Pazar, Aralık 30, 2012

Scot Pollard'la NBA Zamanı-4


Scot Pollard'ın ayrı saç stillerini paylaşmak için ismini kullanmıştım. Galiba farklılık konusunda sıkıntı yaşamayacağım. Esasında bu postu Noel akşamı girecektim ki sonrasında 'Hele şu maçlar bi' geçsin, sonra yazarım' demiştim. Her neyse, hafiften özet geçelim.

Çekilin Yoldan Vahşi Batıdan Geliyorlar

Bilemiyorum, Lakers'ın çok iyi olduğunu söylenebilir mi? Hayır, bence takımdan alınabilecek verimin %60'ı falan sahaya yansıyor. Fakat ortada gözle görülür bir değişim var. Bunu direk olarak Steve Nash abimize bağlayabiliriz. Yaş 39, hala maşallahı var. Hücumda tabii ki. Savunmada Derek Fisher'dan pek aşağı kalır yanı yok. Keza Kobe de öyle. Tuttuğu adam kariyer gecesi yaşıyor. Afflalo, Corey Brewer.. 'Fakat D'Antoni'nin sisteminde hücumda işler yolunda giderken savunma çok da belirleyici olmuyor' deniliyor. %50 galibiyet sınırının altındaki takımlara karşı işe yarıyor, evet. Peki D'Antoni'nin harika Phonix'i başta olmak üzere hiçbir takımla haziran ayını görmediğini düşünülürse?



Roy Emekliliğe Doğru

Bu sıralarda dönmesi beklenirken tekrardan sakatlanmış. Yaklaşık 1 ay önce onunla ilgili bir post yollamıştım.  Detaylar orada var. Ne yalan söyleyeyim, çok üzüldüm.

Cousins'ın Talipleri

Keith Smart'la yaşadığı sorunlar yüzünden sınırsız kadro dışı bırakılan, affedildikten sonra nedensiz yere Portland'a götürülmeyen DeMarcus Cousins'ın yeni yılın başlarında Kings formasına elveda edeceği söyleniyor. En büyük talipleri ise Detroit Pistons ve Boston Celtics'miş. Pistons organizasyonu açık ara Cousins'ın gidebileceği en kötü 5 takımdan biri. Onun daha çok çevresindekiler tarafından rehabilite edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Celtics onun için biçilmiş kaftan. Doc Rivers gibi bir koçla, daha da önemlisi Garnett ve Pierce gibi iki tane dedeyle kendisini toparlayabilir. Ve tabii ki Celtics'in çok bariz uzun ihtiyacı var. Mutualizm, değil mi biyolojiciler.. İki taraf için en iyisi olur, gerçekleşirse.



Nets'in Yeni Koçu?

Deron Williams'ın 2.cinayeti. Yine kan onun elinde. Kariyerinin en boktan sezonunu geçirirken suçu direk olarak koça atması hiç de adil değil, değil mi? Ne yazık ki yaptı. Avery Johnson'ın oyununu ben de sevmiyorum. Dallas 2006'da finale çıktığında her şeyi Dirk'e bağlayıp koça gram kredi de vermemiştim ama bir ay önce ayın koçu seçilip sonra kovulmak Alex'in heykel-kovulma muhabbeti gibi. Hak edilmiş bir kovulma mıydı derseniz, hayır değildi. Tıpkı Mike Brown'un başına gelenler gibi. Yeni koç için ilk aday Phil Jackson'mış. Phil istemiyormuş, fakat görüşebilirmiş. Muhtemelen Rusya'nın yarısına talip olacak. Stan Van Gundy kesin olarak istemediğini söylerken, abisi Jeff belki demiş. Hepimizin gönlünden geçen tek bir isim var: JEEEERRRRRYYYYY SLOOOOOANNNN.


Salı, Aralık 18, 2012

Kobe Bryant Şut Atmayı Seviyor



Bilmediğimiz bir şey değil. Fakat onun için söylenen 'ball hog' lafı biraz canını sıkmış olacak ki Sixers maçı sonrasında basınla yaptığı 20 dakikalık söyleşisinde bu konuya epey yer vermiş. Son 3-4 yıldaki en iyi Kobe Bryant'ı izlediğimiz konusunda hepimiz hemfikiriz. Kobe'nin bu sezon zaman zaman 25-30 civarı şut atıp, takım arkadaşlarını hücumda olaya pek katmamasından dolayı bencil davrandığıyla ilgili konuşmalar ortaya çıkmıştı. Bu kadar iyi hücum ederken sorumluluk alması gayet normal, fakat son 76'ers maçı dışında işin savunma kısmında ciddi ciddi yatıyor. En çok eleştirildiği yön savunması zaten. Enerjisini hücuma saklıyor gibi.

Ancak Wizards ve Sixers maçlarında biraz değiştiğini gördük. Wizards maçında kötü şut attıysa bile takım arkadaşlarını oyuna sokabilmek için topu dolaştırmaktan vazgeçmedi. Sixers karşısında da aynı şekilde. Buna ek olarak savunmada daha ciddiydi. Skorerlik yanına ise söylenecek bir şey yok. Bir türlü içemediğim eski-ünlü Fransız şarapları gibi. Harika.

Her neyse, Sixers maçından sonra şöyle konuşmuş Bryant:

"Bencil olduğumu söyleyemem, sadece şutörüm. Şut atmayı pas vermeye tercih ediyorum, böyleyim işte. 30.000 sayıyı nasıl şut atacağınızı bilmeden elde edemiyorsunuz. Ben, her ne olursa olsun, şut atmanın bir yolunu bulurum. Bir maçta 30 şut yollamak basit bir şey değil. Bir sürü oyuncu en iyi şut pozisyonu için neler yapılması gerektiğini bilmiyor.

Şut atmak, sayı yapmak benim yaptığım iş. Süper kahramanların yaptığı gibi. Süperman uçar, Örümcek Adam'ın ağları var, Steve Nash iyi pas atar, ben ise şut atarım. Bazı günler şutlarım girer, bazı günler ise girmez. Dennis Rodman ribaundçu, Michael Cooper ise savunmacı olarak anılır. Ben ise şutör. Hepsi bu.


Dürüstçe söylüyorum,şut atmayı seviyorum. Nasıl gerçekleştiği sorun değil."


Cuma, Aralık 14, 2012

Magic Johnson: "Michael ve Ben"

92 Barcelona'ya katılan rüya takımın bir araya gelişinin 20.yılına özel yapılan belgeseli izlediyseniz bu tarz hikayeleri zaten biliyorsunuzdur. Kart, golf, karı-kız, Barkley blah blah. Her neyse, bu belgeselde Jordan'ın hiç uyumadığından, geceleri kart oynadıktan sonra sabah golfe gidip, öğlen gelince maça veya idmana çıktığından söz edilmişti. Magic de hikayesini paylaşmış:



Çok iyi. Hahaha videoda bunlara servis yapan adamın Christian Laettner olması.. Zaten bunun için getirilmemiş miydi?

Scot Pollard'la NBA Zamanı-3



Cuma gecesi oynanan Thunder-Lakers maçının 2.çeyreğinde internetim gitmiş, bir daha da gelmedi. Hafta sonu ailemin yanına gelip kısa vadeli bir çözüm buldum. Blogmate'lere sesleniyorum, hiç mi bir şey giremediniz vicdansızlar?

Bu süre içinde normal zamanlarda gitmediğim kadar okula gidip derslerde gerekli podcastleri indirdim. Sağ olsun Skeets, Melas ve diğerleri epey yardımcı oldu.


Her neyse lafı çok uzatmadan birkaç kısa başlıkla önemli şeylere değinelim.

Lakers(9-14)

Evet sakat oyuncular var, yeni bir takım falan ancak bu kadarını hiç kimse beklemezdi. Kobe'nin Shaq sonrası dönemde yaptığı şeylerin benzerini yapmaya çalıştığını görüyoruz. Yapıyor da, %48 şut yüzdesiyle neredeyse her maç 30 atıyor. Bu taraftan bakınca müthiş skorer fakat takım kaybediyor. 


Kobe'ye 30 attığında neredeyse her maçı kaybettikleri sorulunca, çok saçma bir istatistik, yüzdesiz atsam neyse ama yüzdeli atıyorum demiş. 34 yaşındaki adam, Shaq'ın yanında 2 numara olup şampiyonluğu kazanan adam tek başına şampiyon olamayacağını öğrenememiş hala. Ayrıca takımın lidere ihtiyacı var. Öncesinde Fisher'ın o tarz işleri yürüttüğünü biliyoruz, aynı şeyi Nash'ten bekliyorum. O dönünce Lakers'ın ayağa kalkışı gerçekleşebilir. Toparlasınlar zaten. Ayıp:

Lakers(9-14) salary cap: $100.365.000
Rockets(10-11) salary cap: $47.799.000

MVP! MVP!

Dün gece Lakers'a karşı ilk çeyrekte 22 sayı attıktan sonra New York taraftarı onun mvp diye bağırdı. All-around olması konusunda her zaman tartışılır, fakat inanılmaz skorer. Ligdeki en iyi 2-3 skorerden biri. Bu sene üçlük çizgisinin gerisinden %45.7 ile oynuyor. Dün de inanılmaz iş yapmış. 22 dakikada 30 sayı.


Knicks'in bir önceki maçında, Brooklyn'e karşı 45 yollamıştı. Amar'e gelince neler olacağını merakla bekliyoruz.

Bobcats Yerlerde

Sezona 7-5 ile başladıktan sonra 35 galibiyet üstüne gelebilir diye konuşmaya başladığımız Bobcats son 10 maçını kaybetti. Fakat bu kötü seride yenildikleri takımların Portland dışında hepsi %50 galibiyet sınırının üstünde. Kötü program bitmiş değil, Magic maçından sonra programlarında Lakers, Nuggets, Heat gibi takımlar var. Lakers'a bir tekme de onlar vurabilir mi derseniz sanmıyorum. Dunlap ve takım tamamen tecrübesiz. Maç sonlarında büyük sıkıntı var. Fakat Nba'in en başarısız sezonu geçirdikten sonra doğru yola girmeyi başardılar.

Mark Jackson'ın Evlatları

Miami galibiyeti sonrası Mark Jackson'ın adı Nba çevrelerinde epey anılır oldu. Warriors'ta geçirdiği ilk sezonu hakkında yorum yapacak bir şey yok. Takaslar, sakatlıklar derken lottery kovalayan bir takım haline gelmişti Warriors. Bu sezon ise çok akıcı bir basketbol oynatıp, Warriors isminin yanına koyunca absürt duran 'savunma' kavramını geçen sezona göre oldukça oturtmuş durumda. Geçen sezon savunma sıralamasında 27.sıradayken bu sezon 14.sıradalar. Klay Thompson, David Lee harika iş çıkarıyorlar. Dallas'ı 1-8 eşleşmesinde eleyip, sonrasında Utah'a elendiklerinden beri de play-off görememişlerdi. Bu sezon olacak gibi. 15-7'ler şu anda.

All-Star'ı Sevmemek 

Her yıl basketbolun aşırı şekilde pazarlanmaya çalışıldığı o 3 günden nefret ediyorum. Açık ve net. Stern gibi adamları değil, Popovich gibilerini seviyorum. Jermaine O'neal'ın da payı var tabii ki. Son olarak gelen all-star oylamaları sinir etti. Lin'i falan görünce hay bin kunduz. Her neyse, geçse de bitse.

Bu arada Duncan, büyüksün.

Perşembe, Aralık 06, 2012

Scot Pollard'la NBA Zamanı-2


Kobe 30 Bin

Kobe Bryant dün gece itibariyle Nba tarihinde 30.000 sayı barajını geçebilen 5.oyuncu oldu. Olağanüstü bir skorer olduğunun göstergesi. Kobe aynı zamanda bunu başaran en genç oyuncu ünvanını da sahiplendi. Fakat önündeki 4 isim olan Kareem, Malone, Jordan ve Wilt 30.000 sayı barajını geçerken daha az maça çıkmışlardı. Zaten Wilt ve Jordan'ın sayı ortalaması 30.1, Kobe'nin ise 25.2. Wilt ve Jordan'ı geçip 3.sıraya yerleşeceğini düşünüyorum. 2014'teki emekliliği erteleyip devam ederse Malone'un rakamlarını bile geçebilir. Sezonun geri kalanında 22.4 sayı ortalamasıyla oynasa dahi Wilt'in 31.419 sayısına yetişecek. 873 sayı sonrasında ise Jordan var.

Kobe 30 bin sayı barajını geçtikten sonra karşılaştırmalar anında başladı. Nba Top 10'ları, Jordan-Kobe konuşmaları. Nba.com'daki Hang-Time bloğunda da bu konu konuşulmuş.



İşin ilginç yanı 30 bin sayı barajını geçen 5 oyuncunun 4'ü sarı-mor formayı sırtına geçirdi. Malone'u Laker saymak günahtır ama bir sezon bile olsa Los Angeles'ta yer aldı.

Şu alıntıyı yapıp konuyu kapatalım:

"One of the greatest ever, lethal scorer and a Top 10 player on my all-time list. But he’s not cracking Top 5 and he’s a reserve, not a starter, at shooting guard."

Stern Konuştu 

Popovich'in tercihini ve sonrasında gelen cezayı şurada yazmıştım. Stern'ün bu kararı alırken neler düşündüğünü bilmiyorduk, fakat tahmin edebiliyorduk. Dün New Orleans'ta konuşmuş:

"Sağlıklı oyuncularını Nba'e hiçbir şey söylemeden Miami'ye getirmediler. 26 yaşındaki Green, 30 yaşındaki Parker'la birlikte, Duncan ve Ginobili herhangi bir sakatlık veya hastalık sebebi olmadan evlerine gönderildiler." Stern'ün cevaplarının tamamını buradan okuyabilirsiniz. Daha öncede yazdığım gibi, koçların işine her ne olursa olsun karışılmamasından yanayım. Popovich takımı için en iyi kararı verebilmeli, kararı alırken Nba ne der diye düşünmemeli. Düşünmez de. Diğerleri düşünür.

 Gasol Yolcu

Bu sefer cidden gidecek gibi. Stern engellemezse tabii. Orlando maçının son 7 dakikasında hiç oynatılmayınca söylentiler epey artmıştı. Toronto, Atlanta, Utah'ın ilgilenebileceği, 3'lü veya 4'lü takas olabileceği dedikoduları var. Ayrıca Bryan Colangelo Gasol'ü alabileceklerini fakat Bargnani'nin hiçbir şekilde takımdan ayrılmayacağını söylemiş.

Gasol'ün D'Antoni'nin sistemine uygun olmadığı Mike-D'nin geldiği günden beri söylenen bir şey. Fakat Nba'de hiçbir takımın sahip olmadığı şeye, yani iki tane çok iyi uzuna sahipken bunu lehine çevirmek yerine, 'bu olmuyor' diyip bozmak -bence- çok yanlış.


Bobcats

Dün şurada maçlarının eğlenceli geçtiğini, aksiyon olduğunu belirtmiştim. Dün çok rahat bir şekilde Knicks'i mağlup edebilecekken-Melo parmağından sakatlandı ve geri dönmedi- maçın en kritik anlarında 3 top kaybı yaptılar. Son çeyrekteki top kaybı sayıları 6-0'dı. Buna rağmen maçı az daha uzatmalara taşıyorlardı ki JR Smith orada dur dedi.

JR Smith'in Maç Kazandıran Basketi



Maçın tamamını izlemeyip sadece bu videoyu izleyenler ne şut soktu falan diyordur JR Smith için. Evet soktu da bir önceki pozisyonda, 5-6 saniye kala skor 98-98 iken boş turnikeye gitmeyip frene bastı. Kidd son anda hakemin üstüne çullanıp molayı aldırdı. Orada turnikeyi atsa büyük ihtimalle maç Knicks'e gelecekti.

Gif'in sağ üst kısmında Kidd'in mola alma çabasına dikkat

Bobcats maçlarında her zaman bir aksiyon oluyor. Çok kötü mağlubiyetler alıyorlar, kötüden kasıt kalp kırıcı. Oyunun sonlarını oynama bakımından inanılmaz tecrübesizler.

Çarşamba, Aralık 05, 2012

Scot Pollard'la NBA Zamanı-1


Bundan sonra bu başlık altında Nba'de neler olup bittiğini yazacağım. Her gün olmasa bile oldukça sık olacağı kesin.

New Orleans Pelicans ??

Dün gece maçlardan önce, uykudan kalkar kalkmaz twitter'ı açtım, timeline'ımda yazan tek şey Pelicans'tı. Hornets ismini değiştirecekmiş. 2013/14 sezonuyla beraber New Orleans Hornets New Orleans Pelicans oluyor. Nba'deki en kötü isim olabilir. Bobcats isminden daha kötü değil elbette, ama Jordan'ın Bobcats'i en kısa zamanda Hornets yapacağını biliyoruz. Tabii bunun için ilk önce Hornets'in Pelicans olması gerek. Ayrıca takımın renkleri de lacivert, kırmızı ve altın olacakmış. Utah'ın yıllardır Jazz ismine sahip olması New Orleans camiasını üzüyor olsa gerek.

Washington Faciası

Miami Heat dün gece bahis yapanların %99'unu sağlı sollu yatırdı. Wizards'a karşı hak ettikleri bir mağlubiyet aldılar. Maçı izleyenler bilirler, Miami all-star maçı seviyesinde savundu rakibini. 'Biz bunları oturarak yeneriz' kafasıyla çıkmışlar. Tavşan-kablumbağa hikayesi gibi sonradan çabalasalar da maçı getiremediler. LeBron maçı kurtaracak üçlüğü sokamayınca sevmeyenlerine gün doğdu. Wizards camiası ne olduğu anlayamadığı için başka takımı yendiklerini bile düşünmüş:



Lakers Düşüyor, Tutun Elinden

Rockets ısrarla 'Yok abi siz varken ne haddime' diyip maçı kazanmayı reddetmesine rağmen-özellikle ilk beş oyuncuları- Lakers 17 sayıdan maçı ikram etmeyi başardı. Kobe hakkında diyebileceğim bir şey yok, 34 yaşında hala sayı diye gebermesini anlamıyorum şahsen. Dwight Howard sıradanlaşıyor gittikçe. Maç sonunda topun Howard'a değmeyeceğini veyahut olayla ilgisi olmayacağını biliyoruz, çünkü Kobe pası düşünmüyor. 31 şut kullandı dün. Howard, 9. Öte yandan Harden'ı Toyota Center'a gömen bir MWP vardı. İnanılmaz savundu, ancak Harden'ın da ısrarı, eline geleni atması olayı daha kötü bir hale getirdi. Harden'ın şut isabet grafiği:


Son olarak CSN spikeri Ackerman dünkü maçı tek cümlede özetlesin.

Bobcats Güzel Takım

Charlotte'da oynadıkları her maçı izlemenizi öneririm. Bu sene severek izlediğim nadir takımlardan. Özellikle içerideki maçları. Thunder ve Dallas'a kaybettikleri maçlar dışında her maçı kafa kafaya geçti şu ana kadar. Çok ekstra ama:



Hack-A-Howard

Lakers maçlarında rakip takımın Howard'a faul yaparak çizgiye götürdüğü çirkin hareket. Rockets Hack-A-Howard yapmaya başlar başlamaz maçın gerilimli havası birden yok oldu, heyecanı gitti. Howard %60 dolaylarında atsa dahi rakip takımlarca sonuna kadar yapılacak hareket. Ki bu sezon %46'yla atıyor. 2 veya 3 sayı yemek yerine 1 sayıyı tercih ediyor rakip takımlar. Mantıklı ama çirkin. Stern takım kadrolarını analiz etmek yerine bu tarz oyunu bozan şeylere yoğunlaşsa iyi eder. Ayrıca D'Antoni'nin elinde Hill gibi bir isim varken-zaten hücumda Howard top kullanmıyor- Howard'ı oyunda tutması anlaşılır değil. Dün akşam bu tarz gelen bir soruya 'Franchise oyuncumuz olmasını istediğimiz birini oyunun sonlarında çıkaramam' demiş. Yenilmeye devam o zaman Mike.

Derrick Rose'un Erken Dönüşü

Olmasını istemediğimdir. Oyuncuların erken dönüp sonrasında daha büyük şeyler yaşadığına birçok kez şahit olduk. All-Star arasından önce dönmesin, iyice toparlasın. Chicago'nun onunla veya onsuz bu sezon çok fazla şey yapabileceğini düşünmüyorum. Çok fazladan kasıt şampiyonluk, minimum konferans finali. Dünkü kaybedilen Pacers maçı da gösteriyor ki bu sene Bulls'un performansında istikrar aramamalıyız.

Ve Son Olarak, Kevin Love Sizinle Kızlar

                          


Pazartesi, Aralık 03, 2012

Rasheed Wallace: Ball Don't Lie

Rasheed Wallace'ı baya baya severim ama dün akşam fazlaca abarttı. Böyle biri zaten, tekrardan hoş geldin Sheed.



Bu da Austin Rivers'a faul yaptıktan sonra Ball Don't Lie diye çığırdığı pozisyon:

Cuma, Kasım 30, 2012

Popovich vs. Stern

Dün gece NBA'de sadece 2 maç vardı, klasik perşembe programı. Maçlar ulusal kanalda, yani tüm Amerika'nın televizyonunda zap yaptığında basketbol vardı. Zaten bu yüzden perşembe akşamlarına en baba maçlar konulur, TNT'de maçlar anlatılır, insanların ilgisi çekilir, paralar akar.. Dün gece de saat 3'te geçen sezonun şampiyonu Miami Heat ve SA Spurs'ün maçı vardı.

Pop yorgun takımını dinlendirme kararı aldı. Herkesin maç planı suya düşmüş oldu. Gregg Popovich as oyuncularını eve göndererek Miami Heat maçına yedek kadroyla çıkma kararı alması maçtan daha önemli hale geldi. Çünkü çoğu kişi için sporun dışında olay endüstri haline gelmişti. Halbuki maç 105-100 bitti, Miami maçın sonundaki 20-8'lik seriyi yakalamasa Spurs kazanacaktı. Maçın hemen öncesinde Stern yazılı açıklama yaparak tüm basketbolseverlerden özür diledi. Kendi takımını istediği gibi oluşturan koçun ve takımın cezalandıralacağını söyledi. Evet, böyle söyleyince daha acayip geldi ama olayın aslı bu.

                        

Stern'ün ligin bütçesini artırdığı, uluslararası bir hale getirdiği doğrudur. Ancak olay öyle bir noktaya geldi ki sistemin dışına ufak bir adım atan adam cezalandırılıyor, kafasına vuruluyor. Yakında LeBron'un 3-4 oynamasına da karışacak. Neyse seneye gidiyor hehe.

Popovich'in yaptığına sevindim mi, tabii ki hayır. Zaten Chuck'ın Pop ile yaptığı röportajı izleyip kapattım maçı. Ama spor bu yahu, koç istediği kararı alır, istediği adamı oynatır. Ayrıca en önemli oyuncuları son baharlarını yaşayan bir takım 6 günde 4 maç yaptıysa koç da böyle oyuncularını oynatmaz, haklıdır yani.

Popovich olayı çok net açıklamış ama bazı andavallar hala anlamakta güçlük çekiyor.



Profesyonel olarak spor yazan, bu iş için para kazanan bazı adamların Stern'ün ceza kararını desteklemesi ise inanılmaz, anlamıyorum.




Bu da aynı elemanın yazdığı yazı

89-90 sezonunda Lakers Magic Johnson ve Worthy'i oynatmadığı için 25.000 dolarlık ceza almış. Fakat o maçı Portland 130-88 kazanmış. O maçın istatistikleri burada. Gerçi 100 sayıyla bitse de Stern'ün karışmaması gerektiğini düşünüyorum






Son olarak dün geceden Pop-Sir:



Çarşamba, Kasım 28, 2012

First Challenge of Ataman - Accepted

Oktay Mahmuti ile geçen 2 yıl, tartışmalı da olsa biten birliktelik ve 3 kupalı Ergin Ataman ile çizilen yepyeni bir yol. Üst seviye oyuncular, aranılan sinerji ve artan beklentiler... Ergin Ataman'ın Galatasaray'ı sezona 3 kulvarda, 11'de 11 ile başladı. 11'in içinde, kupada Fenerbahçe, ligde ise Anadolu Efes galibiyetleri var. Ama bu 11 maç içerisinde Galatasaray'ın kendinden daha fazla sıkıntıları olan ve daha alt seviye takımlarla oynadığını unutmamak gerek. Nitekim herkesin ilk gerçek sınav olarak nitelendirdiği Lokomotiv Kuban deplasmanı, maç öncesi yaşanan olaylar nedeniyle pek ölçü alınamayacak olsa da, sezonun ilk darbesini de beraberinde getirdi.

Her ne kadar maç öncesi yaşananlar takımın halini, vaktini oldukça etkilemiş olsa da neleri yapıp, çoğunlukla neleri yapamadığımıza bir göz atalım. Kuban'ın farkı yaratan 3 oyuncusu da neredeyse hiç çıkmadan oynadı. Nick Calathes ve Simas Jasaitis sadece maçın sonunda 1 dakika kenara gelirken, Jimmy Baron ise toplamda 2.5 dakika benchte oturdu. Bu 3 oyuncu, 26/49 isabetle 59 sayı ile bitirdiler maçı. Savunmadaki problem çoğunlukla Nick Calathes üzerindeydi. Attığı 20 sayıdan önemlisi yaptığı 10 asist, hemen hemen hepsi penetre-pas üzerinden. Nitekim Jasaitis ve Baron'ın, ekstradan Zubkov'un bulduğu 9 3'lüğün anahtarı burada. Calathes'i savunurken P&R'da switch yapmayı da, show-up yaparak savunmayı da denedi Ataman bu maçta, ama her ikisi de işe yaramadı, üzerine Gordon ve Hawkins dahil, Calathes'in karşısında kalan tüm kısalar bire bir her pozisyonda da Yunan guarda yenilince hücum sistemleri tıkır tıkır işledi Kuban'ın. Calathes'in savunmasındaki sıkıntıyı kısmen fiziksel ve mental yorgunluğa bağlayabiliriz ancak yorgunlukla açıklanmayacak hatalar da yapılmadı değil. Şutu istikrarlı bir oyuncu olmamasına rağmen hep içine kadar girdi Gordon ve Hawkins, topuna el sokmaya çalıştık, ekmeğine yağ sürdük haliyle. Bugünkü maçta Calathes'e biraz mesafe verip geçilmemeye oynamakta fayda var. Dışardan atsın atabildiği kadar, penetresi engelleyip, penetre-pas oyunu oynamasına izin vermemek en akılcı çözüm gibi görünüyor. Baron ve Jasaitis'e fazla girmiyorum, bu iki oyuncunun performansı zaten Calathes'le doğru orantılı çünkü. Yapılacaklar basit, screen çıkışlarında kolaya kaçmadan oyuncuyu kovalamak, şutuna el göstermek yerine top aldırmamaya çalışmak daha mantık dahilinde gözüküyor. Ayrıca pis işleri çok iyi yapan Jasaitis'in hücum ribaundlarını kovalamasına dikkat etmek gerek, tutan oyuncu uyumamalı kesinlikle. Maric'e hemen hemen hiç post oyunu hazırlamadıkları da dikkat çekici bir unsur, P&R oyunlarında kullanıyorlar sadece. Toparlarsak, Calathes'e karşı switch yapmamak, yine Calathes'e karşı bire birde yenilmemek, ve Baron ile Jasaitis'in screen çıkışlarına dikkat etmek gerek.

İşin hücum kısmına gelirsek; penetre, penetre, penetre! Hawkins ve Gordon, Kuban'daki maçta her potaya gittiğinde iyi bir pozisyon çıkardı mutlaka. Hücumun anahtarı bu, kolay geçilen kısalarına karşı kuvvetli ( Hawkins-Gordon) ve hızlı (Ender, Engin) kısalarımızın mutlaka potaya gitmesi. Ayrıca Macvan'ın post oyunlarını Derrick Brown'a karşı çok daha fazla kullanmakta fayda var, her pozisyonda üstünlüğünü rahat şekilde kabul ettirecektir mutlaka. İlk maçta bizim vurulduğumuz silah, penetre-pas aslında onların da panzehiri diyebiliriz yani kısacası. Penetre-pas ve de size avantajımız, Galatasaray hücumunun ana hatlarını oluşturacaktır.

Hücumdan kısa, savunmadan oldukça uzun bahsettik ama zaten maçın anahtarı savunma. Onlar Galatasaray'ın savunmasını yenerek 25 sayılık farkı yakaladılar, Galatasaray ise onları savunmada bezdirip benzer bir marjı yakalamayı hedefleyecek, hedeflemeli. İlk maç sonunda Evgeny Pashutin'in de dediği gibi maç hazırlığı pek iyi değildi Ataman'ın, maç öncesi ULEB'le yaşananan git geller de kısmen kabul edilebilir bir  gerekçeydi ama bu sefer bahane yok. Ataman'ın yaptığı açıklamalara bakarak her zamanki gibi bu tarz mağlubiyetlerinden ardından hırs dolduğunu görmek mümkün, bu kez maç analizini de kusursuz yapacaklarına eminim. 25 sayılık fark çok aldatıcı, yukarıda bahsettiğim küçük değişiklerle tablonun tam tersine döndüğünü görebiliriz yarın. Ergin Ataman'ın Galatasaray'ının ilk ciddi savaşı, rüştünü ilk ispat edeceği gün, karakter koyacağı gün. Galatasaray cephesinin motivasyonu tam, sıra taraftarda o zaman; bugün saat 20:00'de Abdi İpekçi'de görüşmek üzere!

Pazar, Kasım 25, 2012

Efes Pilsen Üzerine Eleştiriler

   Eski ve güzel günlerinden günümüze taşıyamadıklarıyla ülke basketbol gündemini sürekli meşgul eden Efes üzerine bir şeyler yazmak en azından kendi adıma önemli. Çünkü beni basketbola ilk bağlayan, bu oyunun Avrupa ayağında beni cezbeden şeydi Efes Pilsen. Euroleague için özel bir şeyler hissetmemi sağlayan, çarşamba akşamları 21:45'ten 23:00'a kadar babamın "yat artık yarın okul var" uyarılarını geri çevirmemi gerektiren kadar önemliydi. Bugün birçok büyük takım taraftarının itiraf etmekte güçlük yaşadığı bir gerçek var ki ortada, Efes Pilsen ülkede basketbol adına neredeyse tek gerçekti. Bir zamanlar. Bu sefer Efes adına basketbolun teknik ve taktiğini değil, işin daha gerçek kısmını konuşmak istiyorum.

   Ülkede sporun büyük başları basketbol adına yatırım yapmaya başladıktan sonra, özellikle Ülker-Fenerbahçe birleşmesinden sonra doğal olarak basketbol gündemi taraftarıyla beraber o yola girdi. Bu kulüplerin gerek medya olsun gerek ülkedeki insanların geneline hitap etmesi olsun, basketbol camiasında güçlenmeleri ve hatta kirlenmeleri de uzun sürmedi. Bu noktada Efes adına her şey temizdi demiyorum ama neler döndüğünü bilmem imkansız. Konuyu dağıtmadan, Efes'in neden büyük bir hatalar zinciri arasına girdiğini ve yaşadığı psikolojik çöküşü konuşalım. Yukarıda bahsettiğim gibi, Efes Pilsen'in Türkiye için ifade ettiği anlam değişimi aslında bugünün temelinde yatan. Galatasaray ya da Fenerbahçe, bu takım taraftarları için kendi takımları elbette önemliydi ama Efes Pilsen'in o dönemde aldığı destek bir kulüp taraftarlığı düzeyinden fazlasıydı. Avrupa organizasyonlarında Efes Pilsen ülkenin takımı olarak alırdı bu desteği. Bunda, taraftarlar arasında ayrıma gidecek bir politika  olmaması da önemliydi. Bugün var mı diye sorarsanız, yok denilemez fakat rekabetçi ortamın getirdiği bir gerginliğin olduğu kesinlikle söylenebilir.
 
   Şuraya kadar yazılanları özetlemek gerekirse; üç büyük kulübün basketbola rekabetçi ortamı getirmesiyle medya ve taraftar ikilisinde noksan kalan bir Efes gördük. Sadece Efes'le olan bir rekabet değildi bu, diğer üç kulübün giriştiği rekabet arasında kayboldu Efes Pilsen. Bu noktada medyanın tutumu çok açıktı. Sonrasında ortaya çıkan ortamda Efes Pilsen kendi sahasındaki maçları bile 8 bin rakip taraftara karşı oynamak zorunda kaldı. Yalnız kalan kulüp, son derece yanlış yönetim kararlarıyla daha da kötü bir hal aldı. Organizasyonsuz, plansız, para odaklı, gelenin gideni hatırlamadığı bir takım yaratıldı. Para konuştu, paralar savruldu. Tüm bunlar yaşanırken takıma sahip çıkabilecek bir dış oluşumun olmaması, kulübün sadece şirket yöneticilerine bağlı olması zaten kanayan yarayı derinleştirdi. İyi kadrolar kursanız dahi, başarı hiçbir zaman sadece bununla gelmiyor. Bu kadar açık ve ortada olan gerçeği hep eliyle itti Efes. Avrupa'da Amerikalı madeni oldukları zamanları, tüm ülkenin tanıdığı ve izlemeye gittiği oyuncuları bulmakta nokta atışı yapan takımı kaybettiler. Marcus Brown, Antonio Granger ve nicelerinin formaları bugün hala birilerinin duvarında asılı duruyor belki ama yeni nesile hiçbir şey vaad etmiyor Efes.

   Tüm bunların üstüne gelen isim değişikliği, kimlik değişimine gidilmesi için iyi bir fırsat bile olabilirdi. Kanun maddesinin mantığını tartışmıyorum, sadece değişiklik için bir ışık olabilirdi. Şu ana kadar başarılı olduklarını söylemek doğru olmaz, olmadılar demek için ise erken.

   Bir başka değinmek istediğim şey ise altyapı. Efes'in ülke basketbolunda hala hükmettiği konulardan biri bu olabilir. Hala en iyi altyapıya sahip kulüplerden biri onlar, bu bile Efes için geriye dönüş için büyük bir umut. Efes'in artık "harcayan" kimliğinden sıyrılıp "pazarlayan" konumuna gelmesi elzem. Arkalarında bulunan şirket çok güçlü olabilir, ama şuraya gelinen süreçte yaşanan psikolojik travma maddi sıkıntılardan bağımsız Efes Pilsen'i yok edebilir. İsim değişikliğinin bitiremediği Efes'i başarısızlık ciddi manada yıkabilir. Kritik bir dönemeç burası, hele ki her sene çıkan "Efes X ile birleşiyor" iddialarından sonra.

   Şimdiye bakarsak, Efes Oktay Mahmuti ile yeni bir yola girdi. Mahmuti camiayı yakından bilen bir adam, Efes'i de bilen bir adam. Sezon başında konuşulan "Mahmuti'nin takımı değil" konusuna girmek istemiyorum ancak Efes'in bu sezon da verebileceği şeyler sınırlı gözüküyor. Olası bir boş sezondan sonra yeniden bir koç getirmek dehşet verici olabilir. Gerekirse bütçeyi kısıp yıldızlardan uzak durup gerçekten Efes için mücadele edecek olan oyuncularla yola devam edilmeli. Evet Savanovic, Vujacic, Farmar ve diğerleri birer yıldız -genel tabirle, bana kalırsa Vujacic asla bir yıldız olmadı- olsa da bu adamların onları hedefe kitleyecek olan bir taraftara sahip olmadan sahada mücadele etmeyeceklerini biliyoruz. Mücadelen kastım, varını yoğunu vermek. İki sezondur sahada sadece hayalet kadar bile iş yapmayan Stanko Barac'ı hayata döndürecek olan şey Twitter'dan yazılan taşlamalar değil, direkt Barac'ın yüzleşmesi gereken taraftar. Salonda. Bunu şu an yakalamak imkansız gözüküyor, bu yüzden Efes parayı taraftar çekmek için harcamak yerine A lisansına hala sahipken parayı organize edebileceği bir 2-3 sezona bakmalı. Mücadele veren, gerçekten Efes Pilsen için oynamak isteyen oyunculara hala sahipken çok geç kalmamaları da yararlarına olur gibi.

Çarşamba, Kasım 21, 2012

Grafik: Şampiyonluğun Sırrı

NBA'de şampiyonluğun sırrının takım oyunundan ve sayı yükünü paylaşmaktan geçtiğini kanıtlayan grafikler:

Celtics
Lakers
Bulls

Knicks



Cuma, Kasım 16, 2012

DeAndre Jordan'dan Osuruk Ardına Osuruk



O kadar insanın  2.14'lük Jordan'ı tanıması pek normal gelmese bile güzel bir video olmuş. 

Cuma, Kasım 09, 2012

İşin Ustası #2: Triangle Offense

  Mike Brown'ın Lakers'tan kovulmasından hemen sonra birçok kaynak odaklarını Phil Jackson üzerine çevirdi. Phil gelir mi gelmez mi bilinmez ama Phil Jackson'dan konu açılınca akla da ilk gelen şeylerden biridir triangle offense (üçgen hücum sistemi). Step-back jumper ile başladığımız diziye üçgen hücum sistemiyle devam edelim o halde.

Perşembe, Kasım 08, 2012

Video: Whoop 'Em Mavericks Style



İlk izlediğimde videoyu kimin yüklediğine bakmamıştım. Her yönüyle vefakar olan Mavericks taraftarından birinin videosu falan sanarken ciddi ciddi Mavericks'in orjinal hesabı yüklemiş, American Airlines Center'da defalarca duymaya başlarız artık. Gangham Style çalmasından iyidir gerçi.

Çarşamba, Kasım 07, 2012

Kobe vs LeBron vs Jordan: Maç Kazandıran Basketler



Son saniyelerde maçı takımına kazandırmak veya skoru eşitlemek amacıyla yapılan atışlar basketbolcular için en sıkıntılı anlar olsa gerek. Oyunun çoğu anında geriye dönüş yapabilirsiniz, ilk çeyrekte kaçırdığınız şutları oyun içinde ilerleyen zamanlarda telafi edebilirsiniz, fakat maçın son saniyelerinde yaptığınız o atışlar çoğu zaman her şeyi gölgesinde bırakır. Harika oynayan bir oyuncunun son saniyede pas vermesi bile yargılanabilir bir hale gelebilir. Ör: James.

İşin özü, süperstar oyuncudan en kritik anda ortaya çıkıp takımını kurtarması beklenir. Ve tabii bunlardan sonra o şutun girmesi..

Salı, Kasım 06, 2012

Video: Uncle Drew

Bilmiyorum bunu boşuna mı paylaşıyorum ama orada bir yerlerde hala izlemeyenler varsa görsün isterim. Kyrie Irving oynamakla kalmayıp, hem yazıp hem de yöneterek meziyetlerinin sadece basketbolla sınırlı olmadığını gösterdi. Part 1 çok beğenilince doğal olarak Part 2 için beklentiler yükselmişti. Kevin Love ve Bill Russell isimleri bu beklentiyi karşılar cinsten.

Part 1:



Part 2:



Kevin Love şu maskeyle hiç vazgeçmeyen kötü beyaz adam rolünde rahatça oynatılabilir.

Umarım Part 3 de gelir.

Bynum'ın Yüzüne Ne Olmuş?


Kwame'yi ilk beşte gördükten sonra verdiği tepki olabilir mi? Ya da Kwame'nin sözlerini öğrendikten sonraki an.




Pazartesi, Kasım 05, 2012

Sakal ve Ekibi


Houston Rockets'ın yaz aylarında yaptığı hamleler çok konuşuldu, ancak Morey bombayı sona bırakmıştı. Jeremy Lin ve Ömer Aşık'a 3 yılda toplam $50 milyon ödenecek olması kimilerine göre Rockets organizasyonunun 3-4 yılını çöpe atmaktı, tabii ki Morey onlardan biri değildi. 

İşin Ustası #1: Step-Back Jumper


   Bloga yeniden bir şeyler yazmak istediğim zaman en büyük sıkıntı elbette yazacak bir şeyler bulmak oluyor.
Yine bu konuda düşünürken yüzlerce maçta izlediğimiz, çoğu zaman beynin alışmışlığına yenilen bazı hareketleri, taktiksel çizimleri ve bunların ustalarını ele almaya karar verdim. Ne kadar uzayacağını bilemem ama eğlenceli ve bilgilendirici ya da bilgileri tazeleyici bir dizi olacağını düşünüyorum.

   İlk olarak daha çok NBA sahnesinde tanık olduğumuz, basit görünen ama aslında çok fazla çalışma gerektiren ve bu doğrultuda büyük bir hücum silahı haline gelebilen "step-back jumper"a bir göz atacağız.


Pazar, Kasım 04, 2012

LeBron'un Kafa Bandının Zaman Çizelgesi



Geçtiğimiz yıllarda buna benzer bir post TBJ'de yayınlanmıştı. Laf dönüp dolaşıp Bron'un kafa bandı ve kelliğine gelince hatırladım ve paylaşmak istedim. Kellikten muzdarip olduğunu biliyoruz ama kapatmaya çalışarak biraz daha ön plana çıkarıyor. 3-4 yıl içinde Drexler'ın Portland'daki son yıllarına dönmesi muhtemel.





Yıl: 2003
Alın Açıklığı: 1.9 cm

Salı, Ekim 16, 2012

Jordan Markası Westbrook İçin Gözlük Üretiyor



Gözlükleri ve kıyafetleriyle her basın toplantısında eşek gibi 'ben buradayım' diyen Russell Westbrook için bir ilk yapılıyor. Jordan markası ilk defa bir oyuncusu için gözlük üretecek.



Cumartesi, Ekim 13, 2012

Belgesel: The Dream Team

Michael Jordan'ın giydiği şeylerle makara yapan bir blogun diplerinde gördüm linkleri. İlk çıktığı zaman internetten link bulup gece gece izleyip inanılmaz keyif almıştım, hatta uyanınca bir daha üstünden geçmiştim. Basketbol tarihinin görüp göreceği en iyi takımın perde arkasında neler yaşandığını 20 yıl sonra öğrenmek bile inanılmaz keyif vericiydi. Jordan'ın "Isiah Thomas sorusu yok" derken kameraların kayıtta olmadığını düşünüp kızgın ve endişeli şekilde bakışı bile benim bu belgeselden haz almam için yeterli aslında. Veya Magic Johnson'ın Michael Jordan'a her idmanda meydan okuması vs. Daha bir çok şey var. İyi seyirler.

 1.parça:


drm1 ile  3030fm

2.parça:


drm2 ile  3030fm

Cuma, Ekim 12, 2012

Kobe-Parker Atışması



Geçen gün Portland maçından sonra Kobe birkaç muhabire eski takım arkadaşlarıyla ilgili epey sallamıştı. Söylediklerinin haklı yanı olabilir ama Parker hakkında biraz fazla kaçırmıştı. Özellikle arkasından öyle atıp tutması pek hoş olmadı.

"Smush Parker, Kwame Brown ve Chris Mihm'le beraber oynarken neredeyse MVP oluyordum. Maç başına 45 şut falan kullanıyordum. Ne yapmamamı bekliyordunuz? Kwame veya Mihm'e pas atmamı mı?"

Buraya kadar söyledikleri dürüstlüğünün göstergesi. Herkesin de düşündüğü şeyler zaten. Sonrasında konuşmasına şöyle devam etmişti:

"Parker benim gördüğüm en kötü oyuncu. NBA'de hiçbir takımda süre almamalıydı. Point guard almak için biraz cimri davranınca o da kontratı buldu."


Bugün Parker bir radyo programına çıkmış ve Kobe'ye cevap vermiş:






"Söyleyecek hiçbir şey bulamıyorum. Utandım sadece. İsmimin hala o adamın ağzında ne işi var? İki yıl boyunca Los Angeles'ta bulunmuş olmak mükemmeldi. Herkes Lakers'ta süre alıp Kobe'yle yan yana oynamanın nasıl bir şey olduğunu soruyor. 2008'de de söylediğim gibi Kobe'yle oynamak abartıldığı gibi özel bir şey değildi. Yaptığı hiçbir şeye hakaret edemem. İş ahlakı muazzam, nefret etseniz bile yaptıklarını yok sayamazsınız. Onunla ilgili nefret ettiğim şey karakteri ve insanlara davranış şekli. Evet, Kobe Bryant'ın bu tarafından nefret ediyorum. Basketbol takım oyunu. Ekip işi yani. Bireysel sporlar gibi değil. Tenis veya golf değil. Eğer takımın süperstarı sizseniz takım arkadaşlarınızı rahat hissettirmeniz ve onları da oyunun içine dahil etmeniz gerekir. Ve Kobe Bryant bunu hiç mi hiç gerçekleştiremedi. 

Ben Lakers'ta idmanlara çıktım. Önüme gelen tüm point guardları geçerek o rolü hak ettim. Sezon ortasında Kobe'yle saha dışında konuşmaya çalışmıştım. Sonuçta takım arkadaşımdı. Bana onunla konuşamayacağımı söylemişti. Onunla konuşmayı hak etmem için sahada daha fazla şey yapmam gerekliymiş. Çok ciddiydi. Ancak sahada onunla konuşabiliyorduk. Konuşmaların çoğu topun ona verilmesiyle ilgiliydi.


Kobe kimseyle arkadaşlık kurmaya çalışmıyordu. Konuşmuyordu. Hep kendi özel güvenlik görevlileriyle takılıyordu. Deplasmana giderken uçağın arka kısmında tek oturuyordu. Phoenix Suns'a karşı play-off maçına hazırlanıyorduk. Phil Jackson takım içinde bağ oluşması için Lamar Odom'a kredi kartını verdi ve takımca yemeğe çıkmamızı söyledi. Yemeğe çıktık. Takımca aynı masada otururken Kobe köşede kendine özel bir masada oturuyordu.

Kısacası Kobe ne zaman mutluysa Lakers mutluydu. Kobe ne zaman gülümserse takım gülümsüyordu. Takımın adı Los Angeles Bryants olmalı.

Lakers'a uyum sağlayamadım çünkü Kobe yapması gerekeni yapmıyordu. Bir süre sonra ona pas vermeyi kestim. 2.yılımdan sonra Lakers'ta yer almamamın en büyük sebebi bu. Yani Kobe Bryant'ın kıçını yalamadığım için Lakers'ta kalamadım."

Umarım Kobe de cevap verir ama sanmıyorum. Bekleyip göreceğiz.

Perşembe, Ekim 11, 2012

2012-2013 Euroleague Sezonu Vaadleri

  Şu ana kadar çeşitli maç analizleri, Euroleague'e genel bakış vs. içerikli yazılar yazıldı. Peki bu sezon Euroleague bize neler vaat ediyor? Maddelemeye başlamadan önce belirtmek isterim ki, Olympiakos'un geçen sezon yaptıklarına baktığımızda bir daha öyle bir sezonu izlememiz vakit alabilir. Euroleague izleyicisi bu sezon televizyon başına geçtiğinde ya da salona gittiğinde beklentilerini geçen sezon yaratılan "peri masalları" tabanına oturtmamalı. Euroleague, Euroleague'dir. Avrupa'da ve hatta bazıları için tüm dünyada basketbolun "basketbol gibi" oynandığı en üst seviyeden bahsediyoruz. Lafı daha fazla uzatmadan maddelere geçelim:


  • Fenerbahçe Ülker - Kuşkusuz, Avrupa basketbolu analizlerinin de en çok merakla beklediği takım. Son yıllar içerisinde sponsoruyla birlikte başarıya yatırım için en çok çalışan takımlardan biri olarak lanse ediliyor Fenerbahçe Ülker. Buna rağmen Euroleague bazında herhangi bir başarı çizgisinden oldukça uzak kaldılar. Fakat bu sezon oluşturulan kadro ve başa getirilen koçun herkeste daha büyük bir heyecan yarattığı da bir gerçek. Avrupa'nın "elit oyun kurucularından" demenin bile hakaret sayılabileceği Bo Mccalebb'e dümeni teslim etmek mantıktan çok doğruluğun ta kendisi. Derin bir Fenerbahçe analizine girmek istemesem de şahsi fikrim; Fenerbahçe Ülker'in hala şampiyonluk için yeterli birikmişliğe sahip olmadığı. Fakat yatırım-marka-salon üçlüsünün üçüne de sahip olan bir takım için "favorilerden biri değil" demek o kadar basit değil.

  • Nikola Mirotic: The Old Knight Rises - Nikola Mirotic ismini şu ana kadar duymadıysanız burada işiniz yok zaten, ya da duymak için bir sebebiniz oldu. Sahada izlemekten ciddi manada keyif aldığım, "basketbol aklı üst düzey ve her türlü işi yapabilen" sıfatlarına doğuştan sahip bir oyuncu olarak Mirotic, Real Madrid'in Euroleague'deki eski heybetli günlerine dönüşünü başlatmak için bizimle beraber saatleri sayıyor olabilir. Real Madrid için şampiyonluktan ne düzeyde bahsedebiliriz, şüpheli. Ancak Mayıs ayında onları Londra'da izlememek için de bir sebebimiz yok. Barcelona'nın son dönem Euroleague performansı İspanya'nın diğer başıbüyüğünü arka plana itmiş olsa da geçen sezondan itibaren İspanya'da dizginleri yeniden ele alan tarafın Real Madrid olduğunu görüyoruz. Bakalım bize bu sezon neler verecekler.

  • Ettore Messina ve Yarım Kalan İşler - Geçen sezonun ağır favorisi CSKA, hedefe giden yolun son 3-4 dakikasında Ivkovic'e ve onun hastalıklı takımına kaybedince Kazlauskas'ın yerine işi tamamlaması için geçen sezonu Lakers'ta geçiren Messina getirildi. CSKA organizasyonunu muhtemelen (!) başkandan bile daha iyi bilen Messina bu sezona da ağır top CSKA ile başlıyor. Bahis şirketlerinin yine favorisi. Her CSKA dediğinizde o insana bıkkınlık getiren salonlarını hatırlarım. Eğer başarısız olurlarsa o salon da değişir. Belki. 

  • Dilenmelik: Underdogs - Euroleague'in vazgeçilmezleri elbette "underdog" olarak tarif edilen daha düşük bütçeli fakat taraftarı-oyun kimliği ile fark yaratan ve ağır toplara bir hayli sıkıntı çıkaran takımlar. Geçen sezon Cantu-Bilbao-Galatasaray üçlüsünün başı çektiği bu "tuttuğunu koparan" takımlar arasından bu sezon sadece Cantu yeniden Euroleague'de olacak. Ön elemeden gelen İtalyan ekibi yine sürpriz kovalayacak. Cantu'nun yanında bu sezon ilk kez Euroleague deneyimini yaşayacak olan Beşiktaş ve biraz da Khimki'yi sezonun kritik takımlarından sayabiliriz. 

  • Yüzü Gülmezler - Euroleague'in gediklisi olup, iddialı her sezonun ardından hayal kırıklıkları yaşayan birkaç takım için bu tanımı kullanmak pek yanlış olmaz sanırım. Başta Efes olmak üzere Milano ve Fener'i de bu kategoriye koyduk. Elimiz tam "Oly" yazarken Ivkovic'in yüz ifadesi gözlerimde canlandı ve istemsizce delete tuşuna bastım. Yüzü gülmezlerden Efes için yine olumlu şeylerden çok sorunlardan konuşuluyor fakat Oktay Mahmuti bu sefer takımını bir tık üste çıkarmak için günlerini harcayacaktır. Belki de en sağlam sigorta onlar için, o.

Yazıyı ele alırken saatin Euroleague'in başlama saatine yaklaştığını görüyor ve yazının daha espriye kaçan tarafını "belki" daha sonraya erteliyorum. Tüm basketbolseverlere hayırlı olsun: 


       

The Euroleague is Back.

Turkish Airlines Euroleague 1. hafta İddaa Tahminleri


Avrupa Basketbolu'nun Nirvana'sı Euroleague'in başlamasıyla birlikte, ben de bahis konusunda meraklı olanlara elimden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışacağım. Merve Toy gibi bir bahis profesörü olmasam da, faydalı olabilirsem ne mutlu bana..

711-CSKA Moskova-Lietuvos Rytas (8.5-16.5-150.5)

Geçtiğimiz sezona fırtına gibi giren ve bu formunu Final-Four'a kadar devam ettiren CSKA, final mücadelesinde büyük hayal kırıklığı yaratıp, tarihe geçen bir mücadelenin sonunda Olympiakos'a mağlup olarak ikincilik ile yetinme zorunda kalmıştı. Transfer döneminde en önemli iki oyuncusu Alexey Shved ve Andrei Kirilenko'yu kaybeden ve bu oyuncuların yerini Vladimir Micov ve Sonny Weems ile doldurmaya çalışan Rus ekibi, sezon boyunca bir çok sürprize gebe olacak ancak Rytas bu tür bir sürprizi yaratabilecek kalitede bir takım değil. En büyük silahı Olin Edirne'den hatırladığımız Renaldas Seibutis olan Litvanya temsilcisi, yaz dönemini oldukça sessiz geçirdi ve Janis Blums dışında dişe dokunur bir takviye yapamadı.
Bu şartlarda Rytas'ın 16.5 handikapın içerisinde kalması çok zor ama garanti oynamak isteyenler 8.5 handikaptan ilk yarı 1 oynayabilir..

Tahmin: İlk yarı 1

714-Elan Chalon-Asseco Prokom (3.5-6.5-148.5)

Bir tarafta rüya gibi bir sezon geçiren Fransa şampiyonu Chalon, diğer tarafta Union Olimpija ile birlikte Euroleague'in en kötü takımı olan Prokom. Chalon'un kadrosunda skorer forvet Blake Schilb'in olması bile ibreyi ev sahibine çevirmeye yeterli bir etken. Kaldı ki Polonya temsilcisi sezona tam anlamıyla rezalet bir başlangıç yapıp, Koszalin'e 96-82 mağlup oldu. İlk yarı ve maç sonu tercihlerinin ikisi de son derece mantıklı..

Tahmin: İlk yarı 1

717-Fenerbahçe Ülker-BC Khimki (3.5-7.5-154.5)

İtalyan anrenör Simone Pianigiani ve yepyeni bir kadro ile sezona başlayan temsilcimiz, Bo McCalebb-David Andersen-Romain Sato-Mike Batiste gibi üst düzey oyuncularla çıtayı bir hayli yükseltti. Takımın kaynaşması ve Pianigiani'nin sistemine uyum sağlaması'nın belli bir vakit alacağı aşikar ancak, takım tam anlamıyla hazır hale geldiğinde sarı lacivertli ekibin Final-Four hatta şampiyonluk adaylarının arasına girmesi oldukça olası. Geçtiğimiz sezonun Eurocup şampiyonu Khimki ise zaten Euroleague kalitesinde olan kadrosunu Petteri Koponen, Kelvin Rivers ve James Augustine gibi önemli isimlerle güçlendirdi. Evinde her takımı yenebilecek potansiyelde olan Khimki, deplasmanda ise aynı başarıyı gösteremiyor. Temsilcimiz bu maçtan galip ayrılacaktır ancak, 7.5 handikap bana biraz fazla gözüktü. 3.5 handikaptan ilk yarı 1 tercihi çok daha mantıklı..

Tahmin: İlk yarı 1

723-Armani Milano-Anadolu Efes (1.5-3.5-151.5)

Kendimi bildim bileli sezona final-four parolasıyla giren Anadolu Efes, her seferinde bir şekilde bu hedefin uzağında kalır. Kadro yapısına bakılırsa, bu sezon da hayal kırıklıkları ile geçecek gibi görünüyor. ''sistem coach'u'' olarak niteleyebileceğimiz Oktay Mahmuti'yi takımın başına getiren temsilcimiz bununla çok ters orantılı transferler yaptı. Kadrosunda hali hazırda Vujacic ve Barac gibi problemli isimler bulunmasına rağmen, hiç bir zaman ''winner'' olarak adlandırabileceğimiz türde bir oyuncu olamayan Jordan Farmar'ı dümene geçiren lacivert-beyazlılar tabir-i caizse ateşle oynadı. Kadrosunu Hendrix, Langford, Stipcevic gibi isimlerle güçlendiren Milano bu maçın net favorisi. Rahatlıkla İlk yarı 1-maç sonu 1 oynanabilir..

Tahmin: İlk yarı 1 maç sonu 1

Alt-üst tahminlerim: 714-alt (148.5) 716-alt (150.5) 725-alt (151.5) 



Salı, Ekim 09, 2012

NBA Takım Sahipleri Formalara Reklam İstiyor



Yaklaşık 3 ay önce bu konu yine gündeme gelmiş, gelecekte formalara reklam gelebileceği söylentileri çıkmıştı. Sanırım NBA takım sahipleri dışında bu işe olumlu bakan kimse yok. Olmaması da gayet normal. 66 yıllık lig tarihinde böyle bir şey yok çünkü. NBA dışında dünyanın neresine giderseniz gidin formalarda reklamlar var. WNBA'deki takımların formalarında da reklam var mesela. Çünkü daha ufak bütçeye sahip olduğundan ligi döndürmek için o reklamlara büyük ihtiyaç duyuluyor. Bazı takım sahiplerinin bu konuda giderek daha ısrarcı olması şahsen beni endişelendiriyor. Ne fark eder derseniz, çok şey be abi. Kobe'nin formasının üstünde Taco Bell yazsa güzel mi olur, bence olmaz.

Stern'ün açıklamalarına gelecek olursak, kendisi bu işe pek sıcak bakmadığını ama diğerlerinin bir anlaşmaya varması halinde karşılarında durmayacağını ve formalara reklam geleceğini söylemiş. Takım sahipleri bu konuda ikiye ayrılıyor. Reklamlardan elde edilecek paranın kendilerine büyük rahatlık getireceğini düşünenlerin sayısı hiç az değil.  Bildiğimiz üzere paranın söz konusu olduğu taraf her zaman kazanır. Muhtemelen yakın gelecekte formalarda reklam göreceğiz.

                                                             

Euro-Step Euroleague Preview Magazine

                                  I FEEL DEVOTION!

Adamlar yapmış. Real Madrid ve Pao yazılarını okuyabildim daha. Fakat 10 numara çalışma olmuş diyebilirim şimdiden. İngilizce bilenler için Euroleague sezonu öncesi ne olup ne bittiği yönünde çok güzel bir kaynak.

Okumak için buradan.

Pazartesi, Ekim 08, 2012

Ve Harden Şükretti..



NBA Sezon Öncesi Maçları-3

Şaka maka başlayalı 3 gün oldu. Bu hafta EL maçlarının sonrasında ligimizin başladığını düşününce heyecanlanıyorum. NBA'de taraftarı olduğum Bulls'un başına gelenler sebebiyle pek umutlu olmasam da bu yıl Euroleague' fazla beklentilerle giriyorum kendi açımdan. Beşiktaş dışındaki takımlarımız geçtiğimiz yıllara nazaran çok sağlam geliyorlar. Her neyse konuyu saptırmadan dün akşam oynanan maçlara geçelim.



Boston Celtics'in resmi sitesindeki değerlendirmede yer aldığı gibi "Milano takımı Fenerbahçe'nin gücünde değil" diye söylemek yanlış olmaz. İlk maça nazaran Garnett ve Pierce çok daha az süre aldı. Bunun sebebini maçın farka gitmesi olarak açıklayabiliriz. Fenerbahçe maçının Jeff Green'le birlikte en iyi ismi olan Sullinger ilk maça nazaran daha az süre alsa da 9 sayı 7 ribaundla ilk maçtaki oyununun tesadüf olmadığını gösterdi. Millsap'in ilk sezonki haline benzetiyorum onu biraz. Celtics'e çok faydalı olacağını düşünüyorum. Öte yandan Jeff Green cidden çok formda. Yaz boyunca çalışmış olmalı. Ayrıca dün gördük ki Rondo yaz boyunca Asya gezisi veya GQ'la çalışmak dışında oldukça da şut idmanı yapmış.




Videonun en ilginç yanı Ray Allen'ı Miami Heat forması içinde görmek oldu doğal olarak. 34 numarayı tekrardan giymesi de cabası. Hazırlık maçı olduğu için sonuçlara değil de kadrolara yöneliyorum daha çok. Heat'in kadrosu geçen seneye göre çok daha iyi. Ray Allen gibi hala çok yüzdeli sokan-geçen sezon%45'le üçlük attı- keskin bir şutörün Miami'ye katkısı herkesin beklediğinden çok daha fazla olacak. Ne kadar sağlıklı kalabileceği soru işareti olsa bile Heat adına çok doğru hamleydi. Lewis'in yerine pivot alınabilir miydi sorusu geliyor akıllara. Çünkü takımın hala gerçek bir pivotu yok. Joel Anthony veya Pittman'ı saymıyorum. Sayılacak bir yanları yok çünkü. Milicic hamlesi bile çok mantıklı olurdu onlar adına. Özellikle Lakers gibi pota altı inanılmaz olan takımlara karşı işin savunma kısmında neler yapacakları merak konusu. Bu sene LeBron'u 4 numara oynarken epeyce göreceğiz. Zaten verdiği demeçlerde boyalı alandaki oyununu geliştirmek için uğraştığını söylemişti. Geçen sene bir şekilde pivotsuz şampiyon olmayı başardılar. Fakat bu sene finalde Lakers'la eşleşirlerse boyalı alanda başları epey ağrıyabilir.

Hawks içinse söyleyeceklerim sınırlı. NBA'de Bobcats'ten bile daha amaçsız gördüğüm bir organizasyon kendileri. 6. olayım, ilk turda eleneyim kafasındalar yıllardan beri. Joe Johnson'a 6 yıl $126 milyon vererek bunu kanıtlamışlardı. Johnson'ı göndererek en azından bazı şeyleri değiştirmeye çalıştıklarını gösterdiler. Louis Williams, Devin Harris'i aynı anda takıma katmaları kulağa tuhaf geliyor. Teague de hala takımda.



Bu sene konferanslarının diplerinde yer alması beklenen iki takım. Hornets'te gecenin en komiği Ryan Anderson'dı. Howard olmayınca feci halde oyunun geriye gideceğini söylemiştim. Howard'sız dönemde beni utandırmıştı. Fakat ilk maçında 11'de 1'le oynadı Anderson. Kontrat yaramamış gibi. Robin Lopez gibi yetenek yoksunu birinin hala ilk beş başlıyor olması can sıkıyor. Onlar için en önemli soru Davis'in sezon içinde neler yapacağı. Rivers'tan beklentiler o kadar yüksek değil.

Magic taraftarı ve takımıyla ligin en yıkılmış takımı olabilir. Howard'ı yollarken süperstar alamamaları onların suçu tabii ki. Afflalo ve birkaç çapulcu yerine Bynum'ı alabilirlerdi mesela. Takımın süperstarı Nelson'la tekrar imzaladılar. Turkish Jordan'dan da çok şey bekliyorlar bu sene. Dün 5'te 1 atarak başladı sezona. Konferanslarında ilk 10'a girerlerse büyük iş başarmış olurlar ama çok zor. 2013 Draftı için çalışmaya başlasınlar şimdiden.



Herkesin ne yapacaklarını merakla beklediği takım Lakers Warriors'la karşılaştı. Bilindiği üzere Howard'ın sırtındaki sakatlığı devam ediyor. Sezonun başlarını da kaçıracağı konuşuluyor. Fakat en azından 10 numaralı formasıyla Steve Nash'i görebildik. Mike Brown 19 oyuncuya şans verdi. Howard'ın yerine Kanadalı çaylak Sacre'ye ilk beşte süre buldu. Ancak geçen sene önemli işler yapan Jordan Hill'in normal sezonda Howard'ın back-up'ında kimselere süre bırakmayacağını düşünüyorum. Keza Jamison'ı da 4 numarada kullanacağını düşünürsek o iki pozisyonda oldukça zengin kadroya sahip Lakers. Herkesin merakla cevabını beklediği soru Nash ve Kobe'nin topu nasıl paylaşacaklarıydı. Normal sezon başlamadan cevabını öğrenmek mümkün değil. Kobe'nin geçen sene maç başına 38 dakikada 23 şut kullandığını hatırlatalım. Howard, Nash ve Gasol'ü barındıran bu kadroda o kadar şut kullanacağını düşünmüyorum.

Warriors ise 3-4 yıldır aynı. Tempolu oynayıp atarak kazanmaya çalışıyorlar. Geçen sezon Bogut'u alarak  iyi fakat riskli bir hamle yaptılar. Bogut sağlıklı kalabilirse Lee ile boyalı alanda epey etkili olacaklardır. Ayrıca 3 yıldır ülkemizde oynayan Kinsey Warriors'ın kadrosunda. Dün Curry kadroda değildi. Bogut ve Curry takıma katılınca her şey netlik kazanacak.

İlk iki günün yazıları için tıklayın.

Not: Takımların her maçından sonra dağınık dağınık notlar sunacağıma izleyip en sonunda takım değerlendirmeleri yapmaya karar verdim. Takipte kalın.

Enes Lütfen Dans Etme




Pazar, Ekim 07, 2012

NBA Sezon Öncesi Maçları-2

Dün gece NBA sezon öncesi hazırlık maçları kapmasında oynanan 4 maç vardı. İlk gün Fenerbahçe Ülker Boston Celtics'i İstanbul'da ağırlamıştı. İlk gün yazısı için buradan.

Hazırlık dönemi olduğundan dolayı takımlar %50'lerini bile gösteremiyorlar çoğu zaman. Çaylaklar ve hazırlık kampında yer alan yeri sağlam olmayan oyuncuları görmek açısından çok önemli bir dönem elbette. NBA Europe Live Tour 2012 kapsamında oynanan Mavs-Berlin maçıyla başlayalım.

Dallas Maverics Alba Berlin'i 89-84 mağlup etti.



Dallas Mavericks şampiyon olduktan sonra 2012-13 sezonu öncesindeki transfer sezonuna odaklanmıştı. Chandler'a kontrat vermemelerinin sebebi Deron Williams veyahut takımı Nowitzki'yle birlikte sırtlayabilecek bir oyuncu almaktı. Bir aralar Howard da listelerinde yer alıyordu. Ancak yaz dönemi onlar için hayal kırıklığıydı. Özellikle çoğumuz Williams'ın Nets'ten ayrılıp Texas'ın yolunu tutacağına kesin gözüyle bakıyorduk. Yaz döneminde hiçbir şey yapmadı da değiller tabii. Mayo, Kaman ve Brand oldukça iyi eklemeler. Lige gelmeden önce Mayo hakkında ne konuşulduysa tersi çıktı. Ciddi ciddi süperstar olabileceği konuşuluyordu ancak geçtiğimiz birkaç sezonda pek bir şey göremedik. Brand'in kariyerini ise sakatlık öncesi ve sonrası diye ayırmak gerekli. Dallas'ta 2.beş sahadayken boyalı alanda skor yükünü çekecektir. Kaman ise Haywood ve Brandon Wright'tan sonra çölde bulunan vaha gibi. Kaman dünkü maçta yapabileceklerinin ufak bir özetini gösterdi. Boyalı alanda bitirdiği basketlerden ziyade orta mesafeli şutunun olması takım arkadaşlarının içeri penetrelerinde rakibin boyalı alana gömülmesini engelleyecektir.

Dünkü maçın Mavericks tarafından en olumsuz yanı Beabouis'nın bileğinin dönerek maçı yarıda bırakmasıydı. Pazartesi sabahı durumu belli olacakmış. Ligin underrated oyuncuları arasına koyabileceğim Shawn Marion ve Vince Carter da bu takımın sırtını dayayacağı oyuncular olacak. Carter'ın yüzdeli şut atması ve Marion'ın işin savunma kısmında göstereceği efor çok çok önemli. Ayrıca geçtiğimiz sezonu -kendi standartlarında- kötü bir şut yüzdesiyle bitiren Nowitzki'nin bu sezon göstereceği performans, takımın normal sezonu nerede bitreceğini belirleyecek en büyük etkenlerden biri olacak. Mavericks Europe Live Tour'daki son maçını yarın Barcelona'ya karşı oynayacak. Bu arada bugünkü Real Madrid-Barcelona derbisinde tribünde olacaklar.

Alba Berlin için ise söyleyecek pek bir şey yok benim açımdan. Bundesliga'da ne oluyor ne bitiyor pek bilmiyorum ama Euroleague'de işleri çok zor. Ligin en kolay grubuna düşmelerinden dolayı bir üst tur gelebilir fakat oradan sonrası imkansız. Tar Heels çıkışlı Thompson'a sırtlarını dayamış durumdalar. Euroleague Fantasy oynayanlar Thompson'a rahatça abanabilirler  Ayrıca Heiko ve Djedovic'i kadrolarında bulunduruyorlar. Elan Chalon ve Prokom'u altlarına alıp gruptan çıkabilirler.




Gecenin bir diğer maçında Grizzlies Real Madrid'i ağırladı. Grizzlies Madrid'i 105-93 mağlup etti. Real Madrid'de Felipe Reyes 1-8, Llull 2-10 ve Slaughter 2-8 saha içi isabetiyle oynadı. Genel olarak kötü şut attı Madrid. En çok dikkatimi çeken şey Gay'in 38 dakika, Conley'nin 36 dakika ve Gasol'ün 34 dakika sahada kalması oldu. Hollins hazırlık maçı olduğunu unutmuş olsa gerek. Kadroda olup olmayacağı belirsiz 5-6 oyuncuya süre dahi vermedi. En azından Celtics, Spurs ve Mavericks gibi Avrupa takımlarına karşı oynayan iki takımın yaptığı şeyi yapmadılar.


Real Madrid'in geçtiğimiz sezona göre daha iyi bir kadrosu olduğunu söylemek pek yanlış olmaz. Özellikle  Rudy Fernandez Euroleague'de büyük fark yaratacaktır. Fenerbahçe Ülker'le birlikte grup liderliği için çekişeceklerini düşünüyorum. Llull'ü hiç sevmediğimden mi bilemiyorum ama Sergio Rodriguez varken Llull'ün oynaması bana garip geliyor. Dün de 20 dakika içinde yaptığı 10 asistle klasını konuşturdu Rodriguez.

Memphis Grizzlies kadrosunu tam anlamıyla koruyan birkaç NBA takımından biri. Play-off'larda Clippers'a 28 sayıdan maç verdiklerinde sezon kısmen bitmişti onlar için. Ellerine daha birçok kere şans gelse de o maçı verdiklerinde film kopmuştu kanımca. Zach Randolph ve Marc Gasol'lü pota altıyla ligin bu alanda iyi takımlarından. OJ Mayo dışında takımdan ayrılan önemli bir oyuncu olmadı. Bayless dışında hatırı sayılır katkı verecek biri de gelmedi. Wayne Ellington'ın fazlaca süre alacağını düşünmüyorum. En başta söylediğim gibi Grizzlies kadrosunu koruyarak yoluna devam etti. Geçen seneden bildiğimiz üzere, çok üst düzey basketbol oynayabilen fakat zaman zaman ritm bozukluğu yaşayıp basit hatalarla maç verebilen bir takım. Mayo'nun benchten getirdiği katkıyı arayabilirler.



Spurs Siena'yı 29 sayı farkla mağlup etti. Pop tam tamına 18 oyuncuya şans verdi. Esasında sezon öncesi maçlarından beklenen ve bana göre doğru olan şey Pop'ın yaptığı gibi nasıl bir performans vereceği belli olmayan oyuncuların ne yapacağını görmektir, yani onlara süre vermek.

Öncelikle Siena bitmiş diyerek başlayalım. Cidden bitmiş. O her sene F4'ü zorlayan takımdan eser yok. Kadronun yaşadığı değişim olumsuz anlamda inanılmaz.Kolay gruba düştüklerinden dolayı Top 16 göreceklerdir fakat ilerisinin olacağını düşünmüyorum. Ayrıca Brown her maç 15-20 şut kullanacaksa işleri var. Ne diyim taraftarına Allah sabır versin.

San Antonio Spurs ise tıpkı Grizzlies gibi kadrosunu tam anlamıyla koruyor. Yüzüğü parmağına takmış Eddy Curry dışında dikkatimizi çeken çok fazla isim yok. De Colo'nun ne yapacağı merak konusu. Parker'ın backup'ında bulduğu sürelerde kendi oyununu NBA arenasına taşıyabilirse kalıcı olabilir.  Takım için tek olumsuzluk 3 büyük oyuncusunun her sene bir yaş ilerlemesi konusu. Fakat bu mevzu 3-4 yıldır dönüyor zaten. Parker'ı bir kenara koyalım adam daha 30 yaşında. Ginobili 35, Duncan 36 yaşında. Geçen sezonun bana göre en iyi iki çaylağından biri olan Leonard'ın 2.sezonunda nasıl performans göstereceği onlar adına çok önemli. Ve son olarak Boris Diaw hala kilo vermemiş. Normal sezonda Diaw ve Curry'li bir pota altı görmek nasip olur umarım.



Gecenin en güzel maçı Las Vegas'ta oynandı. Ty Lawson'ın son saniye basketiyle Nuggets Clippers'ı 106-104 mağlup etti. Deandre Jordan'ın 'NBA'in geleceği' Javale McGee'ye art arda 3 blok vurması canımızı oldukça sıktı. İşin şakası McGee'nin beyin ameliyatına ihtiyacı var. Karşısında 70-80 cm'lik çocuklar olduğunu sanıyor bazen. Topu korumayı veya rakibin blok vurup vuramayacağını düşünmeden hareket ediyor. Neyse annesini özledim, dürüstçe itiraf ediyorum.



Nuggets'ta Anthony Carter'ın hala süre aldığını görünce kendimi yaşlı hissetim. 37 yaşında fakat basketbol kariyeri ben bebekken bitmeliydi, ayrıca geçtiğimiz sezon hiçbir şey yapmadı. Takımda ona gelene kadar birçok isim var, Karl muhtemelen süre vermeyecek ama takımda olmasını da pek anlamıyorum. Keza Koufos'u da geçtiğimiz sezon 24 maçta ilk beş oynattı. Mozgov'un Koufos'tan çok çok daha iyi olduğunu düşünüyorum. Nuggets'ın olay takas sonucunda kadrosuna kattığı Igoudala, onların bu yaz için en önemli hamlesi. Afflalo karşılığında geldiğini düşünürsek ucuza kapattıklarını söyleyebiliriz. Geçtiğimiz sezon pek süre alamayan Jordan Hamilton dün 17 sayıyla oynadı. Bu sene 10-15 dakika civarında süre alabilir. Nuggets geçtiğimiz yıla göre biraz daha şekillenmiş bir kadroya sahip.

Clippers cephesinde oldukça fazla yeni isim var. Willie Green, Lamar Odom, Grant Hill, Matt Barnes, Jamal Crawford. Ronny Turiaf.. Sanika Boru Elazığspor gibi oradan buradan oyuncu aldılar. Gerçi takımın ana parçaları olduğu gibi duruyor. Paul, Griffin, Jordan vs. Yeni oyuncuların takıma adapte olup olamayacağı çok önemli. Lamar Odom'ın geçen sezon yaşadıkları ortada. Bu sezon yeterli seviyede konsantre olacağını düşünüyorum. Yaşına rağmen hala çok değerli bana kalırsa. Flop cezaları en çok bu takımı vurdu. Griffin ismi başlı başına yeterli. Merakla bekliyoruz. Önümüzdeki birkaç maçta yeni oyuncuların performanslarını daha iyi göreceğiz. Çünkü Paul dün gece oynamadı.

Bugünün Programı:

19:Milano-Celtics
21:Bobcats-Wizards-Yeni Bobcats keyif verecek :( -
21:30:Magic-Hornets
05:Lakers-Warriors



Cumartesi, Ekim 06, 2012

Michael Jordan Seslendirme Yapıyor


Michael Jordan NBA2K13 reklamlarının seslendirmesini yaparken..

Tv için yapılmış reklam:

NBA Sezon Öncesi Maçları-1



NBA'de sezon öncesi karşılaşmaları dün itibariyle başladı. Bizim için en özel maçtı şüphesiz. Celtics'in 3-4 gündür buralarda olup, antreman yapması oldukça hoştu. Sezon öncesi karşılaşmalarının tamamına yakınını izlemeyi planlıyorum. İzlediğim sürece de burada birkaç şey paylaşacağım. İlgilenenler arada yoklarlarsa iyi olur.



Celtics'in burada Fenerbahçe'ye kaybetmesini görmek epey güzeldi. Öte yandan bir şey ifade ediyor muydu derseniz, hayır etmiyordu. Celtics takımı toplamda 3-4 idmana çıktı ve ayrıca sezon öncesi hazırlık maçı olduğundan fazlaca savruklardı, açıkça belirtmek gerekirse bu savrukluğun gerçekleşmesinin ana sebebi Fenerbahçe'ydi. Pazar günü oynayacakları Milano maçında aynı şeylerin gerçekleşeceğini düşünmüyorum.  Özellikle Bo McCalebb'in deliciği 2.yarıda Celtics'i çok zorladı.
Oynamaya aç olan Jeff Green ve çaylak Sullinger dışında pek etkili bir isim yoktu. Boş şutları sokan Terry'i de bunların içine koyabiliriz sanırım. Fenerbahçe'nin de kazanmak için her şeyini yaptığı söylersen atmış oluruz. Takım oyununu sahaya iyi yansıtıp ve şutları sokunca Fener maçı önde götürdü. Fenerbahçe'nin kadrosu gerçekten inanılmaz. Hani neresinden bakarsanız bakın. Allah Bo McCalebb'i korusun. İzlemesi inanılmaz keyifli. İçeri penetreleri, Rose gibi havada dengesini koruyarak bitirdiği turnikeleri vs. Fenerbahçe Ülker'in bu sezonki en önemli kozu şüphesiz. Sato'nun performansı da çok etkileyiciydi. Fenerbahçe Ülker dış şutlarda istikrar yakaladığı zaman durdurulması çok çok zor. Fakat Sato ve Bogdanovic istikrardan biraz uzak. Zaten kanımca o şutlardaki performans belirleyici etken olacak büyük maçlarda.

Celtics'in bu seneki kadrosu geçen senekinden daha iyi. Bradley'nin play-off'larda oynayamadığını düşününce hele. Evet Ray Allen yok ancak Terry onun yerini dolduramayacak bir oyuncu değil. Ray Allen bu takım için Kevin Garnett veya Paul Pierce'ın taşıdığı anlamı taşımıyordu, özellikle parkede. Jeff Green'in kalp rahatsızlıklarından sonra takıma katılması, ilk karşılaşmasında oldukça atletik ve hazır görünmesi Celtics cephesi için en iyi haber. Jeff Green'i almak uğruna Perkins'i kaybettiklerini hatırlayalım. Jeff Green için  3,5 numara diyebiliriz. Celtics kadrosuna çok önemli bir derinlik kazandıracak. White Mamba'nın onu James Worthy'le karşılaştırmaya gidecek kadar abartması pek doğru gelmese de bu sezon Celtics'e çok önemli katkı vereceği ortada. Celtics için bir başka pozitif gelişme Ohio State çıkışlı çaylak Sullinger'ın boyalı alandaki etkinliğiydi. 16 sayı 8 ribaund yaptı genç oyuncu. Rakamların ötesinde takımla ilk maçında oldukça rahat gözüktü. Hani çaylaktır, sezon içinde çok iniş çıkış yapar mı bilinmez ama ilk karşılaşmada çok iyi mesajlar verdi. Fab Melo için aynı şeyleri söyleyemek zor. Blok kovalamak adına savunmanın temel gereksinimlerini unutuyor. Eğer süre almayı başarırsa bu sürelerde birkaç goaltendingle süsler performansını. Mental eksikliğinin yanında fizik olarak da pek hazır görmedim. Zaten sorunlu bir kişilik olduğı haberleri dolanıyordu. Celtics takım anlayışıyla ona uygun. Son olarak, Milicic 7.takımında huzuru bulacak gibi gözüküyor. İşin savunma yönünde önemli katkı verebilir. Celtics boyalı alanda geçen yıla nazaran fazlaca isim barındırıyor. Ne yaptığı belirsiz Wilcox da bu grubun içerisinde.

Çarşamba, Ekim 03, 2012

Kaptan Pierce ve Arkadaşları İstanbul'da






Bloga girdiğim son 2 postun Celtics'le alakalı olması tamamen tesadüf. Gelecek birkaç post da onlarla ilgili olabilir, çünkü İstanbul sınırları içerisindeler.

 Celtics dün akşam Akatlar'da idman yaptıktan sonra bugün de Ayhan Şahenk'te çalıştı. Dün akşam idman sırasında Pierce medyaya konuşmuş:




Taksim'e NBA Fan Zona kurulacakmış. Konuklar ise şöyle:

TARİH:
Boston Celtics Oyuncuları - 4 Ekim 14:45 – 15:45
Robert Horry ve Sam Perkins – 4 Ekim 18:30 – 20:30
Robert Horry – 5 Ekim 14:00 – 16:00
Sam Perkins – 5 Ekim 15:00 – 17:00


Pazartesi, Ekim 01, 2012

Boston'dan Howard Transferine Bomba Gibi Cevap: Darko



Son yıllarda Celtics'in pivot rotasyonunda değişik isimler görmeye alışığız. Son hamle ürkütücü oldu. Darko Milicic 'adı çıkmış 9'a inmez olmuş 8'e' bir oyuncu olduğundan ne yaparsa yapsın görülmüyor, esasında çok da bir şey yapmıyor. 10-11 sezonunda oldukça iyiydi. 2003 Draftı'nda 2.sırada seçilmesinin vermiş olduğu hayalkırıklığı damgası yüzünden yıllardır makara konusu olan Milicic, geçen sezon da sadece 29 maçta forma giyip 4 küsür sayı ortalaması yakaladı.

Stiemsma'nın geçen sezon benchten verdiği katkının çok ilerisine veya çok gerisine gideceğini düşünmüyorum.  10 yıldır bizim göremediğimiz ama Dumars'ın yıllar önce gördüğü o hayali potansiyeli yine göremeyeceğimiz muhtemel bir sezon bizi bekliyor. Garnett'le oynayacak olması kısmen motive olmasını sağlayabilir.

Cumartesi, Eylül 29, 2012

KG: Allen'la Konuşmuyorum


Celtics'in medya gününde Pierce ve Garnett Boston.com'a konuşmuşlar. Ray Allen'ın ve Kevin Garnett'in serbest kalmasından sonra yeniden yapılanmaya gidileceğini çoğumuz düşünmüştü. Garnett'in tekrar anlaşıp Allen'ın Celtics'in son yıllardaki en büyük rakibi Miami'ye gitmesi olayları daha dramatik bir hale getirdi. Allen şampiyonluk kazanamamış bir oyuncu olsa hak verilebilirdi veyahut Boston kontrat önermese. İkisi de değil halbuki.

Rondo'nun aldığı sorumluluğun Ray Allen'ı rahatsız ettiği haberleri çıkmıştı. Ardından olimpiyatlar sırasında Doc Rivers bunu doğrular nitelikte açıklama yapmıştı.

"Onun gitmesinin sebebi Rondo'dan çok benim. Çünkü Rondo'ya topa sahip olmasını ve yönetmesini söyleyen bendim."

Sonuç olarak Celtics demirbaşları Allen'ın bu kararına oldukça öfkeli ve şaşkın. Dün medya gününde Garnett Ray Allen'ın numarasının kendisinde olmadığını ve onunla iletişime geçmeye çalışmadığını söyledi. Pierce ise Allen'ın tercihine çok şaşırdığını, ailesi için bu kararı verdiğini düşündüğünü söyledi. Ayrıca Pierce, Garnett'in dönüp dönmeyeceği hakkında en ufak bir bilgisi olmadığını da ekledi.

"Dönüp dönmeyeceği hakkında hiçbir şey bilmiyordum. Yeniden yapılanma istemiyordum. Şimdi ise beraber emekli olma şansımız var. Ve muhtemelen emekli olasıya kadar beraber oynayacağız."

Sonuç olarak Miami Heat-Boston Celtics maçı sezonun en heyecanlı maçlarından biri olacak. Bunu söylemekten sıkıldım ama Celtics'in olduğu yerde umut vardır, öyle sonucu atıp tutamazsınız. Geçen sezon güzel bir örnek.

Houston GM Darly Morey Soruları Cevapladı



Reddit'e üye olsam bile pek yüzüne bakmadığımdan soru sorma şansından mahrum kaldım. Ancak Reddit'teki üyeler güzel sorular sormuş Houston Rockets GM'i Morey'e.

-Dikembe Mutombo seninle konuştuğunda sadece kafanı sallayıp evet mi diyorsun?

-Evet. Sonrasında her zaman yanında taşıdığı 4 telefonun 1'inden mesaj atmasını söylerdim.

-Jeremy Lin koltuğunda kalmak istese izin verir miydin?

-Evet

-Sence şu anda ligin en korkutucu takımı hangisi?

-Miami. Bu takım oluştuğundan beri aynı şeyi söylerim.

-Takımların başarılı olmak için 2 veya daha fazla süperstara ihtiyaç duyduğu fikrine bakışınız nedir? Ayrıca benzer yetenekteki oyuncularla-sizin sisteminiz gibi- oluşan sistemle şampiyonluğun geleceğini düşünüyor musunuz?

-Şampiyonluk için elit oyuncu dediğim NBA'in en iyi 10-20 oyuncusundan birine kesinlikle ihtiyacınız var. Bunlardan birine sahip olmadan şampiyon olan herhangi bir takım yok. Biz şu anda şampiyonluk yarışı içerisinde değiliz. Yao Ming takımdan ayrıldıktan sonra asıl amacımız üst düzey bir oyuncuyu kadroya katmak oldu. Bu yaz yaptığımız hamlelerde ise All-Star olabilecek veya maaş sınırında fazla sorun çıkarmayacak ve all-star seviyesinde bir oyuncuyu kadroya katmak adına yapılan bir takasta işimize yarabilecek oyuncularla ilgilendik.

-Ömer Aşık ve Jeremy Lin All-Star mı? Veya herhangi bir elit oyuncu için takasta kullanabileceğiniz parçalar olabilirler mi?

-Lin geçen sene All-Star seviyesinde oynadı. O seviyeleri koruması çok kolay değil. Ömer ve Lin'in ikisi de takımdaki esnekliği artırıp, bizi amaçlarımıza daha yakın yapacaktır.

-Peki ya 04' Pistons hakkında ne düşünüyorsun? Billups ve Hamilton o yıllarda en iyi 20 oyuncu sıralamasını çok çok gerilerinde olurlardı. Ya da Rasheed?

-Bana kalırsa Ben Wallace ve Chauncey Billups o sıralarda All-Star performansı sergiliyorlardı. Zaten 1 sene sonra 4'ü birden All-Star seçilmişti. Pistons ligin en iyi defans takımıydı, Ben Wallace da bunun 1 numara sebebiydi. Ömer Aşık da defansıyla All-Star olabilecek potansiyele sahip. Olup olamayacağını zaman gösterecek.

-Önümüzdeki sezon Ömer Aşık'ı nasıl kullanacaksınız? Nasıl faydalanacaksınız?

-Bize faydası olmayacak herhangi bir oyuncuya senelik $8 milyon harcamıyoruz. Savunmamızın en önemli parçası olacak. Ayrıca oyunun hücüm yönünü de Kevin McHale ve Carroll Dawson'la birlikte geliştireceğini düşünüyoruz.


Darly Morey çok dürüstçe cevaplar vermiş. Devamı için buradan.