Cumartesi, Ağustos 21, 2010

İstanbul ve Ankara Seyircisi


İstanbul'da Adidas Cup turnuvasını oynadık.Sinan Erdem Spor Salonu'nda oynanan maçlar pek fazla ilgi çekmedi.Nispeten zayıf takımlarla oynamamız ilgisizliği getirdi.Zaten o saatlerde İstanbul'da oraya fazla seyirci çekmek de pek mümkün değil.Şimdi ise Ankara'da bitirilen yeni arenada iki maç yapıldı.Arjantin maçına ilgi yoktu,Türkiye maçında ise farklı şeyleri söylemek mümkün değildi.Belki Arjantin'le yapacağımız maçlarda daha dolabilir ancak dolma yönünden şu anda pek bir sıkıntım yok.Çünkü Dünya Şampiyonasında mutlaka dolacak.Asıl sorun hep bahsedilen sorun.Özellikle Ankara'da basketbol kültürü yok.Bu bir gerçek.Türk Telekom'un zirveye oynamasından önce neredeyse hiç yoktu.Sadece basketlere tepki veren bir tribün görüyoruz.Rakibi baskına altına almak için çok cılız bir ıslık sesi var.Sanki işe yarıyormuş gibi.Sorun şu ki,oraya giden arkadaşların basketbol izlememesi.Evet.İzlemiyorlar.Özellikle Euroleague maçlarını takip etmiyorlar.Bunu engelleyemezsiniz tabii ki.Parayı veren,bileti alan girer.Ancak tek dileğim şu : Basketlere "ooo" tepkinizi verin.Ama bir zahmet karşı takım hücumdayken hep bir ağızdan yuh mu çekersiniz ıslık mı çalarsınız,Serdar Ortaç'tan bir şeyler mi mırıldanırsınız bilemem ama birlikte hareket edin.Ha bir de sevgilisini yanına alıp gelen arkadaşa bir diyeceğim var.Sen orada kolunu atıp facebook profiline fotoğraf çekerken adamlar aldı başını gidiyor.Azıcık pozisyonları takip edin de paranız yanmasın bari.

Efes Pilsen World Cup 9 1.Gün


Diğer sitelerde olduğu gibi istatiği verip,şu şöyle yaptı,ama böyle olmalıydı demeye hiç niyetim yok.

Arjantin-Kanada maçının hepsini izledim.Çünkü görünürde bir mücadele vardı-Arjantin istese çok önceden koparırdı ayrı-.

Türkiye-Lübnan maçı ise hiç keyif vermedi.Güzel hareketler yok değildi.Sonuçta 23 sayııla mağlup ettik.

Şöyle bir göz atalım:

Arjantin Kanada'yı çok rahat olmasa da geçmeyi bildi.15 sayı fark atmış,neresi rahat değil diye düşünmeyin,ey izlemeyenler!İlk 3 çeyrek Kanada'nın tekelinde gidiyormuş gibi gözüktü maç.Tabii Arjantin'in cidden kasmadığı da,Arjantin'i ve oyuncularını bilenler için bariz bir gerçekti.Ancak Kanada'ın Yunanistan'dan 74 sayı fark yemesi,cidden ilginç.Onu geçtim bir sonraki maç Sırbistan'ı yenmeleri daha ilginç.Sırbistan'ın hazırlık maçlarında cıvamadıklarını bizi yendikleri maçta görmüştük.İki takıma şöyle bir bakarsak:

Arjantin'in hala madalya ümidinin olması gerektiğine inanıyorum.Potaaltları çok güçlü.Oberto işini bilen bir uzun.Scola'yı zaten açıklamaya gerek yok.Prigioni takımın beyni konumunda.Real Madrid'li oyuncu benchdeyken,takım ritim bozukluğu yaşıyor.Yedek guardları da yeterli seviyede değil.Delfino'nun bugun neler yapabileceğini gördük.Bu maç tabii ki ölçü değil ancak NBA'den de yakinen tanımaktayız.Nocioni'de bildiğimiz Nocioni.Oyundan kopabiliyor ve başka alemlere dalabiliyor.Ancak konsantre olduğunda etkili bir silah.Takımın açık bir bench zafiyeti var.Manu Ginobili'de takımla gelseydi,rotasyon muazzam zenginleşirdi.

Kanada'ya bakarsak,Joel Anthony'yi oyunun ilk 5 dakikası hatırlayıp,geri kalan sürede unutmaları ciddi bir sorun.NCAA'de oynayan guardları Anderson'dı yanlış hatırlamıyorsam,büyük bir yükün altında eziliyor.Topların alayı ondan dönüyor,çıkıyor.Denham Brown'u da beğendim.Tabii çok dağınık oynuyorlar,kötünün iyisi bu adamlar.Oynadıkları basketbol toplama bir araba gibi.Oyak'dan tanıdığımız Famutimi'de hayalet gibiydi.Kanada çok ilginç bir takım.Ne yapacağı da belli olmuyor.Galiba,oyunlarında belli bir standartlarının olmaması onları benim gözümde izlenebilir kıldı.Ancak onlar için çok iyi beklentilerim yok açıkcası.

Türkiye-Lübnan maçına gelirsek,pek izlenesi bir maç değildi.Adamlar bizim ayarımızda değil kabul etmek lazım.Yarın Kanada maçı da böyle geçecek belki ,kim bilir ama o takımın bi çekici yanı var.Değişik işler yapıyorlar yani.Yarında bize kolay teslim olcaklarını düşünmüyorum.Lübnan'da Vroman,Fahed ve Freije takımın öne çıkanları.Ancak iki-üç adamla olmuyor basketbol,ki adamları da abartmayalım,o takıma göre iyi adamlar.Milli takımımıza bakarsak da,bu maçı kazanmak hoş.Ancak bunun bir test olduğunu pek düşünmüyorum.Asıl test Arjantin maçı olacaktır.Ömer Aşık,rakip takımın sağlam bir uzunu olmadığı için epey bir ön plana çıktı.Ki zaten rakip takımın sağlam bir uzunu da olsa Ömer,genellikle daha iyi pozisyonda olan taraf olur.Gerçekten iyi uzun,takımımız için en önemli üç adamdan biri.Oyuncuları teker teker değerlendirmeyeceğim elbette,ancak şu Hidayet'e ayar çekmek gerek.Milli takım maçlarında bir değişik.Geçen seneki EuroBasket'te çok tepki toplamıştı,yaptığı gereksiz tercihlerden.Bu turnuvada parlaması ve elinden geleni yapması takımımız için çok çok önemli.

Neyse maçlar oynandıkça gün sonunda karalarız gene bişiler..

Günün Fotoğrafı : P.S I Hate You

Cuma, Ağustos 20, 2010

Kewell Olmasa ?


Karpaty Lviv maçının hikayesini tekrar anlatmak değil amacım.Amacım sadece bir şeyleri göstermek.Kewell ile 1 sene daha uzatıldığında tüm taraftarlar çok sevindi.Ama uzatılana kadar çok uzun sancılı dönemler geçirildi.Gitti gidecek denildi.En sonunda uzatıldı.Peki Galatasaray eğer Kewell ile uzatmasaydı ne olacaktı ? Opsiyonlardan biri Kewell'ı bırakmaktı oysa ki.Bırakılabilirdi de.Peki o zaman ne olurdu ? Esasında bırakılabilirdi de dediğimiz cümle Galatasaray yönetiminin transfer konusunda hiçbir plana programa sahip olmadığının göstergesi.Bugün Kewell'da olmasa acaba nasıl bir kadro çıkacaktı karşımıza allah bilir.Uzun lafın kısası,Adnan Sezgin ve diğer adamların bir an evvel kafayı toplaması gerekiyor.

Not:Bugün tüm internet aleminde dolanan fotoğraf bizde de eksik kalmasın.

Dünyanın Yıldızları #13


Aleks Maric / 1984 Avustralya

Pek genç sayılmaz aslında Sırp asıllı pivot Aleks Maric. Ancak bizim basketbol dünyamızda birkaç yıldır var olan biri olduğu için biz onu hep genç olarak görüyoruz. 26 yaşındaki dominant pivot Avrupa'da ilk olarak Gran Canaria'da oynadı. Daha sonra yıldızlaşacağı Partizan'a geldi. Geçen sezon gösterdiği performans ile Avrupa'nın en iyi pivotlarından biri olduğunu herkese gösterdi. Bir ara Fenerbahçe'ye transfer olma ihtimali bile doğmuştu ancak o Panathiankos'a gitmeyi tercih etti. Avustralya'da doğmuş bir Sırp olan Maric, Amerikan spor akademilerinde de boy göstermiş komple bir basketbolcu. Milli takım tercihi çok tartışılıyordu ama daha çok forma şansı bulabileceği Avustralya'yı seçti. Daha önceden de dediğim gibi Avustralya bence turnuvanın gizli favorilerinden. Aleks Maric ise turnuvanın gizli yıldızlarından.

Yunanistan v.s Sırbistan



Dün gece oldu bu anlamsız kavga.Yunanistan ve Sırbistan arasındaki hazırlık maçında Fotsis ve Teodosic-ki Teodosic'i ayrı severim- arasında çıkan sözlü atışma,yumruklara dönüşünce,iki takımın oyuncuları birbirine girdi.Soko'nun da içinde olduğu kavgada bir daha kolay kolay görülmeyecek görüntüler ortaya çıktı.En flaş fotoğraf ise üstte paylaştığım Krstic'in kendinden geçtiği ve Bourosis'in kafasına sandalye fırlattığı an.




Youtube'a çatır çatır girebiliyorum diyenler için buradan

Alternatif link ise Yunan sitesinden,onada buradan.

Not:Pana-Olimpiakos kavgası şimdiden başladı,hayırlı olsun

Not2:Krstic-Bourosis soyunma odasında barışmışlar.Jordan gelse affetmezdim.

Bidaha görmemek ümidiyle.

Perşembe, Ağustos 19, 2010

Bu Kim ?

Tahminlerinizi bekliyoruz.

Düzenleme : Antawn Jamison doğru cevap.

Rabbime Sordum Miami Dedi


Lebron James'in hangi takıma gideceği konusu yaklaşık 2-3 yıldır konuşuluyordu.Özellikle Madison Square Garden semalarında onun muhabbeti çok sık yapılıyordu.New York Knicks taraftarı ve yöneticileri bir kaç yıla kadar onu alabilecekleri konusunda kendilerinden çok eminlerdi.Hatta bazı taraftarlar Lebron ve Cleveland ne zaman Madison Square Garden'a gelse James'in 23 numarılı New York formasını giyip,gövde gösterisi yapıyorlardı.Ancak New York Knicks için her şey beklenildiği gibi gitmedi.Miami Heat,New Jersey Nets,Chicago Bulls gibi takımlar da maaş sınırında büyük boşluklar yaratınca,New York'un cazibesi biraz azaldı.Lebron'un kararını vermesi hiç kısa sürmedi.Alabildiği tüm ratingi,yapabildiği tüm reklamı yaptı.Karar aşaması tüm basketbolseverler için çok sancılı geçti.Sonuç olarak Miami Heat'i seçti.O gövde gösterisi yapan New York Knicks taraftarının dört bir yanını hüzün,New York gazetelerinin manşetini ise tepki dolu sözcükler kapladı.

Kararını açıklama yaptığı günün sabahı verdiğini söylemesi,bizlerde ikinci Bayan Unakıtan vakası izlenimi uyandırdı.

Şimdi Lebron'un verdiği bu karara Lebron açısından bakalım.

Lebron James;kimilerine göre kral,kimilerine göre loser.Açıkcası ne kral olarak görüyorum ne de loser.Lebron verdiği bu kararla Kral olarak nitelendirilmek istemediğini açıkca gösterdi.Diğer yandan Miami Heat'le kazanabileceği şampiyonlukla "loser" lakabını da ortadan kaldırabilir.Fakat biliyoruz ki Lebron James'in egolarının uzayda kapladığı alan oldukça fazla.Lebron bu kararı kendi egolarını kontrol edebileceğine güvenerek mi verdi,yoksa ordaki yıldızları da sindirebileceğini düşünerek mi verdi?

Bu noktada ilk düşünce daha mantıklı geliyor ya da öyle olmalı.Sonuç olarak yeni takımı Akron'da değil.Kimse pankartına King of Akron yazıp tribünde göstermeyecek.Miami Heat taraftarının gözünde gerçek bir kral var,hiç kuşkusuz o da Dwyane Wade.Dwyane Wade'i ikinci plana atması gerçekten çok zor.Lebron James'in istatistikleri düşecektir.İstatistik olayını ciddiye alan Lebron bunu kafaya takarsa,değişik olaylar görebiliriz.Lebron’un Miami'de her maçta 24-25 şut kullanması pek mümkün değil.Aynı durum diğer iki süperstar içinde geçerli.Wade Miami'nin tek büyük yıldızı iken Bosh'da Toronto için aynı roldeydi.

Lebron Miami'de yıldız oyuncularla birlikte şampiyonluk yarışı kovalamayı seçti.Pekala Chicago Bulls'la New York Knicks'le böyle bir uğraşın içine girebilirdi.James birazcık kolayı seçti desek yanlış bir kelam kullanmış olmayız.Açıkcası 5 yıldır uğraşıyor ve gerçekten de başaramıyordu.Bunda Cleveland'ın laneti mi,Mike Brown'un takozluğumu etki etti,bilinmez.Ancak Lebron Cleveland'da bu işi açık açık beceremedi.Miami Heat'le yaşayacağı şampiyonlukla yüzük alamamanın baskısını kaldıracağını düşündü.Fakat bir çok insan onun gerçek bir süperstar olma kimliğinden uzaklaştığını söylüyor.



Ünlü basketbol efsanesi ve NBA Yorumcusu Charles Barkley şöyle diyor:

"Lebron yeni bir Michael Jordan olma şansını kaçırdı"

Magic Johnson ve Michael Jordanın fikirleri ise şöyle:

Magic Johnson,"Bu konu hakkında düşünmedik çünkü böyle bir yapımız yok.Kolej'de okuduğumdan beri Larry Bird'i nasıl yeneceğimi düşünüyordum."

Michael Jordan,"Ben asla Larry Bird ve Magic Johnson'ı arayıp, 'Hadi birlikte aynı takımda oynayalım' demezdim. Ama bu onların seçimi, olaylar daha değişik ve bunun kötü bir şey olduğunu söyleyemem. Bu çocukların elinde büyük bir şans var.Açıkcası dürüst olmak gerekirse ben onlara katılmayıp,onları yenmeyi tercih ederdim."

Lebron'un verdiği karar onun krallık karizmasını ortadan epey bir çatırdatsada,parmaklarında somut bir şey hissetmesini sağlayabilir.Tabii hem karizmayı koruyup hem de şampiyon olan adamlara,sevgi&saygı.


Konuyu biraz da Miami Heat cebesine taşıyalım.

Pat Riley yaptı yine yapacağını ve bu üçlüyü bir araya getirmeyi başardı.Ayrıca Mike Miller,Carlos Arroyo,Udonis Haslem,Zydrunas Ilgauskas,Eddie House ve Juwan Howard'la anlaştı.Lebron James'in kararını açıkladığı gün,uzun rotasyonuna gerekli takviyenin Salary cap nedeniyle yapılamayacağı konuşuluyordu.Ancak Udonis Haslem ve Zydrunas Ilgauskas'ın takıma katılması,Heat'i bu alanda bi nebze rahatlatabilir.Ilgauskas,Haslem,Anthony,Howard,Bosh,Magloire,Pittman;uzun rotasyonundaki isimler.Bosh'ın 35-40 dakika alacağını düşünürsek,geri kalan 60 dakikayı bu 6 oyuncu paylaşacak.Pittman ve Anthony'nin iyi katkılar vereceğini açıkcası düşünmüyorum.Pittman biraz kapalı kutu olsada,ikinci turda seçilmiş bir pivot çaylakdan üst düzey performans beklemek yanlış olur diye düşünüyorum.Guard pozisyonunda ise Mario Chalmers,Carlos Arroyo ve Eddie House var.Carlos Arroyo,Porto Riko'yla yaptığı efsanevi performansların epey uzağında.Eddie House'un ise bench'den gelip neler yapabileceğini Boston'dan biliyoruz,ancak bu katkıları istikrarlı bir şekilde yani her maçta yapmadığının altını çizmek gerekir.Aynı performansları istikrarlı bir şekilde yapabilirse,benchden gelip takımı rahatlatabilir.Chalmers içinse söylenecek çok söz yok.İstikrarsız bir oyuncu.Bu üçlünün eksik tarafları oldukça fazla ancak öyle böyle guard pozisyonunu idare edebileceklerini düşünüyorum.

Mike Miller,James Jones,Lebron James,Dwyane Wade,Kenny Hasbrouck'da 2 ve 3 numaraları idare edecek oyuncular.

Tabii ki burda Mike Miller ismi Heat için çok önemli.Onun bench'den getireceği skorlara çok ihtiyacı olabilir Heat'în.

Bu takımı yönetecek Erik Spoelstra'ya da Allah kolaylık versin.Takım bu kadroyla kötü giderse,Pat Riley'in koçluğa gelmesi kimseyi şaşırtmasın.

Genel olarak son bir toparlama yaparsak,Miami Heat organizasyonu tarihinin en iyi fırsatını yakalamıştır.Önümüzdeki 5-6 sezon onların altın yılları olmalıdır.

Kim ne derse desin,Miami Heat maçları ayrı bir güzellik taşıyacaktır.

Günün Fotoğrafı : Çevreci Stadyum



Brezilya'da yapılan bu stadyum çevreci stadyum olarak bilinip,dünyanın ilk çevreci stadyumu.Adı da Eco Stadium.Koltuklar bir yamacın üzerine yerleştirilmiş ve stadyumda neredeyse hiçbir demir,çelik bulunmuyor. (soyunma odaları haricinde)







Galatasaray Bombayı Patlattı !


Galatasaray yeni bir sağlık ekibi getirerek bana kalırsa tam bir bomba transfer yaptı.Son üç sezondur çekilen sakatlık çilesi bitecek gibi gözükmüyordu ki en sonunda yeni sağlık ekibi geldi.

Fotoğraftaki : Sağlık ekibine nispeten Dr.Gregory House (bkz: house)

Not : Fotoğrafı "sportifcümleler" de gördüm oradan alıntıdır.

Dünyanın Yıldızları #12


Linas Kleiza / 1985 Litvanya

Litvanya basketbolundan çok yıldızlar geldi geçti.Bir dönemler Avrupa basketbolunun hakimi konumunda bile oldular.Bu güçlü ekolün 2000'li yıllar içerisindeki en zayıf kadrosu olarak 2010 kadrosu gösterilse de Linas Kleiza, Litvanya'nın yıldız eksiğini kapatan şahıs.Basketbola ülkesinde başlayıp lisede kendini gösterdi.Daha sonra kolej kariyeri de başarılı bir şekilde geçtikten sonra 2005 NBA Draftlarına katıldı.27.sıradan Portland tarafından seçildi ve hemen sonra Denver'a takas oldu.Çaylak döneminde fazla süre alamasa da sonraki yıl maç başına 18 dakika süre alıp kendini göstermeyi başardı.Başarılı bir sezondan sonra Avrupa'nın yolunu tutması ise ilginçti.Olympiakos'ta bir sene geçirdi şimdi ise Toronto ile anlaşarak NBA'e geri döndü.2.03 m uzunluğa sahip oyuncu 2 numara,3 numara ve bazen de 4 numara oynayabiliyor.En önemli özellikleri, maç içerisindeki agresifliği ve buna zıt olarak bir o kadar da yumuşak bileği diyebiliriz.Sorumluluk almaktan hiç kaçınmayan Kleiza bazen oyundan hem kendini hem de takımını koparsa da, çok iyi hazırlanmış gibi gözüken Litvanya'nın turnuvadaki en önemli yıldız adaylarından.

Çarşamba, Ağustos 18, 2010

Magic'den Bird'e Büyük Jest


Yüzyılın hareketidir bu.Magic Johnson'ın olağanüstü hareketi bugün bir kez daha aklıma geldi,paylaşma ihtiyacı hissettim.Bugün 18 ağustos yani,Bird'ün emekliliği açıkladığı tarih.18 sene önce açıklamıştı Indıana çocuğu,Boston efsanesi.Jesti fotoğrafta da görüyorsunuz,Lakers tarihinin en hatrı sayılır adamı Magic Johnson,Lakers'ın ezeli rakibi Boston'ın t-shirtünü giyiyor.

Boston-Los Angeles durumundan önce,bu iki oyuncunun NBA Tarihindeki en büyük rekabetin başrolündeki kişiler olduğunu belirtelim.80'lerde bu iki takım toplam 8 şampiyonluk kazanırken,takımlarının başrolünde bu iki adam vardı.

Bir arada bununla ilgili bir şeyler karalarız..

Yunanistan Tarihi Fark Attı


Dünya Basketbol Şampiyonasının başlamasına 10 gün kala hazırlıklarını tüm hızıyla devam ettiren Yunanistan, yaptığı hazırlık maçında tarihi farka ulaştı. Yine Dünya Şampiyonasında yer alacak olan Kanada ile karşılaşan Yunanistan sahadan 123-49 galip ayrıldı. 74 sayı fark ile sahadan ayrılan komşu ekibi, 1980 yılında Lüksemburg'a attığı tarihi sayı farkı rekorunu da kırmış oldu. Maçta Schortsanitis 16 dakika oynamasına karşın 24 sayı üretmesi dikkat çekti. Kayseri'de grup mücadelesine çıkacak olan Kanada için ise işlerin iyi gittiğini söylemek zor gerçekten.

Scottie Pippen:Biz de Buralardayız


Scottie Pippen'ın twitter'ı olduğunu Chicago Bulls'un twitter'ındaki bi retweet aracılığıyla öğrendim.Orda da yok adımı değiştirdim,takip edin tarzı şeyler yazmış üstad 33.Bende anında takibe aldım Bulls'lu içgüdüsüyle.Ancak Pippen'ın eklediği fotoğrafları buraya koymak farz oldu.Adeta "Biz hala buralardayız" izlenimi vermiş Pip.Biraz apaçi tarzı olsada Pippen'ı sanal alemde görünce,hoşuma da gitmedi değil,hatta çok hoşuma gitti.Çünkü o bizler-yani Bulls'lular-için çok çok önemli.

Pippen'dan sonra gözlerimiz onu arar ancak o meşgul bir adam.

Takip edilesi adam Pippen'ı takip etmek isteyenler buradan

Salı, Ağustos 17, 2010

Nostalji Yazı Dizisi #2


Bu kez çok gerilere gitmeyeceğim.

Tarih 12 Kasım 2006.Abdi İpekçi Arena'da oynanan Efes Pilsen - Fenerbahçe Ülker maçındayız.Hiçbirimizin unutamadığı ama bir o kadar da çirkin bir olayı hatırlayacağız.

Marcus Haislip vs. Mirsad Türkcan

Maç Efes Pilsen'in evsahipliğinde gözükse de bir klasik olarak Fenerbahçe taraftarı tribünleri doldurmuştu.Efes Pilsen yönetimi Fenerbahçe taraftarına jest yaparak bilet kısıtlaması yapmamıştı.Ben ise bu maçta bizzat yer alıp tarihe tanıklık edenlerdendim.Biz birkaç Efes Pilsen taraftarı maçı köşemizde izliyorduk.Maç ise 25 sayı farklara kadar çıkmış,Efes Pilsen üstünlüğü ile gidiyordu.Ancak ikinci devre ile beraber Mrsic önderliğinde inanılmaz bir hava yakalayan Fenerbahçe farkı eritti.Mrsic üst üste üçlükler sokuyordu.Bu hava maçı gerginleştirdi.Özellikle Fenerbahçe'de Mirsad gibi taraftara oynamayı seven oyuncular bulunuyordu.Ve kavgayı başlatan hareket de Mirsad'dan geldi.Efes Pilsen skor bulamıyordu.Yine başarısız bir Efes hücumundan sonra geri dönmeye çalışan Haislip'in önü Mirsad tarafından kesildi.Sadece bununla kalmayıp birkaç şey de söyledi.Mirsad yangına körükle gidiyor hangi adamla konuştuğunu bilmiyordu galiba.

Haislip kızgınlıkla Mirsad'ı itti.Daha sonra Mirsad son kıvılcımı çakıyordu.Haislip yanağına yediği tokatla beraber çılgına döndü ve Mirsad'a tabir-i caizse bir kroşe indirdi.Mirsad kendinden geçti ve kaşı açıldı.Kambala'nın Haislip'i sakinleştirip uzaklaştırdığını hatırlıyorum.Bu kavga ile birlikte iki oyuncu da diskalifiye edilip,9 ar maç oynamama cezası aldılar.Ancak Mirsad'ın bu yaptığı pahalıya mal oldu ve maçı da Efes Pilsen kazandı.Tabii arada da biz kaldık.Fenerbahçe seyircisi çok gergin olup bize saldıracaktı ki polisler tarafından kontrollü bir şekilde çıkarıldık.Bu maç da Türk basketboluna kara bir gün olarak yerleşti.Ama benim zihnime de Mirsad Türkcan'ı en kötü şekilde yerleştirdi.

Barış Ne Kadar Doğru ?


Engin Atsür'ün sakatlanıp kamptan ayrılmasından sonra guard mevkisinde bir boşluk oluşmuştu.Bu boşluğu Barış Ermiş'le doldurduk.Peki Barış ne kadar doğru karar ? Yıllardan beri Türk basketbolunun genç yeteneklerinden biri olarak lanse edilen Barış Ermiş şu an 25 yaşına geldi.Ama o da bir türlü kendini geliştiremeyen yıldız adaylarımızdan.Özellikle fiziği ile ön plana çıkmasıyla,Papaloukas ve Diamantidis'e benzetiyorum ben onu.Ancak tabii bu iki oyuncunun üstüne koyduğu birçok şeyi o koyamadı.Özellikle şut konusunda gelişme kaydedemedi.Barış Ermiş haricinde kadroya başka kimler dahil edilebilirdi peki ? Hakan Demirel seçeneklerden biriydi.Hatta Hakan Köseoğlu'da.Birçok oyuncu sayabiliriz.Ama Hakan Demirel bana kalırsa daha doğru bir tercih olurdu.Hakan'ın da artık kendini gösterebileceği son yer olacaktı Dünya Şampiyonası.Ayrıca Barış'tan çok daha iyi bir playmaker.Saha içi görüşü ve pasları daha iyi.Ama sonuç olarak alınan karar Barış yönünde oldu.Ona başarılar dilemekten başka bir şey yapamayız.