Cumartesi, Haziran 04, 2011

Galatasaray CC 59-81 Fenerbahçe Ülker


Tıklım tıklım tribünler önünde TBL tarihinin en güzel serilerinden biri olacak olan derbi bu akşam başladı ve ilk maçı Fenerbahçe Ülker rahat kazandı.Maç öncesinde de herkesin konuştuğu üzere Fenerbahçe kadro kalitesi bakımından üstün olan takım olmasının yanı sıra çok daha oturmuş bir sisteme sahipti.Taraftar desteğini de arkasına alan sarı lacivertliler maçı farklı kazandı.

Galatasaray adına konuşulabilecek olan şeylerin kökünde aslında hep Fenerbahçe var.Örneğin Galatasaray'ın savunma performansının biraz daha aşağıya düştüğünü söyleyebiliriz ama Galatasaray ilk yarıda aslında daha önce yaptığı savunmayı yaptı.Tek fark hücum eden oyuncuların çok daha kaliteli ve basketbol zekasının daha yüksek olmasıydı.Spahija alan savunmasına karşı takımı harika yönetti.Her alan savunmasında boş şutu buldu Fenerbahçe.Adam adama savunmaya dönüldüğünde de hemen hemen her hücumda tepeden perde oynayarak çift opsiyon yarattığını gördük Spahija'nın.Bunlardan biri yavaş ayaklı Galatasaray uzunlarını kullanarak pick&roll,switch yapıldığında ise boş şut imkanı.Hücumda kusursuza yakın oynadılar kısacası.Savunmada ise Galatasaray'ı boğdu.Zaman zaman sert faullerle zaten kırılgan olan Galatasaray'ı bezdirdiklerini söyleyebiliriz.Shumpert,Shipp gibi oyuncular hiç etkili olamazken Andric neredeyse tek ayakta kalan oyuncuydu ki Türkiye Kupası finalinde de Fenerbahçe'ye karşı inanılmaz bir maç oynamıştı.

Shipp demişken...Onun hakkında iki kelam etmeden geçemem.Bu takımın skor yükünü taşıyacak oyuncu olarak geldi Shipp.Ama gel gör ki,şutu olmayan bir adamın skor atması çok ama çok zor.O yüzden Shipp ilgilenen Avrupa takımlarından birine gönderilmeli diye düşünüyorum.



Bir diğer nokta ise Galatasaray'ın genç oyuncuları Göksenin ve Sertaç.Bu oyuncular bu seviyede forma giyebiliyorsa öncelikle Oktay Mahmuti'yi tebrik etmek gerekir.Göksenin karşısında Türkiye'nin en iyi savunmacısı ve perde şutörlerinden biri olan Ömer Onan'ı buldu ki bu Göksenin için harika bir tecrübe.Göksenin inanılmaz bir gelecek vaad ediyor.Atletik,savunmacı ve her topa el sokan profiliyle yeni bir Ömer Onan doğuyor sanki.Sertaç da genç bir yıldız adayı ancak basketbol zekası bakımından pek beğenmedim.Zaten hücumda yediği bloklar genç oyuncuyu yıldırdı bu maç.

Oktay Hoca rotasyonu doğru ayarlayamadı diyebiliriz.Çok sık oyuncu değişiklikleriyle Rancik'in yokluğunda uzunları diri tutmaya çalıştı ama bu işe yaramadı.Doğru beşi bir türlü bulamadı.

Fenerbahçe Ülker her zaman oynadığı oyununun üstüne biraz daha savunma sertliği koyup maçı rahat kazandı.Galatasaray'ın kalite olarak zaten pek şansı yoktu ancak kendilerine olan güvenleri ve ortaya koydukları mücadele herkeste bir "acaba mı ?" sorusunu sorduruyordu.Bu maç onların kendilerine olan güvenlerinden bir şey götürmez ancak ikinci maçı kaybederlerse seri de ellerinden uçabilir.Yalnız Sinan Erdem'de maç kazanmaları için Fenerbahçe'nin gerçekten kötü bir gününde olması gerekiyor gibi gözüktü.

Dediğim gibi maçı domine eden taraf Fenerbahçe'ydi ve aslında Galatasaray'a kötü oynadı demek haksızlık olur.Onlar ellerinden geleni yaptılar ama bugün Fenerbahçe kusursuz oynadı.Hakemler de gayet iyi bir maç yönettiler.İkinci maçı Galatasaray kazanmak zorunda,kazanamasalar bile mutlaka 10 sayı altında kaybetmeleri lazım hala bu seriye tutunmaları için.Zira 60 sayı bile bulamadılar bu maçta ki maç kazanmaları için en az 80'e çıkmaları lazım.Bu da Shumpert ya da Johnson'ın ekstra bir gününe denk gelmesiyle mümkün olabilir bu savunmaya karşı.

Ettore Messina Lakers'ta


Öncelikle ilk duyduğumda şaşırdığımı belirteyim.Rusya döneminde harika işler başaran Messina'nın Real Madrid kariyeri hiçbir zaman beklenildiği gibi olmadı.Ancak bu sefer kariyerine farklı bir boyut katma yolunu seçti.Lakers'ın asistan koçluğu görevine katılacağı haberleri her yerde çıkmaya başladı.Sportando'nun da yazdığı gibi,Mike Brown Cleveland Cavaliers'da çalışırken Messina'yla birçok kez görüşmüş.Habere göre,Messina'nın bu olaya sıcak bakmasının önemli sebepleri arasında Mike Brown'u tanıması önemli rol oynuyor.

Messina'nın Mike Brown'dan daha iyi koç olduğunu düşünen kişinin Einstein olmadığı açık.Lakers'ın bu hamlesi gerçekten hoş.Brown'un yanında,Messina ismi teknik kadroyu çok güçlü kılıyor.

Titanların Savaşı Başlıyor


45. Türkiye Basketbol Ligi finalleri bu akşam başlıyor.Fenerbahçe Ülker'in ev sahipliğinde Sinan Erdem Spor Salonu'nda oynanacak maçın başlama saati 19:00.Mücadeleyi Spormax ekranlara taşıyacak.

Finaller başlamadan basın toplantısı da dün düzenlendi.Fenerbahçe Ülker koçu Neven Spahija: "Çok iyi bir antrenöre sahip takıma karşı oynayacağız,tüm zorlukların farkındayız ama en üst seviyede oynamaya devam edip bir kez daha şampiyon olmak istiyoruz." dedi.Fenerbahçe Ülker kadro kalitesi,derinliği ve istikrar gibi yönlerden daha ön planda olduğu için elbette favori gösteriliyor,bu durumda herkeste Fenerbahçe'nin rahat alacağı bir seri olacağı görüntüsü yaratıyor ancak koç Spahija kesinlikle bu tür bir düşünce içinde olmayacaktır.Her maça aynı ciddiyet ve istekle başlayacaktır Fenerbahçe Ülker.

Oktay Mahmuti: "Türk basketbolu için değerli bir final serisi olacaktır.Keyifli bir ortamda,güzel bir basketbol oynamak ve izlettirmek istiyoruz.Buraya gelmeyi beklemiyorduk ancak her zaman rekabetçi olduk,bu seride de aynı şekilde devam edeceğiz." dedi. Galatasaray Cafe Crown da elinden gelenin en iyisini yapacaktır ve hiç vazgeçmeyecektir diye düşünüyorum.Onlar için ilk iki maçtan bir galibiyet çıkarmak çok önemli çünkü ilk iki maçı kaybederlerse özgüven kaybı da yaşayacaklardır.Bu yüzden özellikle ilk maçta,yani bu akşam çok güzel bir maç izleyebiliriz diye düşünüyorum.

Belçika:1 Türkiye:1 Maç değerlendirmesi



      Heysel faciasının yaşandığı stad olan Roi Baudouin Stadı'nda Belçika ile oynadığımız Avrupa Şampiyonası Elemeleri grup maçı 1-1 lik eşitlikle sonuçlandı. Belçika 4.dakikada Çağlar'ın ıskası ile gelişen atakta Serdar Kesimal'ın topu uzaklaştıramaması sonucu Marvin Ogunjimi'nin önünde kalan topu ağlara göndermesi ile öne geçerken, eşitliği 22.dakikada Arda'nın kalitesini konuşturduğu pozisyonda Burağa al da at dercesine verdiği pas ile gelen gol ile yakaladık.

      Aslında Arda'nın yapmış olduğu asist ve bunun sonucunda gelen gol dışında 'net' bir atağımız neredeyse yoktu. Bana göre maçın yıldızı olan Manchester Cityli stoper Vincent Company'nin Kazım'ın tehlike yaratabilecek şutunun önüne atlayıp atağı savuşturması Belçika adına önemliydi. Belçika için en önemli pozisyon ise saç stili ile bir diğer Belçikalı futbolcu Fellaini'yi(Everton) andıran Witsel'in kaçırdığı penaltıydı. Sanırım maçı takip eden birçok kişi Witsel'in penaltıyı kaçıracağını tahmin etmiştir veya bana öyle geldi…:)

      Bir diğer gelişme ise Hiddink cephesinde yaşandı. Maç sonu röportajında Chelsea'nin başına geçeceği hakkındaki soruyu; genç bir Milli Takım yarattım, takımın geleceği iyi, benim geleceğim hakkında neler yaşanacak ilerleyen günlerde göreceğiz şeklinde yanıtlayarak kafalarda soru işareti bıraktı. İstikrar gerçekten çok önemli bir kavram ama gerek çağırılan oyuncular gerek Hiddink geldiğinden beri oynatılan defansif futbol Hiddink'e olan güveni sarstı. (Aslında ne derece Hiddink'in takımı onu da bilmiyoruz. Sanki Oğuz Çetin F.C oynuyor sahada.:) )

      Maç hakkındaki yorumunda ise Hiddink; Türk halkının sonuca sevinmesi gerektiğini, Belçika teknik direktörü Leekens ise skorun kendileri için üzücü olduğunu belirtti.


      Grubumuzdaki puan durumunu hatırlayacak olursak,

      Group A

      Teams

      P

      Pts

      1

      Germany

      6

      18

      2

      Belgium

      7

      11

      3

      Turkey

      6

      10

      4

      Austria

      6

      7

      5

      Azerbaijan

      5

      3

      6

      Kazakhstan

      6

      3

      Belçika'nın gelecek maçı deplasmanda Azerbaycan ile, biz ise kendi sahamızda Kazakistan ile karşılaşacağız. Komşudan galibiyet en azından beraberlik bekliyoruz.


      Maçın adamı olarak Vincent Kompany'i gördüğümü belirtmiştim. Gerçekten sahanın en iyisiydi. Bir stoper oyuncusunda olması gereken bütün özellikler mevcut kendisinde. Fizik deseniz onda, hava hakimiyeti onda, top tekniği iyi, uzaktan şutları var,resimlerde de gördüğünüz gibi ayaklarını da çok iyi kullanıyor. Daha ne olsun? Her takıma lazım bir Kompany.

Cuma, Haziran 03, 2011

Shaq'ın Emeklilik Konuşması



Mütevazi bir şekilde açıkladığı emekliliğini,espriler serpiştirilmiş bir teşekkür konuşmasıyla tamamlamış oldu.

Shaq'ın Pastası



Saat 20'de yapacağı basın toplantısıyla işi resmiyete dökecek Shaq için hazırlanan pastayı paylaşıyorum.Bir arada onunla ilgili bir şeyler yazacağım,farz tabii ki.Unutulmayacaksın!

Perşembe, Haziran 02, 2011

Spor Sergi Ruhu ve Galatasaray'ın Dönüşü


Baya bir zaman önce Spor Sergi Sarayı hakkında yazmıştım nostalji bölümümüzde.O yazıya buradan ulaşabilirsiniz.

Spor Sergi Sarayı ve spor sergi ruhu...Galatasaray basketbol şubesi adına unutulmaz olan hatıraların başında bu ikisi gelir.Galatasaray'ın heybetli yılları o yıllar.Galatasaray'a gönül vermiş tüm insanlar geceden kuyruğa girerler salona girebilmek için.Minik bir salon tabii,5.000 kapasiteli.Basketbol sevgisi,Galatasaray sevgisi ve bir de spor sergi ruhu birleşince,Galatasaray taraftarının en güzel anıları hafızalara kazınmış orada.Ben bilmem,görmedim.Ama resimler,anlatılanlar bile yeterli oluyor o yıllara dönmeye,o yılları hissetmeye.İşte tam da buradan çıkıyor şu dillere destan "Yenilmez Armada". Aslında Galatasaray için kullanılmamış bu yanlış anlaşılma olmasın.Vikipedi bilgilerine göre Adana'da ortaya çıkmış.Ama dilden dile dolana dolana,en sonunda o zamanların efsane takımı Galatasaray'a sıçramış.O günlerin bir diğer yaygın mottosu ise şuydu :

"Spor Sergi Ruhu ile Şampiyon Olacağız!"




21 yıl önceydi,tüm bunlar söylendiğinde.21 yıl dile kolay.Bir ülkenin sporuna yön vermiş 3 kulübünden bir tanesinin basketbol şubesi 21 yıl sonra finalde.
Şimdi yeniden dillerde dolanıyor "yenilmez armada aşkıyla haydi salonlara" diye.Yıllardan sonra Galatasaray taraftarını böyle heyecanlandıran şey ne peki ? Buraya nereden gelindi ?



Geçen sene sezon öncesi ortaya çıkan sorunlar aslında başarı için kurulmuş takımın önüne çıkan bir engel olarak gözüküyordu.Galatasaray düştü düşecek,oyuncular bıraktı bırakacak derken takım herkesi şaşırtarak sezonu playoff bileti alarak bitiriyordu neredeyse.Playoff bileti de sezonun son maçında kaçıyordu.Galatasaray taraftarı o güne kadar biraz da üvey evlat muamelesi yaptığı şubesini hatırlıyordu.Alkışlıyordu.Eurocup final four'unu unuttum sanmayın.Çok önemliydi bu şube için.İşte Galatasaray'ın basketbolu yavaş yavaş ayağa kalkıyor,geliyordu.Bu sezon başında ise tamamen başarıya odaklanmış,geleceğe çok büyük bir umut penceresinden bakan bir takım oluştu.Başına Oktay Mahmuti getiriliyordu.Getirebileceğiniz en iyi birkaç Türk koçtan biri.Önce mücadele sonra istikrar sonra da başarı hedefi vardı.Süreç içerisinde yükselecek bir takım hedefleniyordu.Ancak takım sezona da çok iyi girdi,devamında da harika gitti.Avrupa macerasında çok iyi yerlere gelebilecekken,talihsiz sakatlıklarla uğraşıldı.Takımın çok önemli 4 parçası olmayınca Avrupa'da ilerleme olmadı.Ancak ligde liderlik koltuğuna çıkıldı,inildi ve sezon da 3. bitirildi.Playofflar başlıyordu ve Galatasaray taraftarı güzel portreyi daha net gördü.Önce Beşiktaş,sonra Olin-Banvit ve sonra final.Efes Pilsen'in nispeten daha kötü bir sezon geçirmesi Galatasaray'ın yoluna çıkmaması demekti ki bu Galatasaray için finali açan yoldaki en büyük şanstı.Beşiktaş 3-0 ile geçildi.Takım savunmada inanılmaz bir efor koyuyordu.Adeta savunma tehdidi oluşturuyordu.İkinci turda Banvit vardı.İlk maç farklı kazanıldı ve artık final yolu açılıyordu.Seri Abdi İpekçi'ye taşındığında her şey netti.Spor sergi ruhu geri dönmüştü.Harika bir seyirci desteği,vücutlarda kırmızı tişörtler ve dillerde yenilmez armada şarkılarıyla Banvit geçiliyordu.Tam 21 yıl sonra Galatasaray Türkiye Basketbol Ligi finallerindeydi işte.Taraftar,oyuncu,camia...Berbat geçen bir futbol sezonu üstüne tüm destek,tüm dualar basketbol takımı ile birlikteydi.Oktay Mahmuti bile şaşkındı."Buralara geleceğimizi düşünmemiştim,mücadele koymak hedefimizdi." Kesin olan bir şey varsa şu an Galatasaray'ın TBL'deki en iyi savunma yapan takımı olduğudur.Euroleague için başvuru yapıldı.Galatasaray emin adımlarla ilerliyor basketbol şubesinde.Türk basketbolu adına da bir yükseliş bu elbette.Dibe vurmuş bir efsanenin canlanması adeta.



Galatasaray ve Fenerbahçe 26 yıl sonra final oynayacaklar.Fenerbahçe elbette favori.Ancak Galatasaray da teslim olmayacaktır.Tıklım tıklım tribünler önünde,harika bir seri izleyeceğimize eminim.Kazanan kim olursa olsun,asıl kazanan Türk basketbolu olacaktır.

Elveda Bobo !



Lige erken havlu atmasının sonucu olarak stressiz bir sezon geçiren Beşiktaş, 'ya tutarsa' mantığıyla, eski oyuncumuz Zago'nun tavsiyesiyle, 2005-2006 sezonunun devre arasında kiralık olarak kadrosuna katmıştı Bobo'yu.

Çıktığı ilk maç olan Diyarbakırspor deplasmanında henüz altıncı dakikada Sergen'in asisti ile topu ağlara göndererek(Sergen sürekli Bobo'nun ilk golünün asistini kendisinin yaptığını söyler) Beşiktaş tarihinin en golcü yabancı futbolcusu olma yolundaki ilk adımını atıyordu. Kim tahmin edebilirdi ki Zago'nun bir telefonuyla kiralanan adamın Beşiktaş tarihinin en golcü yabancı futbolcusu olabileceğini? Sanırım hiç kimse.Kiralık olarak yarım sezon forma giydiği Türkiye'de Lig ve kupa maçlarında attığı toplam dokuz gol ve Beşiktaş'ın o sezon Bobo'nun da katkılarıyla Türkiye Kupası şampiyonu olması, Bobo'nun Beşiktaş'ta kalmasını sağladı. Bonservisi iki milyon dolar karşılığında Corinthians kulübünden alındı. Kiralık oyuncu pozisyonundan kurtulan Bobo, 2006-2007 sezonunda Beşiktaş için birbirinden kritik goller attı.

Beşiktaş'ın UEFA'da gruplara kalması yolunda son engel olan CSKA Sofya eşleşmesinde uzatmalarda attığı gol ile Beşiktaş'ı gruplara taşıyan Bobo, ligde Antalya deplasmanında attığı üç gol ile ligdeki ilk hat-trickini yapmış oldu,Türkiye Kupası yarı finalinde Fenerbahçe'ye attığı gol, Beşiktaş'ın finale yükselmesini sağladı. Erciyesspor ile yapılan kupa finalinde 101.dakikada attığı gol ile kupayı Beşiktaş'a kazandıran Bobo o sezon Türkiye Kupası'nda attığı 7 gol ile gol kralı oldu.


2007-2008 sezonunda öyle bir maç oynandı ki, Bobo için çok özel bir gündü. Trabzon'un altıncı dakikada 2-0 öne geçtiği maçta Beşiktaş 25.dakikada beraberliği yakaladı ve Bobo'nun 72. dakikada attığı gol ile 3-2 öne geçti,golden birkaç dakika sonra Rüştü'nün kırmızı kart görmesi ve Beşiktaş'ın oyuncu değişikliği hakkının dolması sonucu kaleye geçen Bobo maçın sonuna kadar kalesini gole kapayarak hem attığı gol hem de kurtarışlarıyla Beşiktaş'ın Trabzon karşısında üç puanı almasını sağladı. Maçtan sonra Bobo için Trabzon Kaplanı t-shirtleri ve formaları basıldı. Bobo o sezon ilk kez Şampiyonlar Ligi'nde forma giydi. Özellikle Liverpool'a ve ardından Marsilya'ya attığı goller hala akıllarda.

Liverpool maçında attığı gol için



Aynı sezon Bobo için bir önemli ilk daha yaşandı ve dönemin Brezilya teknik direktörü Dunga tarafından İrlanda ile yapılacak maç için aday kadroya çağrıldı. Beşiktaş'tan da Brezilya Milli Takımına çağrılan ilk oyuncu olmuş oldu.
2008-2009 sezonu Bobo'nun Fenerbahçe karşısındaki 2 gol,1 asistlik inanılmaz performansı ile gelen Türkiye Kupası ve ardından Denizli'de kazanılan şampiyonluk (aynı zamanda Bobo'nun ilk Lig şampiyonluğu (Şampiyonluk maçının yaşadığım şehirde, Denizli'de olması benim için de unutulmaz bir andı.) Beşiktaş'ı çifte kupalı şampiyon yapmıştı.
Bir sonraki sezon Beşiktaş için kötü Bobo için iyi bir sezon oldu.

Bu sezona ise çok iyi başlayan Bobo ligin ilk yarısında attığı gollerle takımının en golcü futbolcusu oldu,Avrupa Ligi'nde önemli goller attı ayrıca Portekiz'de oynanan Porto maçında uzaklardan çektiği şut İlker Yasin'in anlattığı Beşiktaş maçlarında, heyecanlandığı ilk pozisyon olarak tarihe geçti.

Geçirdiği sakatlıklardan sonra toparlayamayınca Ocak ayı transfer döneminde Almeida transfer edildi ve Bobo yedek kulübesinin yolunu tuttu. Sezonun bitmesinin ardından (bu arada bir Türkiye Kupası daha geldi) Bobo'nun sözleşmesini uzatması için yapılan görüşmelerde anlaşma sağlanamadı ve Bobo sessiz sedasız aramızdan ayrıldı.İstanbul'dan,Beşiktaş'tan,İnönü'den bir Bobo geçti. Belki çok yetenekli değildi ama özellikle Fenerbahçe'ye attığı gollerle taraftarın gönlünde taht kurdu. Her şey için teşekkürler Bobo. Beşiktaş taraftarı seni unutmayacak.

Çarşamba, Haziran 01, 2011

Shaq Emekliliğini Açıkladı



Valla Shaq olduğu için makara değil mi diye bir endişe taşıyorum ama yüzünün şeklinden ciddi olduğu belli.Unutulmayacak.

Playboy&Air Jordan

Bu aralar Jordan'la ilgili çok post girdim,farkındayım.Ancak şunları paylaşmazsak ayıp olur.Playboy dergisi en iyi Air Jordan ayakkabılarını çekip,kendi mankenlerine yer vermiş.Güzel görüntüler..

Playboy-Air Jordan:



Alttaki videolar ise,Jordan'ın Spike Lee'yle birlikte oynadığı Air Jordan reklamlarının Playboy versiyonu ve orjinali:



NBA Finalleri Reklamları(Magic-Jordan-Dr.J)





NBA Finali 1.Maç



Dün gece oynanan maçta Miami Heat son çeyrekte gaza basarak öyle böyle evindeki ilk maçtan galip çıkmayı başardı.LeBron ve Wade'in son bölümdeki baskınlığı maçtaki farkı yarattı.Nowitzki'yi Joel Anthony'e verme fikri hiç fena değil.Yapışkan bir savunmacı,kolay kolay vazgeçecek bir adam değil.8 cm'lik boy farkı da Nowitzki'nin stilinden dolayı pek önemli değil.Açıkçası maç yazısı yazmak fobilerim arasında olduğu için ortadan girdim,affedin.

Maçtaki birkaç isime değinecek olursak,aklımda kalan Marion'ın harika katkısı.Mars'da basketbolu öğrenmiş gibi oynayan Marion'ın dün akşamki performansı gerçekten etkileyiciydi.16 sayı 10 ribaund 4 asist'le oynadı Marion.İlk yarıda patır patır üçlük atan Terry-Kidd ikilisinin ikinci yarıda susması hücumdaki opsiyonları kısıtladı ve Dallas hücumları vasiyetsiz bir görüntü çizdi,özellikle oyunun sonlarına doğru.Peja Stojakovic-JJ Barea ikilisinden de en ufak bir katkı gelmemesi,skor anlamında Dallas Mavericks'i çok zorladı.

Heat'in benchiyle Mavericks'in benchi arasında uçurum olmasına rağmen,serinin ilk maçında Heat benchi 27 sayı üretirken Mavericks benchi 17'de kaldı.Dallas Mavericks'in galibiyeti için benchden gelecek katkının önemi çok büyük.Lakers serisi bunun dopdolu bir göstergesiydi.

Heat tarafında ise Mario Chalmers'ın yaptığı katkı çok çok önemliydi.Mike Bibby'i nötürledi,hatta birazda artıya geçirdi.Bosh-Wade-LeBron üçlüsünün işini yaptığını,önemli anlarda meydana çıkıp maçı kendi taraflarına çevirdiğini söyleyebiliriz.Keza Mike Miller ve Udonis Haslem kaydettiği sayılarda maçtaki ufak farkları yaratmak adına önemliydi.

Celtic'in Yeni 'International Away' Forması ve Daltonlar




Celtic yeni sezonda Avrupa Kupalarında dış sahada giyeceği formayı tanıttı. Forma önceki iki sezonda olduğu gibi sarı ağırlıklı. Celtic shopta formayı görür görmez bir an çocukluğuma, Redd Kitt çizgi filmine gittim. Celtic'in yeni sezon forması sadece bana mı Daltonlar'ın t-shirtlerini çağrıştırdı bilemiyorum ama yabancı sitelerdeki yorumlara bakacak olursak çok fazla beğenilmediği belli. Çeşitli sitelerden forma için yapılan yorumları derledim. Buyrunuz;

-Someone, please, ban Nike to do football.

-I like Celtic but this shirt awful.

-Looks like a Piano.

-Wow, nike should really hate celtic to make such an awful.

-Celtic usually have a nice away kit.This one....not.Horrible...

-It is the worst shirt I've ever seen.

-Different, but nice.

-Piano Keys! It’s a “Baby Grand” old team to play for.

-Ugly - just ugly!

-Wow that is BAD!

-I'm sure it'll be fashionable to hate Celtic's new third kit, but I think it's great. Big fan of yellow and black kits.

-It's horrible.

-It's terrible.

-Shocking.

-That is absolutely rotten.

-Goes great with a piano necktie.

-Looks like a bee.

-Nike sucks this year.

-Horrible. Who decided this would be a good idea?

-Yellow piano.

-Awful shirt, I bet the Boys wish they were still with Umbro, this is a pretty nasty shirt. The colours look pretty awful with the piano keys, and the sad thing is, with the leaked pictures of the away showing a pretty much useless white shirt with green pinstripes and green sleeves, this is pretty much the away shirt Celtic will have to use for the majority of away games when a change shirt is needed.

Salı, Mayıs 31, 2011

Final Serisi Öncesi İstatistikler



Final serisi başlamadan,iki takımdan bazı istatistikler verelim.Yalnız hemen hatırlatıyorum:
"İstatistikler mini etek gibidir,asıl göstermesi gereken şeyi göstermezler." Sir Alex Ferguson
Çok sevdiğim İskoç amca Ferguson'un da dediği gibi,istatistik falan hikaye,yüreği koymak en mühim madde diyelim ve istatistiklere geçelim.

2011 NBA Playoffları



Sayı ortalamaları : Lebron James 26.0 - Dirk Nowitzki 28.4
Ribaund : Chris Bosh 8.9 - Tyson Chandler 9.3
Asist : Lebron James 5.5 - Jason Kidd 7.7

Miami'de en çok üçlük atan oyuncu,Lebron James 21 üçlük.Chalmers 18 üçlük bulmuş. - Dallas'ta ise Kidd ve Terry 31 isabet bulmuş.Onların yanında Stojakovic ise 29 isabet bulmuş.

Chris Bosh %50 ile hücum ederken Nowitzki %52 ile hücum etmiş.Ama Bosh 200 şut kullanırken,Nowitzki 271 şut kullanmış.

American Airlines Arena (MIA) 30 salon içinde doluluk oranı bakımından 4.sıradayken American Airlines Center (DAL) 6.sırada.

Miami maç başına ortalama 102 sayı bulurken 96 sayı potasında görmüş.
Dallas maç başına ortalama 100 sayı bulurne 96 sayı potasında görmüş.

İki takım da 2011 playofflarında evinde hiç maç kaybetmedi.
İki takım da finallere sadece üç yenilgi ile geldi.

Miami'de James Jones'un ufak bir sakatlığı var ancak oynayabilecek.
Dallas'ta ise Rodrique Beaubois,Caron Butler ve Dominique Jones yok.

Miami 17 kişilik rotasyonundan 13 ismi playofflarda şu ana kadar kullanmış.
Dallas 18 kişilik rotasyonundan 12 ismi playofflarda şu ana kadar kullanmış.

"Win share" yani kazanma payı istatistiğinde şu ana kadar Lebron lider.

Dallas ile Miami 2006 finallerinde karşı karşıya gelmiş,gülen taraf 4-2 ile Miami olmuştu.

Yeni Heyecanlar,Aynı Umutlar,Elveda Çömlük


Tom Thibodeau ile ilk sezonunda ligi birinci sırada tamamlayıp,Doğu Finali'ne yükselen Bulls takımının uzun süredir ilk defa piyasa yaptığı bu yılda kötü iş yaptığı söylenemez.Ancak ligin birinci bitirilmesinden sonra,Bulls taraftarı final için daha umutluydu.

1989'da Doug Collins'dan boşalan koçluk koltuğuna getirilen efsane Montanalı,Zen Master Phil Jackson'da ilk sezonunda Pistons'a Doğu Finali'nde elenmekten kurtulamamıştı.Zaten Phil Jackson'ın Tom Thibodeau'nun sahip olduğu bir asistanlık geçmişi de yoktu.Ancak o hanedanlık başlangıcındaki dönemi şu anki dönemle eş olduğunu düşünenler var.O takım,şu takımdan çok farklı.Öncelikle süperstarlar arasında ciddi bir fark var.Ayrıca Jordan o zamanlarda 26-27'sini yaşarken,Rose şu anda olgunlaşma aşamasında.Jordan 1990 Play-off'larında %52 şut isabetiyle 36.8 sayı 7.2 asist 6.8 ribaund istatistikleriyle oynamıştı.Rose ise bu play-off'larda 27 sayı 7.7 asist 4.2 ribaund ortalamaları tutturdu,%39'la şut atması en belirleyici noktaydı.Ancak Doğu Finali'nde kaybedilmesinin sebebini Rose'a yıkarsak büyük haksızlık etmiş oluruz.Miami Heat'in sert savunmasına karşı penetrelerini yeterince yapamadı ve pota yakınlardaki atışlarında beklenen yüzdenin çok altında kaldı.Bu da özellikle Heat serisini kötü geçirdiğinin kanıtı.Fakat ilk ciddi play-off deneyiminin böyle olması gerçekten güzel.Yanlış tercihler yaptı,hataları da oldu.Ancak geri adım atmadı,tıpki çaylak sezonunda,Play-off ilk turunda Celtics'e yaptıkları gibi.Derrick Rose'a bu kadar yer ayırmamın sebebi takımın bir numarası olması.Diğer önemli parçalar Luol Deng,Carlos Boozer,Joakim Noah,Kyle Korver,Keith Bogans gibi isimlerden en çok öne çıkanı elbette Carlos Boozer.Olumlu anlamda olmadığını herkes anlamıştır.Carlos Boozer'ın savunmadaki zaafları normal sezonda da kendini gösterirken,normal sezonda pota altındaki domaninantlığını play-off'lara yansıtamaması geleneksel bir hal aldı.Utah'ta yaşadıklarından sonra,Bulls formasıyla da aynı şeyleri yaşadı.Hem de bu sefer yanında Mehmet Okur yerine Joakim Noah varken bile savunma da sırıtmayı başardı.Heat serisi öncesi küçümsediği Bosh tarafından paspas,kilim edildi.Miami'de oynanan ilk maçta gösterdiği performans dışında,herhangi bir play-off maçında tam anlamıyla bekleneni verdiğini düşünmüyorum.Açıkcası takımın en zayıf halkası olarak gördüğüm şutör guard pozisyonu play-off sürecinde çok fazla sırıtmadı.Sadece Korver Heat serisinde daha etkili olabilirdi.Keza Bogans'da beklenmedik şutlar soktu,sezon boyunca boş şutlarda dahi istikrarlı sokan bir oyuncu değildi.Beklenmedik isabetler buldu.Açıkcası Boozer o kadar batıyor ki gözüme,diğer pozisyonlara dönüp bakasım gelmiyor.Boozer'ın play-off istatistiklerine bakmak Boozer'ı anlamaya yetmez.İstatistiklere baksak bile,şampiyonluğa oynayan bir takımın 2 numaralı yıldızı olarak gösterilen bir adam için 12 sayı 10 ribaund kabul edilemez.Boozer'ın oyununun karaktersizliğinden söz bile etmiyoruz daha.

Tom Thibodeau'nun inanılmaz bir savunma koçu olmasının da büyük etkisiyle Bulls inanılmaz bir savunma performansı gösterdi.Ancak hücumda aynı şeyleri söylemek zor.Takım,zaman zaman Rose'dan başka opsiyonu olmayan kısıtlı bir takım görüntüsü çizdi.Boozer'ın yumuşaklığı ve karaktersizliğiyle birlikte takımdaki rollerin tam belirsizleşmemesi en büyük sorunları.Tabi birde idare eder dediğimiz iki numaraları.

Chicago Bulls Ne Yapmalı?

Chicago Bulls'un ihtiyacı olan şeylere ve kusurlarına üst tarafta değindik.Esasında genç bir takım olmaları,süperstarlarının henüz 22 yaşında olması ve koçlarının tabir-i caizse karakterli olması onlar için büyük avantaj.

Şöyle gerektiğinde skor yapan,gerektiğinde point guard olabilecek bir adam bulmaları,takıma açık açık seviye atlattırır.Tabii serbest kalan öyle bir oyuncunun tam anlamıyla olmaması onları takasa yönlendirebilir.Jr Smith,Jason Richardson gibi serbest kalan oyuncuların o bölgede Bulls'un istediği oyuncular olduğunu düşünmüyorum.Nuggets kontratını karşılamazsa Aaron Afflalo o bölge için düşünülebilir.



Fakat bana kalırsa,eğer şampiyonluk isteniyorsa Boozer'dan kurtulmak gerekir.Onun o devasa kontratını kabul edicek,babacan insanlar var mı derseniz,pek sanmıyorum.Gözler Bobcats'e çevriliyor,Jordan falan derken ordan alınabilecek en iyi oyuncunun hala Jordan olduğunu hatırlayarak vazgeçiyorum.İşin şakası,Boozer'ı verip karşılığında alınacak oyuncularla kârlı bir takas gerçekleştirmek neredeyse imkansız.Boston Celtics'te bu sezon sonu serbest kalan Glen Davis ve New Orleans Hornets'den Carl Landry'den biri benche eklenebilirse çok iyi hamle olabilir.Ancak tabii ki bu isimler ancak yardımcı parçalardan biri olabilir.4 numarada ilk beşte çıkacak adam Boozer olmamalı,ki Boozer takımda kaldıkça ilk beş çıkacağı garanti.Taj Gibson belki düşünübilir ama onunda o çapta olduğunu düşünmüyorum açıkçası.Chicago Bulls'un play-off'lardaki genel sorununu iç-dış dengesi oluşturmaktaydı.Noah'ın hücumda kısıtlı olduğu düşünülünce,Boozer'dan tek beklenen pota altında dominant olmasıydı.O da onu gerçekleştiremeyince bir yerde tıkandı takım.

United Center ahalisi tarafından "Bench Mob" lakabı takılan,ayrıca hak eden Bulls benchi içinse C.J Watson yerine atmak ve tutmaktan başka özellikleri bulunan bir point guard getirilebilir.Rose'un yaptığı her şeyi 2 kademe allta yapan bir guard yerine,farklı özellikleri olan bir guard daha verimli olabilir.Tabii bunu yaparken,ikinci beşe skor katkısı yapan oyuncularda eklenmeli.

Luol Deng'in Play-off'larda gösterdiği performansta oldukça umut vericiydi.Bir gün var olup,diğer gün kaybolmasına alıştığımız bir isimdi fakat bu play-off'larda yürek koydu.Özellikle Miami Heat serisinde gösterdiği oyun hafızalarımızda.40+ dakika oynayıp,LeBron'u koşturup,bir de hücumda en fazla skor üreten 2.oyuncu olması her türlü tebriği hak eden cinsten.

Ömer'e de değinirsek,Miami'deki oynadığı maçlara kadar play-off'larda ve normal sezonda herkese bir şeyler gösterdi,kendini kanıtladı.Ancak hücum performansında-olmayan şeyi var etmek-bir standart yakalarsa vazgeçilmez bir oyuncu olur.O hızlı ayaklara,sırtı dönük oyunlar cuk diye oturur mesela.Sakatlığının ardından post-move'lara önem verirse ve tabii ki serbest atışlarını %65'lere çekerse çok iyi olur.

Velhasıl,bu takımın gelecekteki 7-8 yıla damga vurması hiç kimseye sürpriz olmaz.Ancak belirttiğimiz sorunların üstesinden gelinmesi,bu yolu daha zahmetsiz kılar.Lise 1 de tanıştığım çöm kelimesine hep ayar olmuşumdur ancak burda cuk diye oturdu sanıyorum.Çömlük yılında oldukça baskın bir karakter koyan,sağlam top oynayan Bulls takımı yeterince umut verdi gelecek adına..

Pazartesi, Mayıs 30, 2011

Galatasaray - Banvit ve Gelecege Dair



Sadece bir maç yazısı değil,geleceğe dair düşüncelerimi de paylaşmak istiyorum bu postta.

İlk iki maç çok iyi bir savunma yapan Galatasaray vardı.İlk maç alan savunmasına karşı hiç hücum edemedi Banvit.Ancak ikinci maç şut soktular ve özel bir alan savunması çalışması ile iyi hücum ettiler ve maçı kazandılar.İki maçta da belirleyici çeyrekler 3.çeyrekler olmuştu.Bu maç ise ilk maça benzer,biraz garip,çok heyecanlı bir maç oldu.İzlerken zevk almamak mümkün değildi.Galatasaray inanılmaz sert bir savunma yaptı maç boyunca.Alan savunmasına da man to man savunmaya da zor hücum etti Banvit ancak hücum ribaundları ile ayakta kaldılar.Bir ara dörde kadar indi fark çünkü Galatasaray çok top kaybı yaptı ki bunlar çok basit top kayıplarıydı.Shumpert denen adam ise maçı Galatasaray'a getirdi.Gerçekten Türkiye'ye gelmiş en iyi 10 yabancı oyuncu arasına kesinlikle koyarım Shumpert'ı.Seyirci de sayı ve etki
bakımından harikaydı.Galatasaray bu güzel maçı kazandı ve bence seriyi de bitirmiş oldu.


Yazının ikinci bölümünü ise Galatasaray'ın geleceğine ayırmak istiyorum.Yönetim değişti falan ama bu kadro Adnan Polat yönetiminin eseri,belki de yaptıkları en iyi iş.Oktay Mahmudi Türkiye'nin yetiştirdiği en iyi koçlardan burası da kesin.Oktay Hoca mutlaka takımda tutulmalı,istikrar sağlanmalı.Lottomatica Roma'nın iptal olan Euroleague lisansı için Galatasaray'ın devrede olduğunu biliyoruz.Her türlü dosya,belge hazırlandı ve Euroleague temsilcilerine yollandı.Eğer Galatasaray kabul edilirse seneye direkt gruplarda yer alacaklar ve bu 5 senelik bir lisans olduğu için 5 sene boyunca Euroleague'de olacaklar.Bunun takip edilmesi,başvuru yapılması gerçekten sevindirici.Üstelik bugün gördüğümüz seyirci ile Euroleague'de güzel işler yapabilirler ki Galatasaray'ın gelecek sene Avrupa'da olacak tek üst düzey branşı olacak bu takım.İyi ve yerinde transferler ile birlikte bu takım çok rahat bir şekilde Fenerbahçe,Efes seviyesine çıkar.Ama mutlaka istikrar sağlanmalı.

Eğer finalde Galatasaray'ı görecek olursak favori elbette FB Ülker.Bunun değerlendirme yazısını sonra yazarız zaten ancak Galatasaray'ın finalde kolay teslim olmayacağını görüyoruz.

Galatasaray ve Banvit Türk basketbolunun iki yeni meyvesi.İki takım da doğru hamleler ile yollarına devam ediyor.Umudumuz ve beklentimiz milli takım bazında Dünya zirvesine çıkan bu ülkenin kulüpler bazında da Avrupa'nın zirvesine oynaması.

NBA Finals : Mavs vs Heat


2006'da bir kez daha karşı karşıya gelen iki takım bu kez 2011 final serisinde kozlarını paylaşıyorlar.Finalin kod adı Dallas adına belli : "İntikam." Heat ise üç yıldızı ile birlikte ilk senesinde şampiyonluk kovalıyor.Onlar için kod adı :" Gücünü göster."

O zamandan bu zamana 5 sene geçti.5 senede değişmeyen iki isim var : Dirk Nowitzki ve Dwyane Wade. Nowitzki bu kez şampiyonluğu çok istiyor.Batı konferansı şampiyonluğunu kazandıktan sonra dahi ilk soyunma odasına giden adamdı kendileri.Batının lideri olmak tabii ki yetmiyor ona,Dallas'a.Serinin kısa bir değerlendirmesini yapalım şimdi.

Heat'ten daha etkileyici bir normal sezon performansı bekleyenler yanıldı,hatta Miami'de Spoelstra'nın yerine Pat Riley'nin artık parkeye inmesi gerektiğini söyleyenler hiç de az değildi.Ancak Miami normal sezon içerisinde yükselen bir performans çizdi ve playofflarda tam anlamıyla zirve yaptı.Bana kalırsa Miami'yi durdurabilecek iki takım vardı,Celtics ve Lakers.Ama Celtics'i rahat geçmeyi başardılar ki Wade'in inanılmaz bir performansı vardı o seride.Lebron yine arkada kalan adamdı,diğer Celtics serilerine nispeten daha iyi olsa da.Sixers,Celtics ve Bulls'u 4-1 ile geçen Miami bir anda yeniden herkesin şampiyonluk favorisi olmuştu ki,batıdan pek beklenmeyen Dallas finallere gelene kadar.Evet Miami'yi hala şampiyonluk kupasına yakın görenler var ama kafanızı elinize alıp düşündüğünüzde Dallas'ı favori göstermeniz zor olmayacaktır.

Dallas gerçekten çok düzenli bir hücum sistemine sahip şu anda.Düzenli olmasının yanı sıra gayet seri de bir hücum ritmi yakaladılar.Düzen dışına kolay çıkmıyorlar ki Jason Kidd gibi bir oyuncu varken bu zor zaten.Miami için asıl sorun burada başlıyor bence.Miami'nin savunmasını hep Amerikan Milli Basketbol Takımı'nın savunmasına benzetiyorum.Atletik,çabuk,her yere el sokan adamlar...Ancak topu elinde sağlam tutan,basketbolun doğrularını yapan ve basketbol zekası yüksek takımlara karşı dağılan bir savunma.Dallas hem böyle bir takım,hem de sayı sıkıntısı çekmeyen bir takım.Chandler ve Haywood'un performansı çok belirleyici olacak çünkü Heat finallere kadar pota altı gücü ortalama üzeri olan bir takımla oynamadı.Bulls en güçlü pota altına sahip takım gibi gözüküyor bunlar arasında ama Boozer'ın dillere destan berbat savunması bence oraya kocaman bir eksi atar.Chris Bosh harika bir Bulls serisi geçirdi.Bulls serisinden önce Boozer'ın Bosh'a attığı lafı yedirtti desek yeridir.Halbuki Bosh'ın bu tür mental oyunlara pek gelemediğini biliriz ki Garnett de bunun üstüne çok kez oynamıştı.Nowitzki ile Bosh eşleştiğinde Bosh'ın onu tutabileceğini düşünmek saçmalıktan ibaret geliyor kulağa.Bence Heat bu seri için Bosh'tan umudu kesebilir.Hatta Bosh'ın bu seriyi 10-11 sayı barajında ortalama ile bitireceğini düşünüyorum.Wade+Lebron+Bosh üçlüsünden en az 65-70 sayı çıkarması lazım Heat'in bence.Zor gözüküyor.Dallas'ta ise her şey orantılı.En güçlü oldukları yön şudur desek nokta atışı yapamayız.Heat ile Mavs'in benchlerini karşılaştırdığımızda ise Dallas'ın açık ara daha iyi olduğu gerçeği de var.Bench demişken Joel Anthony'e değinmemek olmaz.Bu playofflarda bence verebileceği maksimum katkıyı veriyor takımına.Miami onu doğru yere koydu en sonunda."Sahaya çık,toplara dokunmaya çalış yeter evlat." Tam anlamıyla bunu yapıyor zaten.Ribaundlara bir şekilde dokunmaya çalışıyor,alamasa bile.Üstelik moral seviyesi yükselince iyi bir savunmacı bile oldu diyebiliriz.

Nowitzki çok özel bir sene geçiriyor.Normal sezonu çok etkileyici şekilde kapatıp ilk turda Warriors'a elendikleri sene çok göz önünde bir takımdı Dallas.Bu sene ise resmen gizli kapaklı,saman altından su yürüten bir takım gibiler.Sezonun başında Dallas-Celtics maçını izlediğimde (Celtics evinde kaybetmişti) Dallas'ın Lakers'a en ciddi rakip olacağını düşünmüştüm ama sonradan pek gerçekçi gelmemişti bu ihtimal.Lakers'ı süpürdüler bile ! Nowitzki yüzüğü istiyor.Kidd yüzüğü istiyor.Hatta ve hatta Barea demeden geçmeyelim.Hep dediğim gibi,onun oyununa yakışırdığım isim olan "zıp zıp" oyun tarzı çok farklı bir yön katıyor Dallas hücumlarına.

Lebron'dan bahsetmezsek ayıp olacak bizim oğlana.Gerçekten muhteşem bir Bulls serisi oynadı.Özellikle son maçta yaptıkları bir anda Lebron'u akladı diyebiliriz.Hedefe yaklaştıkça büyüyor, o da yüzüğü istiyor.Lebron inanılmaz bir seri oynasa dahi mutlaka Wade'den de ona yakın bir katkı alması lazım Heat'in.Wade de mutlaka önemli işler yapacaktır.Jason Kidd'in beni hayrete düşüren,inanılmaz ve kesinlikle ders olarak verilmesi gereken savunma performansına rağmen. (dipnot olarak verelim bu Kidd amcanın yaptıklarını)

Farkettiğiniz üzere,Heat için 3-4 adamdan bahsediyoruz.Finaller için,şampiyonluk için yetecek mi ? Celtics serisinin 4.maçıydı yanılmıyorsam,öyle bir katkı alırlarsa benchten, bunu boşuna konuşmuş oluruz.Asıl sorun da bu.O katkı gelir mi ? Dallas için ise çok daha net konuşabiliyoruz bu konuda.

Kısacası,Miami eğer şampiyon olursa,muhtemelen inanılmaz bireysel performanslar izleyeceğiz ya da ekstra bir bench katkısı.Dallas çok daha yakın geliyor bana.Kupa Teksas'a bu sefer gidecek gibi hissediyorum.Yalan da değil yani,Kidd'in ve Nowitzki'nin yüzüğü diğer oğlanlara giderse üzülürüm.Dallas sempatizanı değilim,ama Heat biraz daha bekleyebilir şampiyonluk için :)

Kaan Kural Michael Jordan Hakkında Konuşuyor



Bu videoyu koymamın sebebi son günlerde çıkan olaylardan ötürüdür.

Pazar, Mayıs 29, 2011

NBA Draft:Enes Kanter



Enes'in ilk beşten seçilmesinin garanti gözüyle bakıldığı 2011 Draftı öncesinde NBA.COM'da yayınlanan Enes hakkındaki kısa tanıtım videosu sizlerle.

2011 NBA Playoff'ları Maçları


Benim gibi bir arşiv yapanlar,yapmak isteyenler ya da izleyemediği maçları izlemek isteyenler için bir güzellik yapalım.Üstelik bu seneki playofflar gerçekten üst düzey bir mücadeleye sahne oldu şu ana kadar.Sadece bunun için bile cezbedici gözüküyor.

Buradan 2011 playofflarının şu ana kadar oynanan tüm maçlarını indirebilirsiniz.Torrent olarak indiği için bir torrent programına ihtiyacınız var. (utorrent gibi)

Keyifli seyirler.

James Pippen'a Katılmıyor


Miami Heat antremanında yaptığı açıklamada,Pippen'ın düşüncelerine katılmadığını söyleyen James şunları belirtti:

"Mike inanılmaz bir oyuncuydu.Tüm zamanların en iyi oyuncusuyla karşılaştırılmak için önümde çok çok uzun bir yol var.Hatta sadece Jordan'da değil.Bu lig bir sürü muhteşem oyuncuya sahip,Kareem Abdul-Jabbar,Larry Bird,Bill Russell ve bu tarz birden fazla yüzüğü olan adamlar."

Ayrıca Scottie'nin sözlerinden dolayı onur duyduğunu fakat takım arkadaşlarının gelinen noktada öncülük yaptığını söylemiş.Bir günlük performansın çok da önemli olmadığını belirtmiş.

LeBron'dan aksi bir açıklama gelmesini kimse beklemiyordu zaten.Çıkıp Scottie'ye katılıyorum deseydi,yeteneklerini Güney Sahili'ne taşırkenki aldığı tepkinin iki katını alabilirdi.Jordan'ın bir açıklama yapmaması ilginç.Dünde dediğimiz gibi en iyisi.Açıklama gelirse de şaşırmamak lazım.Scottie Pippen bir daha ki sefere,bu Terry Mike'dan daha iyi diyebilir.

Dün yazdığımız Pippen'ın sözleri başlığı için buradan..

Galatasaray'ın Galatasaraylı Transferi Selçuk


Selçuk İnan Türkiye futbol piyasasının en yakın takip ettiği isimdi bu sezon.Klişe bir tabirle,tam bir dinamo olarak izlediğimiz Selçuk sert şutları,isabetli uzun pasları ve top tekniği ile herkesi etkilerken,Türk Milli takımının da vazgeçilmez ismi olmuştu.

Selçuk İnan Galatasaray'ın özlemini çektiği orta saha elemanı.Burası kesin.Ancak Galatasaray'a transferinden sonra alacağı para gündemi o kadar meşgul etti ki Selçuk'un Galatasaray'a faydasını dahi konuşamaz hale geldik.Hangi takımı tuttuğu,ailesinin hangi takımlı olduğu,Trabzon'a vefa borcu olduğu falan konuşuldu.Bunlar en sonunda hep Galatasaray kulübüne zarar verecektir.Çünkü Selçuk'un olası bir performans kaybı Galatasaray'ın aleyhine olur.Ben bu konudaki görüşlerimi Selçuk'un kendi twitter hesabından aldığım bazı alıntılarla bitirmek istiyorum.

Trabzonspor'a sonsuz sevgim ve saygım var. Ama herkesin bir hayali var, benim hayalim ise 2000 ruhlu bir takımda sayısız başarı.
Parçalı formam ile Fenerbahçe'ye gol atarak hayalimi gerçekleştirmek istiyorum. Bu da benim çılgın projem
Size her yer Trabzon olabilir, fakat bana her yer Ali Sami Yen
.

Danimarka'da Hentbol Çılgınlıgı !






Bu resimler Danimarka Hentbol ligi final maçından. Biz 10-15 bin kapasiteli stadlarımızı 'futbol' karşılaşmalarını izlemek için(Anadolu kulüplerimizin çekebildiği seyirci sayısı belli), kapasitesi sınırlı salonlarımızı basketbol,voleybol,hentbol gibi sporları izlemek için dolduramıyorken, Danimarkalılar biraz daha genel bir ifadeyle İskandinavyalılar 'hentbol' karşılaşması için 36.000 kişi kapasiteli stadyumu dolduruyor. Tabi ki bu durumda etkin olan başka faktörler de var (ekonomik,sosyal faktörler,kulüplerimizin yönetim şekilleri vs.) fakat Danimarka'daki bu olay bize örnek olmalı. Sonra çıkıp demeyelim futbolla yatıp futbolla kalkan bir ülkeyiz, Basketbol'da Dünya ikincisiyiz vs. diye. Gelecek sezon stadlarımızda ve salonlarımızda daha fazla seyirci görürüz umarım.

Bulgaristan devsirme oyuncusuna kavustu




CSKA Sofya'nın Brezilya asıllı futbolcusu Marquinhos ya da tam ismiyle söyleyecek olursak, Marcos Antônio Malachias Júnior Bulgar vatandaşı olduktan sonra Bulgaristan'ın Karadağ ile yapacağı maç için teknik direktör Matthaeus tarafından kadroya davet edildi.
Bildiğiniz gibi Beşiktaş ve CSKA Sofya bu sezon aynı grupta mücadele etti. O maçlardan hatırladığım kadarıyla Marquinhos vasat performansıyla takımının en iyisiydi. Arkadaşları vasatın altında kalmışlardı. Bu sezon ikisi ön elemelerde biri grup karşılaşmalarında olmak üzere Avrupa Ligi'nde toplam üç gol attı. CSKA Sofya gibi ofansif anlamda çok zayıf bir takım için gerçekten iyi bir rakam.
Marquinhos'un Bulgaristan'ın Karadağ ile yapacağı maçta oynaması bekleniyor. Bu arada Bulgar Milli Takımı'nın aday kadrosunda tanıdık isimler göze çarpıyor.

Goalkeepers: Nikolay Mihaylov (Twente Enschede), Vladislav Stoyanov (Sherif Tiraspol)

Defenders: Ivan Bandalovski (CSKA Sofia), Stanislav Manolev (PSV Eindhoven), Ivan Ivanov (Alania Vladikavkaz), Yordan Miliev (Levski Sofia), Valentin Iliev (Steaua Bucharest), Nikolay Bodurov (Litex Lovech), Petar Zanev (Litex Lovech), Rumen Trifonov (CSKA Sofia)

Midfielders: Stilian Petrov (Aston Villa), Chavdar Yankov (Rostov), Marquinhos (CSKA Sofia), Boris Galchev (CSKA Sofia), Ivelin Popov (Gaziantepspor), Hristo Yanev (Litex Lovech)

Strikers: Spas Delev (CSKA Sofia), Ivan Stoyanov (Alania Vladikavkaz), Martin Petrov (Bolton Wanderers), Nikolay Dimitrov (Kasimpasa), Tsvetan Genkov (Wisla Krakow), Dimitar Makriev (Krylya Sovietov)

Svetislav Pesic - Efes Dedikodusu


Pesic'in ne kadar iyi bir koç olduğu su götürmez bir gerçek.Kariyerinde Avrupa ve Dünya şampiyonluğu bulunan bir isim.Şu ana kariyerinde 11 takım çalıştırdı ancak akıllara hemen bu sezon ortasında eline aldığı Valencia geliyor.O gelmeden önce Valencia felaket bir takım hüviyetindeydi bildiğiniz gibi ancak Pesic'ten sonra neredeyse final 4 bileti alıyorlardı.Gerçekten gerek coaching olsun gerek diğer meziyetler olsun çok yerinde bir isim olur Pesic Efes için.Valencia yetkilileri bir anlaşma önermişler ancak Pesic kabul etmemiş,İspanyol medyası da Efes ile anlaşmasına kesin gözüyle bakıyormuş.Resmi açıklama geldiğinde yeniden bir şeyler yazarız mutlaka.

Sampiyon Barca,Kalplerimizde Ilker Yasin


2010-2011 futbol sezonunun sonuna gelirken kulüpler bazındaki en büyük kupayı da beklenildiği gibi Barcelona kazandı.Maç boyunca hep ama hep üstün olan Katalanlar Manchester'a karşı hiç fırsat tanımadı desek yanılmış olmayız.Ben dahil birçok insan ManU'dan daha fazla şey bekliyordu ama yanıldık ve Barcelona futbol dalını dünya çapında domine eden takım olduğunu en babasından kanıtladı.Kupa töreni benim en takıldığım kısımlardan biri.İlk sebep,artık kupa seremonisinin protokole taşınmış olması.Bu beni rahatsız ediyor zira o kupa sahada kazanılıyor,sahada alınmalı diye düşünüyorum.Protokol de bir zahmet insin aşağıya,adamlar 90 dakika it gibi koşuyorlar zaten.Bence bu olay tamamen saçmalık.İkincisi ise Barca'nın Abidal'e yapmış olduğu jest.Gerçekten inanılmaz bir kardeşlik var takımda.Herkes başarıya,top oynamaya odaklanmış halde.

Ha bir de şeyler var.Mmm...Şu fanatizm mağduru manyaklar diyelim. Deli gibi Barca'yı desteklemeler mi dersiniz yoksa Abidal'e yapılan jeste "reklam bunlar yav" diyenleri mi görürsünüz.Say say bitmez.Aptal saptal yorumlar gelir ardı ardına.Mantık hatası diz boyu tipler.

Asıl konu ise kuşkusuz İlker Yasin.Anlayamıyorum,anlam veremiyorum arkadaş.Bu kadar sevilmeyen ve tepki gören bir adam hala nasıl maç anlatmaya "çalışır" ? İlker Yasin'e sallamak popülist bir yaklaşım falan değil,gerçekten her türlü lafı hakediyor kendisi.Doğma büyüme Katalan gibi maç anlatımı,aptal aptal yorumlar ve daha niceleri.Maçı katlediyor,katlederken insanı çileden çıkarıyor,elimiz sessiz düğmesine gidiyor ama bu seferde atmosferden mahrum kalıyoruz.Ama bu böyle gitmez.Mutlaka ama mutlaka artık tepki koyulmalı diye düşünüyorum.Twitter olsun,Facebook olsun,mail olsun.Artık bu adam ciddi bir şekilde eleştirilip mikrofon başına geçirilmemeli.

Son olarak Barcelona'yı oynadıkları oyun,şampiyonluk ve bir insanlık dersi verdikleri için tebrik ediyorum.