir bütünlük hissediliyor. Nereye kadar giderler bilinmez ancak oynadıkları basketbol inanılmaz zevkli. Son olarak takıma katılan Gilbert Arenas'ın varlığı da çok iyi oldu takıma. Arenas hiç olmadığı kadar bilinçli gözüküyor. Marc Gasol ve Zach Randolph'lu uzun rotasyonlarına sezon başı piyangosu niteliğinde eklenen Marreese Speights ile birlikte çok iyi pota altına sahipler. Bu sezon iyice Nick Young basketbolu oynayan OJ Mayo ve Mike Conley'den oluşan guard ikilisi de oldukça başarılı. Keza geçen sezon play-offlarda Rudy Gay'in sakatlığından dolayı oynamadığını hatırlatalım. Bu sezon Rudy Gay katkısı da gelecek.
Son 10 yılın en istikrarlı takımı Spurs ise yine ligi çok üst sıralarda bitirecek. İyice yaşlanmış kadrosuna çok genç iki oyuncu ekledi. Hem Leonard hem de Green ilk beşte yer alıyorlar. Spurs'ün en büyük handikapı pota altı etkinliği. Duncan'ın yanında oynayan Dejuan Blair pozisyonuna göre çok kısa. Tiago Splitter ise Avrupa'da gösterdiği performansı bir türlü NBA'e yansıtamadı. En büyük silahları ise şüphesiz Gregg Popovich.
Bu sezon en az izlediğim takım olabilir Denver Nuggets. Son 1 ayda izlediğim tek maçı Chicago Bulls'la oynadıkları karşılaşmaydı. Chicago'ya 108 sayı atınca bir hayranlık söz konusu olmadı değil. Ancak Bulls'un kötü oyunu sebebiyle kaynaklanmıştı. Bu sezon çok fazla sakatlıktan başları ağrıdı. Açıkçası pek ilerleyebileceklerini düşünmüyorum. Son olarak Thunder'dan bahsedelim. İnanılmaz yüksek tempo basketbolu oynuyor Thunder. Rakiplerini felç edebiliyor bu tempo, tıpkı Bulls'a yaptıkları gibi. Ancak Russell Westbrook'un gösterdiği performans takımınkine direkt olarak etki ediyor. Thunder sisteminde Westbrook, Durant'in durduğu noktanın daha önünde. Bu sezon harika bir sezon geçirdiği için pek sorgulanmadı. Fakat geçtiğimiz sezon Thunder elenirken Westbrook'un büründüğü rol hepimiz tarafından oldukça yadırganmıştı. Zaman zaman kontrolden çıkıp çok bencil bir hal alabiliyor Westbrook. Çok iyi oynadığı sürece sorun yok ama kötü oynarken kontrolden çıkarsa anında problem oluyor Thunder adına. Ayrıca koçları da handikap. Son top için çizilen hücumlardan koçluk seviyesi belirlenir mi bilmem ama bu sezon kullanılan son 10 topun 10'nu da 8 metreden Durant'e üçlük olarak çizen bir koç var takımın başında.Ayrıca karakter olarakta öyle Westbrook'u dizginleyebilecek bir adam falan değil. Uzun rotasyonları oldukça iyi.Özellikle Perkins-Ibaka ikilisi blok makinesi gibi. Ancak ne olursa olsun Thunder'ın tam bir takım karakterinde olduğunu düşünmüyorum. Bu yüzden bir yerlerde birilerine takılacaklarını düşünüyorum.
***
Dediğim gibi daha eşleşmeler belli olmadığı için play-off öncesi son viraja girilirken ufak bir değerlendirme yaptım. Eşleşmeler belli olunca eşleşmeler üzerinden de yazarız.